Ailelerin kanları karışmasın diye sürekli aile içi evlilik yaptığı Umman’da Saf Kan Geleneği kurbanı 14 yaşındaki Hüseyin, refleks terapi tedavisiyle iyileşip yürümeye başlayınca, ülkede binlerce hastanın kaderini değiştirecek gelişmeler yaşandı.
Umman’da düzenlenen bir tıp kongresine giden Refleks Terapi Tedavisi’nin ortaya çıkaran Lone Sorensen ve bu yöntemin Türkiye’deki temsilcisi Dr. Fizyoterapist Gamze Şenbursa, uyguladıkları tekniklerle çocukları engelli bir ailenin kaderini değiştirince ülkede günün konusu oldu. İki tıp kadınının sonuç veren tedavisi, Saf Kan Geleneği nedeniyle her ailede ortalama 8 çocuktan en az birinin engelli olduğu ülke için umut oldu. Büyük bir petrol şirketi, kurulacak Refleks Terapi Enstitüsü’ne sponsor olacağını açıklarken Sağlık ve Aile Bakanlığı da hastaların refleks terapi ile yapılacak tedavilerinin masraflarını karşılama kararı aldı.
SUUDİ PRENSESİN GÖZLERİNDEKİ ÇARESİZLİK
Gamze Şenbursa, Umman’da umuda yolculuğun hikayesini şöyle anlattı: “Katıldığımız tıp kongresine Suudi Arabistan prenseslerinden biri önderlik ediyordu. Kendi çocuklarından yani sultanlardan biri Otizm hastasıydı. Kongre sonrası verilen özel resepsiyonda, uyguladığımız tedavinin sonuçlarından çok etkilendiğini, eğitimleri kendi ülkesinde de uygulayıp uygulayamayacağımızı sordu. Prenses bile olsa bir annenin gözlerindeki çaresizlik ve acı aynıydı…
‘KANLARI KARIŞMASIN DİYE AKRABA EVLİLİĞİ YAPIYORLAR’
Tedavi yöntemimizi uygulamamız için gelen talep ve yapılan resmi görüşmelerin ardından Umman’daki hastalar için kolları sıvadık. İşte asıl Umman yolculuğumuz bundan sonra başladı. O muhteşem ülkenin sahne arkasında bizi ‘Saf Kan’ felaketi bekliyordu. Aileler kanları karışmasın diye sürekli aile içi evlilik yapıyordu. İşin kötü tarafı evliliklerin %70’i birinci dereceden kuzen ve bunun sonucunda her ailede ortalama 8 çocuktan en az biri engelli. Üstelik bunun yakın akraba evliliği kaynaklı olduğunu bilmiyorlar. Bu sağlığın ötesinde kültürel bir problemdi aslında.
Bizi bekleyen bir başka problem ise halkın maddi olarak devlete bağımlı olmasıydı. Dolayısıyla tedaviyi karşılayacak yeterli maddi destekleri yoktu. Fakat bu ülkenin kesinlikle bizim tedavimize ihtiyacı vardı. Herşeye rağmen verdiğimiz kararı uygulamaya ve çözüm yolları aramaya başladık. Birkaç tane aile seçip sonuçları Sağlık ve Aile Bakanlığı’na göstermeye karar verdik.
16 ÇOCUKTAN 3’Ü BEYİN HASARLI
İşte aileler ile olan yolculuğumuz bu noktada başladı. Seçtiğimiz ailelerden biri Muscat’tan 100 km uzakta sahil tarafında Wellayat al Suwaiq, Dhyan Al Bosaid adında çok küçük bir balıkçı kasabasında yaşayan 1 baba, 2 eş ve 16 çocuklu, ciddi maddi sıkıntıları olan balıkçılıkla geçinen bir aileydi. Aile reisi Salim’in 16 çocuğunun 3’ü beyin hasarına sahipti. 2’si Cerebral Palsy hastasıydı. (Beynin doğum öncesi, doğum sırasında veya sonrasında zarar görmesi sonucu kaslarda oluşan kuvvet azlığı, algı problemleri, istemsiz hareketler.)
Baba kazandığı para ile bütün aileye bakmaya çalışıyordu fakat para beslenme ve temel ihtiyaçları bile karşılamıyordu. Devletten aldıkları tek yardım eski bir tekerlekli sandalyeydi ve onu da taş zeminde ilerletmek imkansızdı. Dolayısıyla çocukları koltuk altlarına girip sürükleyerek taşıyorlardı.
YÜSRE, HÜSEYİN VE ABDULLAH
Hiçbir ücret talep etmeden 3 çocuk için aile eğitimi vermeye karar verdik. Eve ulaştığımızda babaları Salim ve ev ahalisi dört gözle bizi bekliyorlardı ve evde sanki bir bayram havası vardı. Anne ile baba çok yaşlı olmasına rağmen bizi rahat ettirmek, isteklerimizi karşılamak için gözümüzün içine bakıyordu. O gün bir kez daha yaptığımız işin ne kadar muhteşem olduğunu düşündüm.
Yüsre, Hüseyin ve Abdullah kas zayıflığı ile adlandırılan bir hastalıkla doğmuşlardı. Abdullah 21, Hüseyin 14 ve Yüsre 7 yaşındaydı. Yüsre yürüyemiyordu. Çok zayıf ve kasları çok kuvvetsizdi. Beyinde sıvı birikmesi vardı ve bundan dolayı şant takılmıştı. IQ’su gayet iyiydi ve konuşabiliyordu. Hüseyin yürüyemiyor ve bacaklarını güçlükle kaldırabiliyordu. Ancak emekleyebiliyordu. Abdullah da yürüyemiyor, emekleyemiyor ve konuşamıyordu. Hafif otistik yatkınlığı vardı.
Bütün çocuklar benzer semptomlara sahip olmasına rağmen hepsinin tedavisi farklıydı. Dolayısıyla 3 çocuk için farklı protokoller yazdık ve tek tek hepsinin tedavisini uygulamalı olarak öğrettik. Hayatlarında ilk kez görmelerine rağmen o kadar isteklilerdi ki 1 günde öğrendiler.
HÜSEYİN 8 HAFTA SONRA YÜRÜDÜ
Kontrol için 8 hafta sonra tekrar Umman’a gittik. Yüsre bacaklarını açabiliyor ve daha iyi hissediyordu. Hüseyin bacaklarını açabiliyor ve yardımla yürümeye başlamıştı. Abdullah zayıflamış, konuşmaya başlamış ve konsantrasyonu artmıştı. Çok fazla hareket edemese de bacaklarını kıpırdatmaya ve insanlarla diyalog kurmaya çalışıyordu. Sonuçlar 8 haftalık bir süre için mükemmeldi. Çünkü genel olarak hastalar böyle güzel sonuçlara 5-8 ayda ulaşabiliyor. Beklentimiz, çocukların hepsinin Hüseyin gibi yürümesi ve konuşması… Bu da 1 yıllık bir zaman alacak. Ailesi tarafından sürdürülen tedaviden yüzde 80 başarı bekliyoruz.
Bu güzel gelişme üzerine bakanlarla yaptığımız görüşmelerden çok olumlu sonuçlar aldık. Hastaların refleks terapi ile yapılacak tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanma kararı alındı. Ülkede onbinlerce hastayı ilgilendiren karar ve uyguladığımız tedavi yöntemi, Umman medyasında da geniş yer buldu.”