Medical Park Hastaneler Grubu Biyomedikal Direktörü Yüksel Yazıcı; “Türkiye medikal teknoloji açısından Batı’yla aynı seviyede”
1974 yılında Trabzon’da doğan Yüksel Yazıcı, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik- Elektronik Mühendisliği bölümünden 1998’de mezun oldu. Ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde Biyomedikal Mühendisliği yüksek lisansı yapan Yazıcı, uzun yıllar IT sektöründe mühendis ve yöneticilik görevlerinde bulundu. 2007 yılından bu yana Medical Park Hastaneler Grubu’nda çalışan Yüksel Yazıcı, geçen süre zarfında Biyomedikal ve Teknik Hizmetler Direktörlüğü içinde farklı seviyelerde görev yaptı. Yazıcı, hali hazırda grup bünyesindeki 26 hastanenin biyomedikal operasyonlarını yürütüyor. Bunun yanı sıra, yeni hastane projelerinde de Biyomedikal Teknolojileri Yatırımlarından Sorumlu Direktör olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Medical Park Hastaneler Grubu farklı robotik cerrahi imkanlarından, sofistike teşhis ve tedavi sistemlerine kadar her türlü modern teknolojiyi hastalarının hizmetine sunuyor. Kanser tedavisinde kullanılan Linac, Gamma Knife, Tomoterapi gibi son teknoloji ürünü radyoterapi cihazlarının yanı sıra, ortopedi alanında Mako ve Rio gibi robotik çözümler, omurga cerrahisinde Renaissance mikro cerrahi yöntemi, göz-lazer cerrahisinde ise ‘Picosecond Lazer’ çözümleri, Medical Park’ın teknolojik üstünlüklerinden sadece birkaçı… Her geçen yıl teknolojik yelpazelerini daha da genişlettiklerini vurgulayan Medical Park Hastaneler Grubu Biyomedikal Direktörü Yüksel Yazıcı, teknoloji yönetimi kriterlerini anlattıyor.
M.T: Medical Park olarak 1993’ten günümüze Türkiye’de hastanecilik alanında faaliyet gösteriyor ve önemli başarılara imza atıyorsunuz. Özellikle Medikal Sistemler alanında tercihlerinizi neye göre belirliyor, tercih ettiğiniz sistemlerde hangi kriterleri arıyorsunuz?
M.P: “Medikal sistemler alanındaki kriterlerimizi genel olarak kurumumuz stratejik hedefleri ile uyumlu, sürdürülebilir ve yönetilebilir politikalar olarak tanımlayabiliriz. Tıbbi cihaz yönetimini biz “Teknoloji Yönetimi” olarak ele alıyoruz. Teknoloji Yönetimi’ni de nihai bir bütünü oluşturan tedarik süreciyle başlayıp kullanımla devam eden ve son olarak da envanterden çıkarma işlemiyle sona eren bir süreç olarak görüyoruz. Bu nedenle etkin teknoloji yönetiminin doğru tedarik politikalarıyla mümkün olabileceğini söyleyebiliriz. Belirlenen bütçeler doğrultusunda (kapital ve operasyonel giderler) teknoloji ve kalite çizgisinde optimum noktayı seçmek ve bunu sürdürmek sürecin en kritik noktasını teşkil etmektedir. Bu süreçte vizyoner bakış, derin teknik bilgi ve multidisipliner yaklaşım öne çıkar ki, Klinik Mühendisliğin görevlerinden biri de budur. Bu formasyonun dışında güvenilir parametre karşılaştırma bilgi bankaları (HPCS) ve envanterdeki sistemlerin başarısını ölçerek geri besleme imkânı sağlayabilecek IT çözümleri de önemli rol oynar.”
M.T: Medikal teknoloji alanında hangi markalarla çalışıyorsunuz?
M.P: “Marka seçiminden önce kurumsal stratejilerin doğru belirlenmesinden bahsetmek gerekir. Çünkü yalnızca marka güvenine dayalı karar, mali anlamda kurumunuzu zora sokabileceği gibi gerçekte var olan ihtiyacınızla da örtüşmeyerek sorun çıkarabilir. Hedeflenen optimum noktaya ulaşma sürecinde bazen çok bilinen markalarla bazen de daha önce hiç adını duymadığımız markalarla yolunuz kesişebilmektedir. Bu bağlamda bu sorunun en doğru cevabı “her marka ile çalışabiliriz” şeklinde olabilir.”
M.T: Türkiye Medikal sektörde dünya ile kıyaslandığında nerede? Dünyadaki en iyi cihazlara ulaşabildiğimizi biliyor, fakat üretim konusunda yol alamıyoruz? Sizlerin bu konudaki önerileriniz ve görüşleriniz neler?
M.P: “Gerek yurt dışı ve gerekse yurt içi temas ve gözlemlerimiz neticesinde edindiğimiz izlenim, ülkemizde kullanılmakta olan her aşamadaki medikal teknolojilerin bilinen en ileri ülkelerin sahip olduğu seviye ile aynı veya daha ileri bir noktada olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Her geçen yıl bu teknolojik yelpaze daha da genişlemekte ve teknoloji olmasa bile, bilgi üretmeye doğru evirilmekte olduğunu da görmekteyiz. Yerli üretime ilişkin gözlemlediğimiz tıkanıklık maalesef gelinen nokta itibariyle orta gelir tuzağına işaret etmektedir. Daha nitelikli üretim için ilk bakışta alt bileşenler eksikliğinden ziyade organizasyon yönüyle ortaya çıkmaktadır. İyi bir model olma potansiyeli açısından savunma sanayinde son 10 yılda gelinen nokta, sağlık teknolojileri için de uygulanabilir diye düşünüyoruz. Hatırlanacağı üzere ilk ileri teknoloji transferi uygulamaları Özal’lı yıllarda Offset Üretim modeliyle başladı. Offset Üretim Uygulaması, yapılacak ithalata karşılık aynı sözleşmede ihracatın ve yerine göre Türkiye’de üretimin, teknoloji ve sermaye transferinin, teknik eğitimin vb. şart koşulmasıdır. Böylece o yıllarda birçok tecrübe ve meşakkatli teknoloji geliştirme süreçleri, kısa yoldan ülkemize kazandırılmış oldu. Burada temelde özgün tasarımlardan da söz edileceği gibi savunma sanayinde edinilen bazı teknolojilerin sağlığa evirilmesi gibi bazı fırsatlardan da bahsedilebilir. Son yıllarda özellikle kamu sağlık tesislerinde eskiyen teknolojilerin yenilenme ihtiyacının karşılanmasında offset üretimden bahsedildiğini duymaktayız. İhtiyacın büyüklüğü bakımından global üreticiler için de bu model artık daha caziptir. Özel sektör açısından baktığımızda ise henüz kritik kütle eşiğine ulaşılamadığı ve bu nedenle Ar-Ge sürekliliğinin sağlanmasında hala bazı sorunların mevcut olduğunu görmekteyiz. Ancak buna rağmen çok umut verici gelişmeler de olmaktadır. Özellikle üniversite özel sektör işbirliği ve bunlarla ilgili teşvikler ortaya çıkmaktadır.”
M.T: Türk sağlık sektörünün uluslararası düzeyde yükselmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yükselişte sizin hedefleriniz neler?
M.P: “Sağlık Sektörü eskiden sadece hizmet üretiminde yer alırken, artık günümüzde bilgi üretiminde gelişmeye başladı. Geleneksel olarak ülkemizde hizmet maliyetleri uluslararası kabul bantlarını aşağıdan takip etmektedir, ancak bu durum verimlilik anlamında ülkece aşmaya çalıştığımız orta gelir sarmalından kurtulmak için yeterli değildir. Bu bağlamda bilgi ve bilgiyi oluşturacak sektör çalışanı sayısını arttırmak için son yıllarda özel sektörde de bazı girişimlerin olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda kurumumuz kendi stratejik hedefleri doğrultusunda başlangıçta afiliasyon programları ile yol almaya çalışmış ve edindiği tecrübeden sonra da kendi üniversitesini kurmaya karar vermiştir. Özel İstinye Üniversitesi’nin açılmasıyla 2016-2017 Eğitim Öğretim yılında ilk öğrencilerini kabul edecek grubumuz, sağlık bilimlerinden mühendislik bilimlerine kadar sadece kendi ihtiyacı olan kalifiye iş gücünü karşılamakla kalmayıp, aynı zamanda ülkemizi dünya teknoloji yarışında daha üst basamaklara taşıma sorumluluğumuzu da yerine getirmiş olacaktır.”
M.T: Medical Park olarak sağlık teknolojilerini kullanarak pek çok hastalığın teşhis ve tedavisini gerçekleştiriyorsunuz. Bize medikal teknolojiyi kullanarak gerçekleştirdiğiniz teşhis ve tedavi yöntemlerinizden bahsedebilir misiniz?
M.P: “Farklı robotik cerrahi imkanlarından, sofistike teşhis ve tedavi sistemlerine kadar kurum hastanelerimizde her türlü teknolojiyi kullanılmakla birlikte artık bilgileri de paylaşır duruma geldik. Her geçen gün doğruluk (accuracy) ve kesinliğin (precision) arttığı teknolojilerle hizmet kalitemizi en üst seviyede tutarak hasta memnuniyetini maksimize etmeye çalışmaktayız. Seçtiğimiz sistemlerin kabiliyetleriyle birlikte, bilgi teknolojilerinin de yardımıyla sistem performans ve verimliliğimizi arttırıcı her türlü yeni teknolojileri kurumumuza katmaya devam etmekteyiz. Bu bakışla uluslararası standartların ötesinde teknoloji yönetimi yaparak verimli, etkin, izlenebilir, paylaşılabilir, hızlı çözümleri hedeflemekteyiz. Kesinliği ve yan etkisi minimize edilmiş Radyoterapi Sistemleri (farklı enerji seviyelerinde ve farklı vücut bölgeleri için Linac, İntraoperatif Terapi, Gamma Knife, Tomoterapi vs.), komplikasyon risklerini minimize eden robotik cerrahiler (Liv Hospital Hastaneleri’nde Da Vinci), ortopedide kullanılan ve konvansiyonel çözümlerin sınırlarını doğal performanslara taşıyabilen robotik çözümler (Mako, Rio), Omurga cerrahisinde mikrocerrahi yöntemler (Renaissance), göz lazer cerrahisinde çok daha ince kornealar için ‘picosecon çözümleri’ sağlayabilmekteyiz. İleri seviyede beyin cerrahisi (DBS, spinal vs.), genetik ve kök hücre araştırma ve uygulama, kemik iliği ve organ transferleri merkezleri vs. gibi özel bilgi ve uygulama kabiliyeti gerektiren hizmetlerimiz de bulunmaktadır. Bunların dışında tedavi sürelerini kısaltan, hasta konforunu maksimize eden birçok alt sistemlerle (teşhis, tedavi, yaşam destek ve yardımcı sistemler olarak) hastanelerimizde hizmet vermekteyiz.”
M.T: Sağlık Turizmi son yıllarda ülkemizin ve dünyanın gündeminde olan bir konu. Sizin sağlık turizmi alanındaki çalışmalarınızı öğrenebilir miyiz?
M.P: “Medical Park Hastaneler Grubu olarak sağlık turizminde başarılı bir yılı geride bıraktık. Dünya turizmine yön veren liderlerin bir araya geldiği, 36 kategoride “Turizmin Oscarları”nın dağıtıldığı World Tourism Forum’da “Sağlık Turizminde En İyi Hastane” ödülü Medical Park’ın oldu. 124 ülkeden ortalama 100 bin yabancı hastayı tedavi ettik. Bu kapsamda Türkiye’yi sağlık turizminde dünya sıralamasında daha yukarılara çıkarmak ve Medical Park’ın uluslararası arenada bilinirliğini artırmaya yönelik yatırımlar da önceliklerimiz arasında geliyor. “
M.T: Röportajımızın sonunda sektöre vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?
M.P: “Son yılarda özel sağlık sektöründe yakalan ivmede sürekliliğinin sağlanabilmesi için katma değerin daha yüksek olduğu alanlara kaymak kaçınılmaz olarak görülmektedir. Diğer taraftan girdi maliyetlerini minimize edilmesi adına yerli teknolojilerin geliştirilmesi, yeterli ve nitelikli iş gücüne kavuşmak önemli motivasyon noktaları olarak görünmektedir. Bilindiği gibi alet kullanma becerisi (günümüzde teknoloji kullanımı) insanlık tarihi boyunca o topluluğun ulaştığı medeniyet seviyesini göstermektedir. Özel yaşamda ise insana sunulan sağlık hizmetinin tüm aşamalarında en üst seviyede memnuniyet sağlayan bir araçtır. Teknoloji kimi zaman karşımıza yeni bir cihazla, kimi zaman yeni bir düşünce-yaklaşım ve kimi zaman da özünde basit, ancak hayatın her alanını etkileyebilecek bir yenilik olarak çıkabilmektedir.”
#medikalpark #medical #Hastane #Biyomedikal