Türkiye’de kanser görülme sıklığı ve kansere bağlı ölümler giderek artıyor. Ülkemizde her yıl 175 bin kişiye kanser tanısı konuluyor. 2002 yılında ölümlerin yüzde 12’si kansere bağlı iken, 2012 itibariyle ölümlerin yüzde 21’inde sebep kanser.
Kanser tedavisinde son yıllardaki en önemli gelişme; tümörün moleküler özelliklerine bakılarak hedefe yönelik tedaviler verilmesi oldu. Eskiden bir kanser türüne sahip olan hastaların hepsi benzer tedaviler alırdı. Son yıllarda gördük ki, tümörlerin moleküler özellikleri kişiden kişiye değişebiliyor ve bu özellikler tedavi başarısını da etkiliyor.
Yeditepe Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kanser görülme sıklığının yıllara oranla arttığını belirterek, 2015 yılında dünyada ölüm sebepleri içinde kanserin birinci sıraya çıkacağına dikkat çekti. Kanser sıklığındaki artışın en önemli 3 sebebini yaşlı nüfustaki artış, tütün kullanımı ve obezite olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Uluç, tüm kanser türlerinin üçte birine sebebin, sigara olduğunu söyledi.
Türkiye’de erkeklerde en sık akciğer, prostat ve mesane kanseri görüldüğünü belirten Prof. Dr. Uluç, “Kadınlarda ise sırasıyla meme, tiroid ve kolorektal kanserleri en sık görülenler arasında yer alıyor. Kansere bağlı ölümlerde akciğer kanseri ilk sırada iken, bunu mide, lösemi – lenfoma, kolon ve pankreas kanseri izliyor” dedi.
Yeditepe Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, 4 Şubat Dünya Kanser Günü ile ilgili kanserin önlenebilir yönlerini, kanserden korunmanın yollarını ve kanser çeşitlerine göre tanı tedavi yöntemlerini anlattı.
Kanser Önlenebilir
Kanser sebeplerine bakıldığı zaman, bunların yüzde 80’inin önlenebilir sebepler olduğu görülüyor. Kanseri önlemenin yolları şöyle sıralanabilir;
– İdeal vücut ağırlığını koruma,
– Sağlıklı beslenme,
– Sigara ve alkolden uzak durma gibi yaşam tarzı değişiklikleri kanser gelişimini önler.
İdeal kiloya sahip olmak için sağlıklı beslenmeli, aşırı kaloriden kaçınmalı ve düzenli egzersiz yapılmalı. Sağlıklı beslenmek ile kastedilen dengeli beslenmek, sebze ve meyveyi bol tüketmek, şekerden uzak durmak, aşırı yağ tüketmemek, posalı gıdalar tüketmek anlamına gelir. İşlenmiş etlerden (sucuk, salam, sosis gibi) uzak durulmalı, aşırı tuz tüketiminden kaçınılmalı. Yiyeceklerin pişirme yöntemleri de önemli. Kızartma, mangalda pişirme, tütsüleme gibi yöntemler kullanılmamalı; haşlama, buğulama ve fırında pişirme tercih edilmeli.
Vitamin ve Besin Takviyeleri Kanseri Önlemiyor
Yeterli beslenen, sebze ve meyve tüketen kişilerde vitamin eksikliği olması beklenmez. Son yıllarda yapılan çalışmalar doğal yollar dışında alınan vitamin ve mineral desteklerinin kanseri ve diğer kronik hastalıkları önlemediğini, hatta zararlı olabildiğini gösteriyor. Beta -karoten, E vitamini ve yüksek doz A vitamini kullanmak ölüm riskini artırıyor. Diğer antioksidanlar, folik asit, B vitaminleri, multivitaminler ve minerallerin de yararı olmadığı gösterildi.
D Vitamini Eksikliğine Dikkat Edilmeli
D vitaminini diğer vitaminlerden ayırmak gerekir. Günümüzde yaşam koşullarındaki değişiklikler sonucu güneş ışığı maruziyeti azaldı ve bu sebeple D vitamini eksikliği sık rastlanan bir durum haline geldi. D vitamininin vücutta aktif hale gelmesi için her gün güneş ışığının dik geldiği saatlerde (saat 11.00-15.00) on beş dakika diz ve dirseklerden aşağısını güneşlendirmek gerekiyor. D vitamini eksikliğinin kanser dışında diyabet, hipertansiyon, sık enfeksiyon geçirme, romatizmal hastalıklar, multiple skleroz, kronik yorgunluk, depresyon gibi bir çok kronik hastalık ile ilişkili olduğu düşünülüyor. D vitamini eksikliği olanlar mutlaka D vitamini takviyesi almalı.
Bazı Kanserlerden Aşı İle Korunmak Mümkün
Rahim ağzı kanseri ve hepatit B virüsüne bağlı gelişen karaciğer kanseri aşı ile önlenebilen kanserlerdir. Rahim ağzı kanserinin ana sebebi human papilloma virüsü (HPV)’dür. Günümüzde bu virüse karşı bağışıklık sağlamak için geliştirilen HPV aşısı 12-26 yaşları arasındaki genç kızlara önerilmektedir ve 9 yaşından itibaren de yapılabilmektedir. AHPV aşısı üç doz şeklinde uygulanıyor. Hepatit B aşısı, hepatit B virüsüne karşı bağışıklık sağlamakta, bu virüse bağlı gelişen kronik karaciğer hastalığı, siroz ve karaciğer kanseri gelişimini önlüyor. Hepatit B aşısı, ülkemizin aşı programında bulunuyor ve bebekler doğuştan itibaren aşılanıyor. Çocukluğunda aşılanmamış olup, hepatit B ile karşılaşma riski yüksek olan erişkinlerin de aşılanması öneriliyor.
Kanserden ölümü, erken tanı önlüyor
Toplumda sık görülen, erken evrede saptanınca ölümlerin önlenebildiği, etkin tedavisi mümkün olan ve kolay taranabilen kanserlerde tarama yapılmasını öneriyoruz. Özellikle meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserlerinde tarama yapılması çok önemli. Prostat kanseri için tarama yapılması konusunun ise tartışmaları hala devam ediyor. Hatta artık meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanseri dışında son yıllarda akciğer kanseri de tarama yapılması önerilen kanserler arasına girdi.
– Akciğer kanseri taraması, 55-74 yaşında olup, en az 30 paket-yıl sigara içmiş olan (sigara içilen yıl sayısı ile günde içilen paket sayısının çarpımı ile hesaplanır), halen sigara içmekte olan veya sigara içmeyi son 15 yıl içinde bırakmış kişilere yapılmalı. Tarama yılda bir kez düşük doz akciğer tomografisi ile yapılıyor.
– Standart riskli kadınlarda meme kanseri taraması için 40 yaşından sonra yıllık mamografi ve yılda bir doktor muayenesi yapılmalı. 25 yaşından itibaren kadınların kendi memelerini muayene etmeleri ve 25-40 yaş arası 1-3 yılda bir doktor muayenesi yaptırmaları öneriliyor.
– Ülkemizde kanser taramasında en fazla ihmal edilen kanser çeşidi, kalın bağırsak kanseridir. Kalın bağırsak kanseri taraması için kolonoskopi en ideal tarama yöntemidir. Standart riskli kişilerde 50 yaşından itibaren önerilmeli. Normal olması durumunda 10 yıl sonra tekrarı önerilir. Kolonoskopiye alteratif yöntem yılda bir gaitada gizli kan bakılması ve ek olarak 5 yılda bir rektosigmoidoskopi yapılmasıdır.
– Rahim ağzı kanseri için önerilen tarama yöntemi servikal smear yapılmasıdır. 21 yaşından itibaren tüm kadınlara 3 yılda bir yapılması öneriliyor. 30 yaşından itibaren servikal smear yapılmasına ek olarak HPV (human papilloma virüsü) testi yapılması durumunda tarama aralıkları 5 yıla çıkartılabilir.
– Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser olmasına rağmen, hastaların önemli bölümünde hayati risk oluşturmaz. Hayati risk oluşturmayacak bir hastalığın taramada saptanması sonrası yapılacak tedaviler komplikasyonlara sebep olarak hastanın yaşam kalitesinin bozulmasına sebep olabilir. Bu nedenle prostat kanseri taramasının olası yarar ve zararlarının kişiye anlatılması sonrası, isteyenlere kanda PSA düzeyi bakılarak tarama yapılması önerilir.
Kanserinde Tedavisi Mümkün
Kanser erken teşhis konulması ve günümüz modern tedavilerinin kullanılması durumunda tedavi edilebilir bir hastalık. Başarılı bir tedavi tek branş tarafından yapılamaz. Başarı için multidisipliner yaklaşım, yani Cerrahi, Tıbbi Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi, Patoloji, Radyoloji, Nükleer Tıp gibi çok sayıda branşın ortak karar vererek hareket etmesi gerekiyor. Kanser tedavisinde son yıllardaki en önemli gelişme; tümörün moleküler özelliklerine bakılarak hedefe yönelik tedaviler verilmesi oldu. Eskiden bir kanser türüne sahip olan hastaların hepsi benzer tedaviler alırdı. Son yıllarda gördük ki, tümörlerin moleküler özellikleri kişiden kişiye değişebiliyor ve bu özellikler tedavi başarısını da etkiliyor. Bu sebeple artık birçok tümörde moleküler-genetik testler yapıp, bu testlerin sonucuna göre o tümöre özel tedavi planlaması yapılabiliyor. Örneğin; küçük hücreli-dışı akciğer kanserinde tümör dokusunda EGFR ve ALK mutasyonu varlığına bakılıyor ve bu mutasyonları saptadığımız hastalara EGFR veya ALK’ı hedefleyen tedaviler veriyoruz. Bu sayede hem hastanın yaşam süresini uzatıyor hem de daha az yan etkili ilaçlar vermiş oluyoruz. Tedavi planlaması için moleküler analizlerden en sık yararlandığımız tümörler akciğer, meme, kalın bağırsak ve malign melanom olarak sayılabilir.