Çağdaş yaşamda,büyük şehirlerde ve zorlayıcı çalışma koşullarında stresin etkisi önem kazanmaktadır. Stres;Bedensel,ruhsal ve toplumsal etkenlerin sonucu organizmanın dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkan gerilim ve zorlanma durumudur.Hırslı, tutkulu, zamanla yarışan, çok çalışan, stres ve öfkenin sıklıkla belirgin olduğu kişilik tiplerinde kalp krizi riski oldukça fazla olduğu söyleyen Humanite Psikiyatri Tıp Merkezi Direktörü Prof.Dr.Sedat Özkan Stres ve Kalp Hastalıkları arasındaki ilişkiyi anlattı.
Kalp-damar hastalıkları gelişmiş ülkelerde en yaygın sağlık sorunu olup aynı zamanda ölüm oranı en yüksek hastalıklar arasındadır. Amerika’da her yıl 1,5 milyon insan kalp krizi geçirmektedir ve 45-64 yaş grubu erkeklerdeki ölümlerin %40’ı kadınlardaki ölümlerin %10’u kalp krizinden olmaktadır. Öte yandan depresif hastalarda %40’ında ölüm sebebi kalp hastalıkları olduğunu söyleyen Prof.Dr.Sedat Özkan “Bu nedenle hekimlerimiz sadece organları değil tüm bedeni beyni ve ruhu birlikte değerlendirmelidirler.”
Hastalığın kendisi ve kişinin bedeninde ve duygusal yaşamında,hayatında ve yaşam stilinde oluşturduğu etkiler, ciddi değişiklikler zorlayıcıdır. Hastalığın tekrarlaması endişesi ciddi bir stres kaynağıdır. Bazı davranışların bırakılması (sigara kullanımı) ve yeni davranış kalıplarının (diyet ve fiziksel faaliyetler) edinilmesi gerekir. Fiziksel kapasitenin azalması hastalığın iş, ev, sosyal yaşamı ve cinsel faaliyetleri etkiler. Evine taburcu olan hastanın iş, aile içi ve sosyal rollerini ne ölçüde sürdürebildiği kısıtlamaları süre ve şiddeti objektif engeller yanında hastanın kısıtlamalara ve kayıplara tepkisi depresyon gelişimini etkiler.
Kalp hastalığı için psikolojik risk faktörleri; kişilik özellikleri, düzensiz yaşam, stres, ani yaşam değişiklikleri, kayıp ve yas kavramıdır.
Kişilik özellikleri, psikososyal zorlanmalar gibi depresyonla ilişkili değişkenler kişiyi kalp-damar hastalıklarına yatkın hale getirebilir. Stresli yaşam olaylarına ve depresyona eşlik eden nöroendokrin süreçler kalp-damar hastalık riskini arttırırlar. Psikolojik ve duygusal zorlanmalara, heyecanlara kalp basıncı ve kalp hızı değişikliklerinin eşlik ettiği bilinmektedir.
Yaygın olarak bilindiği üzere, tehlike anında insanda ortaya çıkan “savaş ya da kaç” yanıtı, bedeni yoğun bir fiziksel etkinliğe hazırlamaktadır. Günlük yaşamdaki stres, insanı savaş ya da kaç yanıtına hazırlamak yerine kalp hastalıklarına yatkın hale getirmektedir.
Prof.Dr.Sedat Özkan”Psikolojik durum ve ruhsal zorlanmalar kalp hastalığının gelişimini kolaylaştırabilir.”
Çağdaş tıp ve psikiyatrideki gelişmeler beyin, psikososyal zorlanmalar, duygulanımlar ve kalp arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin mekanizmasını klinik ve deneysel olarak ortaya koymuştur.Kalp hastalarının konsültasyon liyezon psikiyatrisi, kalp hastalıkları ve kalp-damar cerrahi ekibi ile işbirliği içinde ortak ele alınması tanı, ayırıcı tanı ve tedavide çok önemli olduğunu ifade etti Prof.Özkan.
Zihin ve ruh bozulur ise beyin de bozulur. Beyin bozulursa beden de bozulur. Ruhumuza ve beynimize iyi gelen her şey bedenimize de iyi gelecektir.
Kalp hastalarının %20-45’inde belirgin psikopatoloji saptanmıştır. Başlangıçta, akut dönemde en yaygın kaygı bozukluğu ve panik halidir. İlerleyen sürede, kronik dönemde kayıp algısı ve umut azalması ile paralel depresyon ön plandadır. Geniş yelpazeye yayılan kalp-damar hastalılarının hemen hepsi hastanın kaygısını arttırır ve çeşitli psikiyatrik tablolara neden olur.
Kalp Hastalarında En Sık Görülen Psikiyatrik Bozukluklar
•Kaygı (Anksiyete) bozuklukları
•Depresyon
•Nöropsikolojik bozukluklar
•Somatizasyon bozukluğu (Bedenselleştirme)
•Cinsel işlev bozukluğu
Prof.Dr.Sedat Özkan; Araştırmalar kalp hastalarında kaygı bozuklukları için %5-10, duygu durum bozuklukları (majör depresyon, minör depresyon ve distimi) için %10-15 oranında yaygınlık göstermektedir.