Yılda 1 milyon 200 bin kişi, aşıyla korunulabilir hastalıklar içerisinde en fazla ölüme sebep olan pnömoniye bağlı olarak hayatını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünya genelinde zatürre hastalığıyla mücadeleye dikkat çekmek amacıyla her yıl 12 Kasım’ı Dünya Zatürre Günü olarak kabul ediyor. Yetişkinlerde pnömokok aşılaması Türkiye’de sadece yüzde 1 civarındayken, Amerika’da bu oran yüzde 60’larda. Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’a göre dünya genelinde yapılan aşılamalar, her yıl toplamda 25 milyon kişinin hayatını kurtarıyor.
Aşılama programları dünyanın her yerinde devletler tarafından çocuklara uygulanıyor. Bu nedenle çocuk aşılaması daha kolay ilerlerken yetişkin aşılamasında bazı sıkıntılar yaşanıyor. Pnömokok aşısı, Türkiye’de rutin çocukluk çağı aşı takvimi içerisinde yer alıyor. Sağlık Bakanlığı tarafından bir yaşın altında her çocuğa iki aylıktan başlanarak on ikinci aya kadar toplam 4 doz pnömokok aşısı yapılıyor.
Yetişkin aşılamasında oran yüzde 1’in altında
Çocuklarda uygulanma oranı şu an %95 civarında olsa da yetişkin aşılamasında benzer oranlardan söz etmek mümkün değil. Yetişkinler için dünyanın birçok ülkesinde aşı programları geliştirilse de etkin uygulanamıyor. Yetişkin aşılamaları dünyada bu işi en iyi yapan İskandinav ülkelerinde bile yüzde 50’leri geçemiyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde grip aşılama oranı yüzde dört civarında. Pnömokok aşısında ise oran yüzde birin altında. Oysa aşılanmadığı zaman hastalığa yakalanma ve ölüm riski taşıyan çok sayıda kişi bulunuyor.
Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan erişkin aşılaması bilincinin Türkiye’de yerleşmediğini belirterek aşılamanın başarısı hakkında görüşlerini şu sözlerle aktarıyor: “Bugün Türkiye’de uygulanan Genişletilmiş Bağışıklama Programı ile 13 farklı hastalığa karşı çocuklarımızı koruyoruz. Yaptığımız bir çalışmada ülkemizde eğer hiç aşı yapmasaydık yılda yaklaşık 14 bin kişiyi aşıyla korunulabilir hastalıklardan dolayı kaybediyor olacağımızı bulduk. Aşı yapmasaydık bugün aşı için yapılan harcamaların yüzlerce katı parayı aşıyla önlenebilir hastalıkların tedavisi için harcıyor olacaktık. Bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’de 2009 yılına kadar yılda 1500 çocuğu pnömokoka bağlı menenjit nedeniyle kaybediyorduk. Bu oran, aşılamayla çok büyük düşüş gösterdi. Bunun yanında aşılama, zatürre vakalarında ve orta kulak iltihabında da yüzde 40 azalma sağladı.”
Sigara içenlere de aşılama öneriliyor
Mutlaka aşılanması gereken birçok erişkin risk grubu olduğundan söz eden Prof. Mehmet Ceyhan, “Bunlar ağırlıklı olarak kronik akciğer hastaları, kronik kalp hastaları, KOAH ya da astım gibi solunum yolu hastalıkları olanlar, şeker hastalığı olanlar, kronik böbrek yetmezliği ve kronik karaciğer hastalığı olanlar, 65 yaşın üzerindekiler, dalağı alınmış hastalar, herhangi bir nedenle bağışıklığında problem olan kişiler gibi zatürre geçirme olasılığı yüksek, geçirdiğinde de daha ağır seyredebilecek gruplar. Kanserli hastalar kanserin kendisinden çok bağışıklık eksikliği sonucu ortaya çıkan zatürre nedeniyle kaybediliyor. Koroner kalp hastalığı olanlarda aşılamayla kalp enfarktüsüne bağlı ölüm riskini yüzde 40 azaltıyorsunuz. On sekiz yaşını aşkın her kesimin pnömokok aşısı olması gerekmiyor. Hangi yaşta olursa olsun çocuk yetişkin fark etmez, bahsettiğim hastalıkları taşıyan herkesin aşılanması lazım. Sigara içenlerde de pnömokok hastalıkları daha ağır seyrediyor. Dolayısıyla onlara da aşılanma öneriliyor. O yüzden risk grubunda olanlar ve 65 yaşını geçen kişiler aşılanmalıdır” diyor.
“Aşılar sağlık harcamalarını azaltır “
“Aşılar korunmanın yanı sıra tasarruf sağlar, işgücü kaybını engeller, sağlık harcamalarını azaltır. Aşı ilaçtan farklıdır. Hasta olmadan olası riske karşı alınan bir önlemdir” diyerek sözlerine devam eden Prof. Ceyhan “Yaptığımız maliyet-yarar analizine göre aşı giderleri ile aşı yapılmadığı durumda olacak maliyetleri karşılaştırdığımızda bir yılda 10 milyar lira tasarruf etmek mümkün. Risk grubu dediğimiz hastalara bakan göğüs hastalıkları uzmanları, dahiliye uzmanları, şeker hastaları risk grubunda olduğu için endokrinoloji uzmanları, böbrek hastaları risk grubunda olduğu için nefroloji uzmanları ve aile hekimleri hem kendileri bilinçlenmeli hem de risk grubundaki hastalarını aşılamaya özen göstermelidir.” dedi.
Aşı antibiyotiklere karşı direnç oluşmasını da engelliyor
Alman Tıp Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Hartmut Lode ise konuyla ilgili şunları söylüyor: “Pnömokok çok tehlikeli bir hastalık. Bu nedenle çok aktif, önemli ve başarılı koruma önlemleri alınması gerekiyor. Pnömokok hastalığına eskiden çocuklarda da çok sık rastlandığını görüyorduk. 2001’de ABD’de çıkan bu yeni konjüge pnömokok aşısı sayesinde pnömoni ve invaziv pnömokok hastalığı olgularının sayısında azalma gördük. Çok önemli bir şey daha var. Bazı patojenlerin oluşturduğu antibiyotik direnci büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Pnömokoklar önde gelen patojenler arasında olduğundan, dünyanın dört bir yanında örneğin penisiline karşı direnç geliştirdiler. Bu aşı önde gelen ve en dirençli pnömokok serotiplerini ortadan kaldırdığından, dünya genelinde penisiline karşı direnç halen çok etkileyici bir biçimde azalmaktadır. Beş-altı yıl önce %20-30 olan direnç oranı, çocuk popülasyonunda en az %70 veya üstü aşılanma oranı olan yerlerde düşmekte, artık sıfıra iniyor. Bu da harika, geçmişte bu hiç olmamıştı. Şu anda karşılaştığımız ve tartışmakta olduğumuz bir başka problem de bu aşıyı aynı zamanda yaşlı hasta popülasyonuna da yapmak. 65, hatta 60 yaşın üstündeki her hastaya yapmak. Çünkü biz bunun pnömoni vakalarının sayısını azaltmak için çok iyi bir araç olduğuna inanıyoruz.”