Dünyada iki dakikada bir kadın serviks kanserinden (rahim ağzı kanseri) ölüyor. Tarama yöntemleri sayesinde önlenebilir bir hastalık olan serviks kanseri hakkında tek sorun bu konunun kadınlar tarafından yeterince bilinmemesi. Bayındır Hastanesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Tülin Dabakoğlu, serviks kanseri hakkında bilinmesi gereken her şeyi anlattı.
Serviks kanserini (rahim ağzı kanseri) diğer kanserlerden ayrılan en önemli farkı, erken teşhis ve tarama yöntemleri ile önlenebilir bir hastalık olması… Pap-smear testiyle tarama sayesinde erken tanı ve etkin bir tedavi mümkün oluyor. Rahim ağzındaki değişikliklerin başlangıçtan ilerlemiş kansere doğru gidişi 10-15 yıl gibi bir süreci kapsayabiliyor. Bu nedenle tarama testi sayesinde lezyonlar erken tanınıp kontrol altına alınabiliyor. Ancak buna rağmen kadınlar hala serviks kanseri nedeniyle ölüyor. Çünkü konunun önemi yeterince vurgulanmıyor ve hastalık, kadınlar tarafından yeterince bilinmiyor.
Bayındır Hastanesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Tülin Dabakoğlu , meme ve akciğer kanserinden sonra kanserden ölümlerin önde gelen üçüncü nedeni olan serviks kanserinin dünya ölçeğinde 45 yaş altı kadınlarda en sık görülen ikinci kanser türü olduğunu ve Türkiye’de en sık görülen sekizinci kanser türü olduğunu söylüyor.
Dünya çapında iki dakikada bir kadının serviks kanserinden öldüğüne dikkat çeken Dr. Tülin Dabakoğlu, şöyle devam ediyor: “HPV (İnsan Papilloma Virüsü) enfeksiyonu ve cinsel ilişki ile yakın ilişkili olduğundan 20 yaş altında görülme olasılığı son derece düşük… En sık 40-50 yaşları arasında görülüyor, olguların sadece yüzde 10 kadarı 75 yaş üstünde oluyor. Hastalık erken yaşta çok sayıda doğum yapmış, erken yaşta cinsel ilişkiye girmiş ve sigara içen kişilerde daha sık görülüyor. Ayrıca HPV enfeksiyonu rahim ağzı kanseri için çok önemli bir risk unsuru oluşturuyor. Rahim ağzı kanserli hastaların yüzde 98’inde HPV enfeksiyonu saptandığını biliyoruz. Bu risk faktörlerine sahip kadınlarda serviks kanseri erken yaşlarda öncü lezyonlar şeklinde ortaya çıkıyor. İlerlemiş lezyona dönüşüm 10-15 yıl gibi bir süreci kapsadığından ve yavaş ilerlediğinden serviks kanseri erken tanınma olasılığı yüksek olan kanser türleri arasında yer alıyor.”
Dr. Tülin Dabakoğlu, HPV enfeksiyonu dışında kanser gelişimini tetikleyen başka risk faktörleri de bulunduğunu da dile getirerek, bu risk faktörlerini; kötü hijyen, düşük sosyoekonomik seviye, sigara kullanımı, yetersiz beslenme (A ve C vitaminleri ile beta karoten ve folat eksikliği) olarak sıralıyor.
PAP-SMEAR TESTİ İLE ERKEN TEŞHİS MÜMKÜN
Serviks kanseri erken evrelerinde hiçbir belirti vermeyebileceğini söyleyen Dr. Tülin Dabakoğlu, şunları dile getirdi: “Lezyonlar derinleştikçe, hastalık klinik olarak belirgin hale geliyor. Genital sistem muayenesinde görülebilen çeşitli büyüme paternleri göstererek derin rahim ağzı yaraları veya karnabahar tarzında büyüyen lezyonlarla ortaya çıkabiliyor. Erken lezyonlar; dokunmakla kanayan, kaba, kırmızımsı granüler alanlar şeklinde görülüyor. Genellikle hastalarda kanlı akıntı, cinsel ilişki sonrası kanama gibi belirtiler ilk şikayetlerden oluyor. Hasta ilerleyen evrelerde ağrı, devam eden kanamalar ve çevre organlara verdiği zararla ilişkili şikayetlerle geliyor.”
Rutin olarak yılda bir kez yapılan pap-smear testi ile henüz başlangıç aşamasındaki kanser tanınabileceğini ve tedavisinin başarılı olduğunu belirten Dabakoğlu, “Pap-smear testi servikal kanserlerin yüzde 90’ını erken dönemde yakalayabiliyor” diyor.
TEDAVİNİN BAŞARISI KANSERİN EVRESİNE GÖRE DEĞİŞİYOR
Smear testinin kanser açısından pozitif çıkması durumunda kesin tanı için serviksten biyopsi alınması gerektiğini de dile getiren Dr. Tülin Dabakoğlu, tedavi seçenekleri ve tedavinin başarısıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Erken evrelerde lazer, kriyocerrahi (oluşumu dondurma), LEEP konizasyon (koni şeklinde doku parçasının alınması) yöntemlerinden uygun görülenler uygulanabiliyor. İleri evrelerde histerektomi ve lenf nodlarının temizlenmesi (kadın üreme organlarının alınması) radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi (antikanser ilaçları ile tedavi) yöntemlerinden biri veya uygun olan kombinasyonları tercih ediliyor. Tedavinin başarısı ise kanserin evresine göre ortaya çıkıyor. Tedavi ile beş yıllık sağ kalım oranları, serviks kanserinin sadece erken evresi göz önüne alındığında yüzde 92, tüm evreler hesaba katıldığında ise 5 yıllık sağ kalım oranı yaklaşık yüzde 72 olarak görülüyor. Teşhisten beş yıl sonra tedavi ile sağ kalım oranları, Evre I kanser için yüzde 80-90, Evre II için yüzde 50-65, Evre III için yüzde 25-35 ve Evre IV içinse yüzde 15’ten az oluyor.”