Yaşam ortalamasının yükselmesi ile sağlık hizmetlerine artan talepler, bir yandan da devamlı gelişen iletişim teknolojileri, tele-sağlık ve tele-bakım piyasalarının büyümesini sağlıyor.
15 Mart 2013, İstanbul – Denetim, vergi, yönetim danışmanlığı ve kurumsal finansman alanlarında dünyanın en büyük profesyonel hizmetler firmalarından biri olan Deloitte, “Temel Sağlık ve Sosyal Hizmetlerde Yeni Dönem: Tele-bakım, tele-sağlık ve sosyal hizmet alanlarında oyunun kuralları değişiyor” raporunu yayınladı. Raporda, iletişim teknolojileri aracılığıyla, uzun mesafeden ses, görüntü ve bilgi aktarımı ile sosyal bakım hizmetleri sağlamak olarak ifade edilebilecek “Tele-bakım” ve yine iletişim teknolojileri ile uzun mesafeden insan sağlığının koruma veya tedavi amaçlı takip edilip kontrol edilmesi hizmeti olarak tanımlanabilecek “Tele-sağlık” konuları ayrıntılarıyla işleniyor.
Deloitte Türkiye Sağlık ve İlaç Endüstrisi Lideri Hülya Yılmaz, “Dünya çapında giderek gelişme gösteren iletişim teknolojilerinin, sağlık ve sosyal hizmetler alanında da daha yaygın kullanılması, bu alanda artan talep ve ihtiyaçların daha hızlı, etkin, verimli ve kaliteli bir biçimde karşılanmasında önemli katkıda bulunacak. Uzaktan teknoloji destekli hizmetlerle kişilerin belirli sağlık parametrelerinin ve temel ihtiyaçlarının düzenli olarak takip edilmesi ve gerekli önlemlerin zamanında alınması, sağlık hizmet maliyetlerinin kontrolüne de olumlu etki yapabilecek.” dedi.
Rapora göre; Tele-bakım hizmetleri, sosyal bakım ve sağlık hizmetleri ihtiyaçları olan kişilerin daha uzun süre bağımsız olarak yaşamalarına yardımcı olan alarm, sensör ve diğer donanımları içermektedir. Bu uzak mesafeli ve mobil hizmetler, ihtiyaç halinde bakımdan sorumlu hizmet personelini uyarmaya yarayan düğmelerden başlayarak, sensörler sayesinde otomatik olarak devreye giren yangın ve su baskını alarmlarına uzanacak şekilde geniş bir uygulama yelpazesinden oluşuyor. Tele-bakım hizmetlerinde gelinen son nokta ise özellikle yardıma muhtaç yaşlı ve hasta kişilerin kullanımına sunulan elektrikli sensörler ile kapı, pencere, buzdolabı gibi araçların ve ev içindeki diğer ihtiyaç alanlarının otomatik olarak kontrol edilmesine kadar ilerliyor.
Tele-sağlık hizmetleri ise mesafenin kritik faktör olduğu yerlerde, bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığıyla tanı, tedavi ve hastalıkların önlenmesinde kullanılan kan basıncı seviyesi, kalp ritim hızı gibi bilgilerin hasta ve sağlık profesyonelleri arasında paylaşımını ifade ediyor. Bu sayede uzun süreli sağlık problemleri olan kişilerin kendi sağlık durumlarını takip etmesi ve yönetmesi kolaylaştırılıyor.
Özellikle İngiltere’de yaşam ortalamasının kadınlarda ortalama 85, erkeklerde ise 82’ye ilerlemesi, beraberinde karmaşık ve kronik sağlık sorunlarını getiriyor. Bu durum da, sağlık ve sosyal bakım hizmetlerine duyulan ihtiyacı oldukça artırıyor. Örneğin İngiltere’de sağlık sistemine iletilen talepler her yıl %4 oranında artıyor.
PAZAR %130 BÜYÜYECEK
Globalde, özellikle banliyölerde yaşayan yaşlı ve hasta insanların artmasıyla, 2010’da 6,2 milyar sterlin olan global Tele-bakım ve Tele-sağlık pazarının, 2015’te %130 civarında bir büyüme kaydederek 14,3 milyar sterline çıkması bekleniyor. Bu noktada mobil teknoloji kullanımının yaygınlaşması önem kazanıyor. Günümüzde medikal, sağlık ve fitness alanlarında yayınlanan mobil uygulamaların sayısı da giderek artış gösteriyor. Dolayısıyla, mobil teknolojilerin ve uygulamaların artmasının Tele-bakım ve Tele-sağlık hizmetlerinin dönüşümünde önemli rol oynadığı değerlendiriliyor.
İNGİLTERE, AVRUPA’DA İLK SIRALARDA
İngiltere, 2010 yılında, Tele-bakım ve Tele-sağlık alanlarında toplam 303 milyon sterlin gelir kaydeden Avrupa pazarında, 141,7 milyon sterlinlik tele-sağlık ve tele-bakım gelirleriyle diğer ülkelerden bir hayli öne çıkıyor. Avrupa pazarında bu tip mobil sağlık hizmetleri gelirlerinde başı İngiltere ve Almanya çekerken, İtalya ve Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’tan oluşan Benelux ise sıralamanın devamında yer alıyor.
Türkiye’deki Tele-bakım ve Tele-sağlık pazarını değerlendiren Yılmaz, “Ülkemizde de sağlık hizmetlerinin kaliteden ödün verilmeden kısıtlı kaynaklarla sürdürülebilir kılınması büyük önem ve hassasiyet arz ediyor. Bu noktada, iletişim teknolojilerinden daha fazla yararlanılarak, özellikle uzaktan koruyucu sağlık hizmetleri ile belirli sosyal hizmetlerin sunumu, mobil sağlık hizmet alanlarının düzenlenmesi ile sağlanabilir ve geliştirilebilir. Bu suretle belli maliyet tasarrufları elde edilebilir. Nitekim ülkemizde belediyeler nezdinde mobil sağlık hizmetleri konusunda bazı çalışmalar yapıldığı gözlemleniyor.” dedi.
TELE-SAĞLIK VE TELE-BAKIM HİZMETLERİNİN GELİŞİMİNDE ORTAYA ÇIKAN ENGELLER
Tele-bakım ve Tele-sağlık hizmetleri her ne kadar hatırı sayılır bir zamandır uygulanıyor olsa da, hala yaygınlık açısından istenen ivmeyi yakalayamamış durumda. Bu durumun muhtelif sebepleri arasında ise maliyet ve fiyatların çok yüksek olduğu algısı yaklaşık %60’lık bir oran ile ilk sırada yer alıyor. Engellerin arasında hukuki düzenleme eksiklikleri (özellikle hasta bilgilerinin gizliliği ve güvenliğinin sağlayıcı düzenlemeler), kurum kültürlerinin bilgi ve yetenek paylaşımına uygun olmayışı, altyapı eksikliği (geri ödeme sistemine dahil olmama vb.) ve bu hizmetlere talebin düşük olduğu algısı da bulunuyor.
TELE-SAĞLIK HİZMETLERİNİ YAYGINLAŞTIRMAK İÇİN…
Bu engelleri yıkarak, Tele-bakım ve Tele-sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanmak için kanun koyucuların bu hizmetlerin destekçisi olarak klinik ve bilgi yönetişimi için gerekli çatıları kurmaları tavsiye ediliyor. Bunun yanında, tele-bakım ve tele-sağlık alanında uzmanlaşanların sağlık endüstrisi aktörleriyle beraber değerlendirerek maliyete göre fiyatlama üzerinde çalışmaları ve çeşitli fonlama modelleri geliştirmeleri gerekiyor. Sağlık endüstrisinin bu alanda ihtiyacı olan şey ise teknolojinin yaygınlaşmasının sağlanması… Bu noktada sosyal bakım ve sağlık hizmetleri tedarikçilerinin teknoloji kullanımındaki etkinliklerinin artırılması ihtiyacı doğuyor.