Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde (AİBÜ) kurulan Farmakogenetik Laboravutarı’nda yapılacak DNA analizi ile psikiyatri, kanser ve kalp hastalarının genetik özelliklerine uygun dozda ilaç kullanmaları sağlanacak.
Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’ndan (MARKA) alınan finansmanla kurulan Farmakogenetik Laboratuvarı’nda, hastaların kan örnekleri analiz edilerek genetik kodları belirlenecek. Yoğun ilaç kullanmaları gerekli olan hastalarda ilacın dozu, kişiye özel olarak optimize edilebilecek.
Proje koordinatörü ve AİBÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Akçahan Gepdiremen, laboratuvarı hizmete açma amaçlarının ilaç kullanacak hastalarda, ideal dozun belirlenmesi ve ilaçların yan etkilerinden arındırılması olduğunu söyledi.
AYNI İLACA 3 FARKLI TEPKİ
Kanı sulandıran ilaçların kullanımında sıklıkla değişimler gözlendiğini ifade eden Gepdiremen, şöyle devam etti:
“Örneğin, 3 tane kanser hastası var. Bunlar aynı boy, kilo ve aynı yaşta, kullanılan ilaç dozu aynı ama 3 hasta da farklı cevaplar verebiliyor. Birinci hastamızda ilaç dozu çok iyi gelebiliyor ve hasta tedavi olarak hastalığından kurtulabiliyor ama ikinci hastada bu doz yetersiz olabiliyor ve kanser büyümeye devam ediyor. Üçüncü hastada ise doz fazla gelip kanseri kurutmakla kalmıyor, hastanın enfeksiyondan ölmesine sebep olabiliyor. Diğer taraftan kardiyoloji hastalarında, anjiyo yapılacak hastalarda kan sulandırıcı ilaç veriyorsunuz, bu bazen çok geliyor ve hastada beklenmedik kanamalar ortaya çıkabiliyor. Bu tür riskleri ortadan kaldırmak için oluşturduğumuz bir sistem.”
AMAÇ GÜVENLİ VE ETKİLİ TEDAVİ YÖNTEMİ
Karaciğerdeki enzimlerin alınan ilaçların parçalanmasını sağladığını belirten Gepdiremen, söz konusu enzimlerin kişilerin genetik özeliklerine göre farklılık gösterdiğine dikkati çekti.
Genetik farklılıkların ilaçların hızlı veya yavaş parçalanmasını, etki göstermemesini veya yan etkilerin ortaya çıkmasına neden olabildiğine işaret eden Gepdiremen, şunları söyledi:
“Bugüne kadar körleme tedavi ile yapılıyordu. Doz yetmiyorsa biraz daha doz ekleniyordu ya da dozu azaltılıyordu. Buradaki amacımız, riskli hasta gruplarında analizler yapıldıktan sonra tedavilerine başlanarak nokta atış sağlanması, yani öngörülen tüm yan etkilerin ve oluşabilecek klinik problemlerin önüne geçerek güvenli ve etkili tedavi yöntemi sağlamaktır.
Öncelikle hastaların kanından DNA izolasyonu yapılıyor. Bu DNA izole edildikten sonra istenen bölge, ‘psiar’ denilen aletle çoğaltılıyor. Daha sonra bir cihazımızla yaklaşık 4 saat içinde istenilen bölgenin hangi mutasyona sahip olduğu, hastaların ilaçları hızlı mı, normal mi metobolize ettiğine dair raporların elimize geçmesine ve reçeteyi yazacak olan hekimin de rahatlamasına sebep oluyor. Bu sayede herhangi bir yan etkiden kaçınmış oluyoruz.”
Sadece Bolu halkına değil, çevre illerdeki hastalara da hizmet veren konumda bulunduklarını anlatan Gepdiremen, “Piyasada bulunan 7 bin civarında ilacın tamamına yakınının güvenliğini sağlayabilecek durumdayız. Çevre illerden buraya kan, DNA örneği ve hasta gönderilebilir. Bu bölümle ilgili sitemizden bilgi alabilirler. Bu konuyla ilgili tüm Türkiye’nin hizmetindeyiz. Bu laboratuvara kişiler gelip kendileri başvuru yapabilecek” ifadelerini kullandı.
(İhlassondakika)