Küresel salgın olan ve dünyayı kasıp kavuran koronavirüse karşı sağlık çalışanları büyük bir özveri ile mücadele ediyor. Maddi ve manevi hiçbir beklentileri olmadan, geride bırakabilecekleri ailelerini düşünmeden fedakarca çalışarak bir insanı iyileştirmek adına kendi canlarını hiçe sayan tüm sağlık çalışanlarına şehit hakları verilmesi konusunda İnterdisipliner Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Karabulut çağrıda bulundu.
Prof. Dr. Karabulut, “Bu Millet ve Devlet, fedakar sağlık çalışanlarını, tam da savaşın en sıcak günlerinde, mutlu etmek, onurlandırmak, morallendirmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır.” dedi.
“BİR SÜRE KAHRAMAN OLDUK HER YERDE SONRA YİNE UNUTULDUK”
Tüm Dünya koronavirüs salgını ile mücadele ederken her taraftan gelen bilgi kirlilikleri, komplo teorileri, felaket senaryoları ve siyasi polemiklere kulağını tıkayarak, sadece insan sağlığına odaklanıp görevlerine koşan sağlık çalışanlarının, bu özverilerinin karşılık bulması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Karabulut, bu gibi zorlu dönemleri meslek hayatları boyunca yaşadıklarını, süreç boyunca kahraman ilan edilseler de daha sonra herkes tarafından bu çabalarının görmezden gelindiğini dile getirdi.
Prof. Dr. Karabulut, “Ben 1999 depreminde ilk defa topyekün seferberliğin ne olduğunu gördüm ve yaşadım. Sağlık çalışanlarının ne kadar özveri ile o tehlike dolu anlarda bile kendi canını bir an olsun düşünmeden bir cana ulaşmak için verdiği çabaları, bir canı hayata bağladıklarında da ne kadar içten attıkları sevinç çığlıklarını gözlerimle gördüm. Bir süre kahraman olduk her yerde. Sonra yine unutulduk. Öyle unutulduk ki, dövüldük, öldürüldük, hırpalandık ama yine görevimizi yapmaya devam ettik. Sadece caydırıcı bir sağlıkta şiddet yasası istemiştik, o bile tatmin etmedi, nedendir bilinmez, içerik olarak caydırıcı bir yasa çıkmadı, bir gecede onlarca, yüzlerce bazen binlerce yasa çıkarıldığı ortamda bize karşı yapılan şiddete sıra gelmedi bir türlü.” dedi.
Sağlık dönüşümünde ülkemizin çok önemli adımlar attığını belirten Prof. Dr. Karabulut, ancak sağlık çalışanları için yapılanların tatmin edici olmadığını dile getirerek, şunları söyledi:
“Oysa mükemmel bir sağlık sistemi getirseniz bile, en azından bu sistemi işlevsel hale getirecek insan gücü, zaman zaman unutuldu. Sağlık çalışanları manevi sıkıntılar yanı sıra maddi anlamda da sıkıntıya düştü. Ne oldu biliyor musunuz? Kimse küsmedi, sağlık için ettiği yemine arkasını dönmedi. İhtiyaç halinde hep cephenin en önüne gözlerini bile kırpmadan koştu, bir canın değerini haykırarak, yemeden, içmeden, uyumadan, kendi canını düşünmeden koştu ön saflara, kırgın hissetmelerine rağmen.”
“DEVLETİMİZ SAĞLIK ÇALIŞANLARININ KAYGILARINA ÇÖZÜM BULMALI”
COVID-19 salgınını zorlu bir mücadeleye benzeten Prof. Dr. Karabulut, sağlık ordusunun her koşulda cephenin en ön safında yer aldığını ve bu sebeple de hep ilk darbeyi alanların kendileri olduğunu ifade etti. Kendisinin de şu an pandemi hastanesi ilan edilen Ege Üniversitesi’nde görev yaptığını belirten Prof. Dr. Karabulut, “Bazen boğazım ağrıyor, bazen ateşim oluyor gibi geliyor, bazen yorgunluktan kolumu kaldıracak halim kalmıyor ve COVID-19 ile enfekte miyim diye düşünüp kendimizi korumaya çalışarak işimize devam ediyoruz en başından beri. Hastanede gördüğüm her bir sağlık çalışanı da aynı duygularla işlerini büyük özveri ile yapmaya devam ediyor.” diye belirtti.
Sağlık çalışanlarının çok yakından izlendiğini ve takip edildiğini ama bu mücadelenin psikolojik yükünün de göz ardı edilmemesi gerektiğini ekleyen Prof. Dr. Karabulut, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Biliyorum ki her yerde sağlık çalışanları aynı özveri ile görevlerini yerine getiriyor ve cephenin önünde savaşıyor şu günlerde. Aslında halkımızın şu aralar bizlere gösterdiği teveccüh, bizleri çok mutlu ediyor, gurur duyuyoruz kendimizle. O alkışlar, yazılanlar ruhumuzu okşuyor. Ama 1999 depreminde de gördüm bunları, sonrasında yine unutulduk. Bu yüzden kamuoyu bu kadar farkındayken, sağlık çalışanları için daha fazla bir şeyler yapma zamanı gelmedi mi sizce de?”
“TÜM SAĞLIK ÇALIŞANLARINA EK ÖDEME TAZMİNATI TANIMLANMALI”
Tüm sağlık çalışanlarına başına gelecek tüm olası durumlar için ek ödeme tazminatı tanımlanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Karabulut, şu ifadeleri kullandı:
“Yoğun bakıma gönderdiğimiz arkadaşımız bizlere çocuklarımı okutun diye vasiyette bulunmasın artık, koskoca devlet arkamda, o çocuklar devletimin güvencesinde artık ve bende yaşamak için savaşayım, tüm enerjimi buna harcayıp bir an önce iyileşeyim diyebilsin. Devletimiz bunu yapamaz mı? Sadece ölüm yok ki, aylarca hastanede yatacak ve sonrası uzun rehabilitasyon süreçleri yaşanacak belki de. Bu kahraman insanların ekonomik, sosyal ve psikolojik kaygıları olmamasını Devlet sağlayamaz mı? Sağlar elbette. Hem de çok hızlı çıkacak yasalarla sağlar. Üç ay için değil, biz daima sizlerin arkanızdayız mesajını veremez mi Devlet? Verir elbette. Devletimiz çok güçlü. Bunu elbette yapabilir. Sadece hatırlatmaktır amacım. Tüm bunlar içinde ise en acısı elbette ölüm.”
“MİLLİ BİR MÜCADELENİN İÇİNDEYSEK ÖLEN SAĞLIK ÇALIŞANLARINA DA ŞEHİT HAKKI VERİLMELİ”
Salgın süreçlerinde vefatların %10’unun sağlık çalışanlarından olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bülent Karabulut, kaybedilen sağlık çalışanlarına şehit hakları verilmesi için yasa çıkarılmasını talep etti. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunun Prof. Dr. Karabulut, “Kaybettiğimiz sağlık çalışanlarına şehit hakları verilmesi için yasa çıkarılmasını talep etmek hakkımız değil mi sizce? Çünkü o kişiler kamu vicdanında ülkesi ve vatanı için gözünü bile kırpmadan kendi hayatlarının riskte olduğunu bilerek çalıştılar. Sağlık çalışanlarının elbette mesleki riskleri var, ama milli seferberlikte, eğer olayın adı milli ise, ölenlere şehit hakkı verilmelidir bence. Cenaze töreni bile yapılamayan, yakınlarının veda edemediği bir ölümü hak etmiyor bu insanlar. Evet bu yapılanlar gerekli önlemler ve önemli, ama bu insanların onurlandırılması gerekmez mi? Eminim herkes gerekir diyor, alkışlarla destek veriyor bu satırları okurken. O halde ne duruyoruz, hemen yapalım şu işi. Bu Millet ve Devlet, fedakar sağlık çalışanlarını, tam da savaşın en sıcak günlerinde, mutlu etmek, onurlandırmak, morallendirmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır.” dedi.