Pfizer çalışanları Kasım ayındaki Dünya Organ Bağışı Haftası kapsamında şirket içinde düzenlenen bir etkinlikle gönüllü organ bağışında bulundu. Organ bağışı hakkında bilgi alan Pfizerliler, özel olarak hazırlanmış organ bağışı anketini cevaplayarak konu hakkında bilgi seviyelerini de ölçtü ve doğru sanılan yanlışları öğrendi.
Düzenlenen bu etkinlikle çalışanlar organ nakli hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmanın yanı sıra organ bağışı konusunda örnek olarak kamuoyunda farkındalık oluşturmağı hedefledi. Etkinlikte Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Alihan Gürkan ve Doç. Dr. Ülkem Yakupoğlu ile Organ Nakli Koordinatörü Dr. Ahmet Çakıroğlu da çalışanlara organ bağışı konulu sunumlar yaptı ve merak edilen soruları yanıtladı.
Etkinlik öncesinde çalışanların doldurdukları anket sonuçları etkinlik sonunda açıklanırken, sonuçlar çalışanların organ bağışı hakkındaki bilgi seviyesinin oldukça iyi olduğunu gösterdi. Sorularda organ bağışı hakkında yanlış bilinen ya da hiç bilinmeyen en önemli 4 konu ele alındı. Toplumda organ bağışı hakkında en çok sorulan soruların cevapları ve yanıtları şöyle sıralandı:
1. KİMLER ORGAN BAĞIŞINDA BULUNABİLİR?
18 yaşını doldurmuş, akıl sağlığı yerinde olan herkes 2 şahit huzurunda organlarını bağışlayabilir.
2. ORGANLARIMI BAĞIŞLADIM. PEKİ YA VAZGEÇERSEM?
Organ Bağış Kartını yırtıp atmanız ve ailenize haber vermeniz yeterlidir.
3. BEYİN ÖLÜMÜ TANISI NASIL KONUR?
Kardiyoloji, nöroloji, beyin cerrahi ve anestezi uzmanlarından oluşan 4 kişilik hekimler kurulu oy birliği ile karar verir.
4. ORGAN NAKLİ KİMLERDEN YAPILIR?
Önceden organ bağışında bulunmuş kişinin beyin ölümü tanısı konmuşsa ve ailesi izin verirse kadavra verici olarak organları nakledilebilir.
Etkinlikte ayrıca organ naklinde sistemin hiçbir suistimale izin vermediği, beyin ölümü kavramı yeterince bilinmediği için ülkemizin organ bağışında dünyada son sıralarda yer aldığı belirtildi. Ülkemizde yaklaşık 20.000 hasta böbrek, 10.000 hasta de karaciğer nakli için beklediği, buna karşılık 2011 yılı içinde sadece 320 organ bağışçısından organ nakli yapılabildiği, daha fazla hayat kurtarmak için bu çarpıcı oranın artırılması gereği vurgulandı.
Pfizer Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Yasemin Ayginin etkinliğin amacı hakkında şunları söyledi: “Organ Bağışı Haftası’nda kamuoyunda farkındalık uyandırmak üzere düzenlenen etkinliklerin yanı sıra sağlık alanında faaliyet gösteren bir firma olarak şirket içinde bir etkinlikle kendi çalışanlarımız arasında da farkındalık oluşturmak istedik. Öncesinde konu hakkında Pfizer çalışanlarının bilgi düzeyini ölçümlemek adına mini bir anket gerçekleştirdik. Çalışanlarımıza kimlerin organ bağışında bulunabileceği, organ naklinin kimlerden yapıldığı, beyin ölümü tanısının nasıl konduğu gibi konularda sorular yönelttik ve gördük ki bilinç düzeyi oldukça fazla olmasına rağmen bazı yanlış bilinen şeyler var. Biz de bu nedenle harekete geçmeye karar verdik. Şirket içinde gerçekleştirdiğimiz bilgilendirici toplantıda konunun uzmanı değerli hocalarımızdan ilk elden bilgi almak, gerçek yaşam öykülerini dinlemek bizi çok etkiledi. Pek çok Pfizer çalışanı sunumlar sonrası organlarını bağışlamak üzere İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nün şirketimizde açmış olduğu stantı ziyaret ederek formlarını doldurdu ve kartlarını aldı. Çalışanlarımızın duyarlılığı bize içinde yaşadığımız toplumun ne kadar cömert ve yardımsever bir toplum olduğunu hatırlatması açısından son derece etkileyiciydi.”
“BEYİN ÖLÜMÜ KESİNDİR GERİ DÖNÜŞÜ YOKTUR”
Acıbadem Hastaneleri Organ Nakli Koordinatörü Dr. Ahmet Çakıroğlu ülkemizdeki organ bağışı sayısının düşük olmasının nedenleri hakkında şunları söyledi: “Son 10 yılda ülkemizde organ nakli sayısı 21 bin civarında olurken bunun maalesef sadece 5 bin kadarı kadavradan nakledilmiştir. Organ naklinde çok iyi ekiplerimiz var, mükemmel işler çıkarıyorlar; artık yabancı hekimler buralara geldikleri zaman bizim hekimlerimizden, cerrahlarımızdan bir şeyler öğreniyorlar. Ama organ bağışında hâlâ nerede olduğumuz acı bir gerçek. Organ nakli için insan dışında bir kaynağımız yok. İnsanlarımıza beyin ölümü ve bağış kavramlarını acılı anlarından önce hakkıyla anlatabilmiş olmalıyız ki, o an kararları konusunda tereddütleri olmasın. Eğer organ bağışını bugün konuşmuyorsak, bunun hakkında bugün bilginiz yoksa, o gün o anda cevap vermek çok zordur. Bir başka problemimiz ise şudur: Peki sizin çocuğunuzun organ bağışına ihtiyacı olsa nereden bulmayı düşünüyorsunuz? Ben vermezsem, siz vermezseniz kim verecek? Bir anne baba için bundan daha sıkıntılı ne olabilir? Bunun için beyin ölümü kavramının iyi anlatılması gereklidir. Beyin ölümü, bitkisel hayattan farklı bir şeydir. En çok karıştırılan ve en çok sıkıntı çektiğimiz konulardan bir tanesidir. Beyin ölümü kesindir geri dönüşü yoktur. Halbuki adı üstünde bitkisel hayat, bir şekilde hayatın devamıdır. Ancak beyin ölümü olursa organ naklinden bahsedilebilir. İnsanlarımız ayrıca organ bağışı yaptıktan sonra geri dönüşlerinin olmadığını zannediyorlar. Eğer organ bağışı kartınız varsa ve iptal etmek istiyorsanız yırtıp atmanız ya da ailenize ben vermek istemiyorum demeniz kafidir. Organ bağışından önce mutlaka aile izni talep edilmektedir. Ölümü kabullenmek her zaman zordur. Organ bağışının ne kadar zor olduğunu da bu yüzden bugünden düşünmek lazım. Dolayısıyla beyin ölümüne gelene kadar olan süreçte çok ciddi bir eğitim süreci gereklidir. Sağlık çalışanları dahil olmak üzere toplumun her katmanında gerek beyin ölümüyle ilgili gerek organ nakliyle ilgili eksik bilgi var. Sağlık camiası da dahil olmak üzere tüm sistemde mutlaka eğitime ihtiyacımız var.”