Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar ve kan hizmetlerinin üst düzey yöneticileri, ‘AIDS’li kan vakasına’ ilişkin Türk Kızılayı Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenledi.
Akar, yaptığı açıklamada, son günlerde yazılı ve görsel medya organlarında, ‘HIV vakası’ başlığı altında çıkan haberler neticesinde kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla bu toplantının yapıldığını söyledi. Haberlerde yer alan ve Kızılay kanı olarak belirtilen kanın Kızılay kanı değil, toplumun kanı olduğunu kaydeden Akar, “Bu kan Kızılay tarafından üretilmemiş, hastalık bulaştırılmamış, sadece bir ihtiyaç sahibine ulaştırılmak üzere toplumumuzdan emanet alınmıştır” dedi.
İhtiyaç sahiplerine güvenli kanın ulaştırılması için güvenli kan temininin gerektirdiği tüm prosedürlerin Türk Kızılayı tarafından titizlikle uygulandığına dikkati çeken Akar, 2005’ten itibaren uygulanan güvenli kan temini projesi risklerinin en aza indirilmesi amacıyla hayata geçirildiğini kaydetti.
“TEST POZİTİFLİĞİ DOĞRULANAN NUMUNE İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ REFERANS LABORATUVARI’NA GÖNDERİLDİ”
Akar, Türk Kızılayı’nın tamamen gönüllülük esasına göre kan topladığını belirterek, “Bu kapsamda, Kan Bankacılığı Bilgi Yönetim Sistemimize kayıt olan söz konusu kan bağışçısı, 17 Mart 2011 tarihinde Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi tarafından organize edilen sivil ekibe gönüllü olarak ilk kan bağışında bulunmuştur. Aynı gün, Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliği’nde belirtilen zorunlu testler yapılmış, test sonuçları negatif çıkmış ve test sonuçları çerçevesinde üç kan bileşeni üretilmiştir.
Bileşenlerden, Eritrosit Süspansiyonu 19 Mart 2011 tarihinde ve Taze Donmuş Plazma 15 Nisan 2011’de hastanelerin hizmetine sunulmuştur” şeklinde konuştu.
Aynı bağışçının, yaklaşık 6 ay sonra, 28 Eylül 2011’de ikinci defa kan bağışında bulunduğunu anlatan Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“29 Eylül 2011 tarihinde bağışa ilişkin serolojik testlerin pozitif çıkması üzerine sırasıyla doğrulama laboratuvarında 3 Ekim 2011’de test pozitifliği doğrulanmış, alınan numune İl Sağlık Müdürlüğü Referans Laboratuvarına gönderilmiş ve pozitif sonuç 14 Ekim 2011 tarihinde kesinlik kazanmıştır. Kesinlik kazanan pozitif sonuç, 24 Ekim 2011 tarihinde Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi’ne ulaştığında, bağışçıdaki ciddi istenmeyen olayın Sağlık Bakanlığı’na sunulması amacıyla Bölge Kan Merkezi tarafından D-86 isimli raporlama formu doldurularak İl Sağlık Müdürlüğü’ne bildirilmiş ve bağışçı Bölge Kan Merkezi’ne davet edilerek durum kendisine aktarılmıştır.”
“BAĞIŞÇININ İKİNCİ BAĞIŞININ HIV POZİTİF OLMASI ÜZERİNE KAN BİLEŞENLERİ İMHA EDİLDİ“
Bağışçının ikinci bağışının HIV pozitif olması üzerine kan bileşenlerinin imha edildiğini vurgulayan Akar, pencere dönemi ihtimali nedeniyle bağışçının mart ayındaki bağışının ardından elde edilen kan bileşenlerinin nakledildiği hastaların kontrol edilmesi amacıyla hastanelere yazılı bildirimin yapıldığını anlattı. Akar, 2011 yılında 49 adet HIV bulunduran kan bağışının tespit edildiğini ve bulaşmaların engellendiğini kaydederek, “Ancak ‘pencere dönemi’ nedeniyle kan bankacılığındaki laboratuvar testleri hiçbir zaman yüzde yüz kesinlikle sonuç veremez, ortada teknolojik bir imkansızlık vardır. Pencere dönemi, kan kişinin virüse maruz kalması ile kişinin kanındaki virüs ve virüs belirteçlerinin henüz testlerle saptanabilir düzeye ulaşmadığı dolayısıyla ‘negatif’ bulunduğu zaman dilimidir. Kişinin vücudunda enfeksiyon etkeni olduğu halde, yani bulaştırıcı olduğu halde testlerin ‘negatif’ bulunduğu dönemdir” diye konuştu
“BAĞIŞÇININ İLK BAĞIŞINDA HIV ENFEKSİYONU PENCERE DÖNEMİNDE OLDUĞU İÇİN TEST SONUÇLARI NEGATİF BULUNDU“
Akar, söz konusu bağışçının ilk bağışı sırasında HIV enfeksiyonun pencere döneminde olduğu, bu nedenle de laboratuvar testlerinin negatif bulunduğunu belirterek, ancak 6 ay sonra gerçekleşen ikinci bağışına kadar HIV virüsü ve belirteçlerinin testlerde saptanabilir düzeye gelmesinden dolayı testlerin pozitifleştiğinin anlaşıldığını söyledi. Pencere dönemindeki virüsün mevcut tıbbi teknolojilerle ertesi gün veya ertesi hafta tespit edilemediğine dikkati çeken Akar, bu sürenin bazı kaynaklarda aylarca sürebildiğini ve bu nedenle kan bağışı öncesinde bağışçının verdiği doğru bilgilerin tüm testlerden daha çok değeri olduğu ifade etti.
“TEK DONÖRDEN 3 KİŞİYE AIDS BULAŞMIŞTIR”
Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar ve Kan Hizmetleri Koordinatörü Armağan Aksoy, toplantı sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Aksoy, bir soru üzerine, 2 hastanın hayatını kaybettiğini ve konunun Bakanlıkça verilen raporla netleşeceğinin söyledi. Bir gazetecinin, ‘AIDS’i bulaştıran hastaya herhangi bir cezai yaptırım uygulanıp uygulanmayacağının sorması üzerine Akar, “Bu bir suçtur, böyle bir şeyde hem insani bir suçtur hem de Türk Ceza Kanunu’na göre bir suçtur. Kendisine ‘son zamanlarda şüpheli bir cinsel iliş şında bulunduğunu anlatankide bulunup bulunmadığı’ sorulmuştur, kişinin buna ‘yanlış cevap verdiği’ bellidir. Kanının tahlilinden ortaya çıkmıştır, her suçlu gibi onun da cezalandırılması lazımdır” diye konuştu.
Kan alınan süreyle kanın tetkik süresi arasında AIDS’in pencere döneminde olabileceği ve bu süre içerisinde AIDS’in pozitif bir sonuç olarak, herhangi bir netlik kazanıp kazanamayacağı sorusuna Armağan, “O tarihte alınan numune hastanın o anki durumundan bir kesit olarak kabul edilir. Yani şöyle düşünemeyiz, bir süreç içerisinde virüs belirteçleri belirgin halde torbadaki kanda veya test tüplerinde gelemiyor, çünkü kullanılan testler vücudun bağışıklık sisteminin ürettiği proteinlerle ilgili ve bu proteinler taranıyor. Bunlara antikorlar diyoruz, vücut önce virüsü tanıyor bunlara karşı antikor üretiyor ürettikten sonra antikor belli seviyeye geliyor kanda, o aşamada tanınır oluyor. Dolayısıyla biz aldığımız bu kanları tekrar tekrar tahlile tutsak, vücut ortamı olmadığı için antikor miktarı artmayacağı için bize tanı değeri ifade etmez” cevabını verdi.
Tek donörden 3 kişiye AIDS’in bulaştığını belirten Akar, 2 kişinin vefat ettiğini ve diğer kişinin sağlık durumunun takip edildiğini söyledi.