Üsküdar Üniversitesi Nörpsikofarmakoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (NPFUAM) Müdürü ve Türk Eczacılar Birliği, Eczacılık Akademisi Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tayfun Uzbay, 14 Mayıs Eczacılık Bayramı ve Türkiye’de Bilimsel Eczacılığın 175. yılı münasebetiyle yaptığı açıklamasında Türkiye’nin yeni bir ilaç keşfedebileceğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Tayfun Uzbay; “Ülkemizde eczacılık eğitiminin başlangıcı Cumhuriyet öncesine kadar uzanır. 14 Mayıs 1839 yılında İstanbul’daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de ilk eczacılık sınıfı açılmıştır. Bu tarih aynı zamanda Türkiye’de bilimsel eczacılığın başlangıcı kabul edilir ve her yıl 14 Mayıs haftası Eczacılık Haftası olarak kutlanır.
Eczacılık doğrudan ilaç ile ilişkili bir disiplindir. İlaç insanlık tarihi kadar eskidir. Bilimsel bilgi ve emekle üretilir. İnsan sağlığı için olmazsa olmaz bir üründür. Tarih boyunca yeni ilaçların keşfedilmesi ve tedaviye girmesi ile insanların yaşam konforu artmış, ortalama insan ömrü uzamıştır. Penisilinlerin keşfi ve antibiyotikler ile enfeksiyonların tedavi edilmesi 20. yüzyıl başlarında 40-45 yıl civarında olan insan ömrünü 60-65 yıla çıkarmıştır.
İlk 10 yıllık dönemini çoktan geride bıraktığımız 21. yüzyılda kökten tedavi bekleyen birçok hastalık söz konusudur. Kanserin yanı sıra, yaşlanan nüfusla görülme sıklığı giderek artan Alzheimer hastalığı, yaşam boyu görülme sıklığı %1 olan şizofreni ve giderek artan otizm hastalığı gibi ciddi beyin hastalıkları da etkili tedavi beklemektedir. Bu nedenle yeni ilaçların keşfi ve tedaviye girmesine ihtiyaç vardır.
Günümüzde geçerli bilimsel bilgi üretme ve bunu teknolojiye dönüştürme kapasitesi bir ülkenin en etkili ham maddesi veya zenginlik kaynağı ve uluslararası saygınlık gücüdür. Bilimsel bilgi bilimsel araştırmalardan elde edilir. Nitelikli bilimsel bilgi yeni bir buluşa işaret ediyor ve teknolojik bir ürüne dönüşebiliyorsa üreten ülkeye hem saygınlık hem de ekonomik güç kazandırmaktadır. Ülkelerin bilimsel gelişmişliği ile ekonomik gücü ve saygınlığı arasında doğrudan ve çok net bir ilişki vardır.
Bilimsel eczacılıktan söz ediyorsak bunun eczacılık mesleğine eleman yetiştirmek, yani eğitim vermek dışında çok daha önemli bir ayağı da bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleri olmak zorundadır. Eczacılığın temel ve vazgeçilmez araştırma geliştirme alanı kuşkusuz ki ilaçtır. Bilimsel bilginin önemli bir buluş olup olmadığının en önemli göstergesi patentlenebilme ve sonrasında önemli bir soruna çözüm getiren etkili bir ürüne dönüşme yeterliliğidir. Günümüz dünyasında kanser, şizofreni, Alzheimer ve otizm gibi önemli sağlık sorunları için yeni keşifler yapmak, bunların patentini almak ve ürüne yani ilaca dönüştürebilmek ülkemizdeki “bilimsel eczacılığın” temel hedefi olmalıdır.
Ülkemizde 40’tan fazla eczacılık fakültesi bulunmaktadır. Ülkemizdeki ilaç endüstrisinin gelişmiş ülkeleri aratmayacak donanımlara ve mekânlara sahip fabrikaları vardır. Birçok ilaç, hammaddesi temin edilerek dünya ölçütlerinde ülkemizde üretilmekte ve pazarlanmaktadır. Yine birçok ilacın eşdeğeri de nitelikli bir şekilde üretilmektedir. Türkiye’nin bilimsel alt yapısı, kaynakları ve yasal düzenlemeleri yeni bir ilaç geliştirmeye engel değil iken, yeni bir ilaç keşfi yapma ve bunu ürüne dönüştürme vizyonu ne yazık ki yetersizdir. Türkiye’de bilimsel eczacılık bağlamında üniversiteler ve eczacılık fakülteleri daha çok eğitim, yani eczacı yetiştirme ile daha çok ilgilidir. Endüstri ise daha çok iyi ilaç imal etme, iyi ilaç pazarlama, eşdeğer ilaç üretme gibi kuşkusuz önemli, ancak çağın vizyonunun gerisinde kalan rutinlerle uğraşmaktadır.
Küreselleşme ekseninde ekonomik rekabetin giderek sertleştiği bir dünyada güçlü ve saygın ülke olmanın yolu nitelikli bilimsel bilgiye sahip olma ve bunu teknolojiye dönüştürme becerisinden geçtiğine göre üniversitelerimiz ve endüstrimiz yeni moleküller keşfetmeyi ve bunları tedavide işlevselliği olan ilaçlara dönüştürmeyi hedeflemeli ve bu vizyonla yoluna devam etmelidir. Sürekli mazeret üretmek yerine böyle bir vizyon ile adım atmaya başlamak “bilimsel eczacılığa” daha yakışır bir eylem olacaktır. En uzak hedeflere ulaşmak için ilk yapılması gereken şey ilk adımın atılmasıdır. Türkiye’nin yeni bir ilacı keşfedecek ve bunu tedaviye sokacak alt yapısı ve potansiyeli vardır. Buradan yola çıkarak Üsküdar Üniversitesi bünyesinde kurduğumuz Nöropsikofarmakoloji Laboratuarların psikyatrik hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılabilecek bilimsel araştırmaların da devam ettiğini vurgulamak isterim.
Bilimsel eczacılığın 175. yılını kutlamaktan gurur duyuyor, 175. yılın gerçek anlamda bilimsel eczacılığa yol açacak olan, “ciddi bir sağlık sorunu ortadan kaldıracak yeni bir ilaç keşfi” hedefi ve vizyonu için bir başlangıç olması temennisi ile tüm meslektaşlarımın ve ilaç alanına emek verenlerin 14 Mayıs eczacılık gününü kutluyorum. Eczacılık eğitimine ve gelişimine katkı veren değerli hocalarımızdan hayatta olanlara saygılar sunuyor, ahrete intikal edenleri rahmetle anıyorum.”