Beş yıllık süre içinde kronik hepatit B’den siroza geçiş riskinin % 12-20 dolayında olduğuna işaret eden Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Ataşehir Hastanesi İç Hastalıkları Uzm. Dr Arzu Yalçın “Sirozdan karaciğer kanseri gelişme riskinin ise 5 yılda % 6-15 dolayında” olduğunu belirtiyor.
Hepatit, karaciğer hücrelerinin iltihabı demektir. İltihaplanmaya, en başta virüsler neden olurlar. Bunların başında da Hepatit B virüsü gelmektedir.
Dünyada 350-400 milyon, Türkiye’de en az 3 milyon Hepatit B ‘li kişi bulunmaktadır.
Hepatit B bulaşıcıdır! Kan, anneden bebeğe doğum esnasında, cinsel ilişki, traş bıçağı, manikür makası, açık yara gibi yollarla bulaşır. Bulaşıcılığı AIDS ve hepatit C mikrobuna göre 10-20 kat daha yüksektir. Hepatit B ile enfekte olan yeni doğanların % 90’ından fazlası ilerleyen yaşlarda kronik hepatit hastası olurlar. Mikrobu alan erişkinlerin % 6-7’sinde taşıyıcılık oluşur. Kronikleşme oranı erişkin yaşta % 5 civarına düşer. Hepatit B taşıyıcılarında hepatit D virüsü ile infekte olma riski de vardır.
Hepatit B aşısı, Türkiye’de 1996 yılından beri aşı takvimine girmiştir. Ondan önce de isteğe bağlı olarak yapılmaktaydı. Doğar doğmaz, bebeklere uygulanan ilk aşıdır. Koruyuculuğu, aşı tuttuktan sonra %100’e yakındır. Toplam 4 aşı uygulanmaktadır. Annesi hepatit B taşıyıcısı olan bebeklere aşıyla birlikte 48 saat içinde Immunglobulin de verilmelidir. Bu yolla, büyük oranda bulaşma önlenebilmektedir.
Erişkin çağda, hepatit B infeksiyonu genelde sessiz olarak geçirilmekte ve tesadüfen saptanmaktadır. Ancak sarılık, sağ üst kadran ağrısı, halsizlik, bulantı, kusma gibi yakınmalar olduğunda vakit kaybetmeden doktora müracaat edilmelidir. İnfeksiyonun ardından taşıyıcılık veya bağışıklık gelişebilir. Taşıyıcılık durumunda, kişinin 6 ayda 1 kere karaciğer enzim testlerini yaptırması gerekmektedir. Çünkü bu durum, kronik hepatit, siroz ve hatta karaciğer kanserine kadar dönüşebilir. Bu nedenle erişkinlerin aşılanması, tek eşlilik, genel hijyene dikkat edilmesi, korunmada çok önemlidir.
Hepatit B kronikleştiği zaman bir takım ilaçlarla tedaviler yapılmakta, siroz ve kanser riski olabildiğince engellenmeye çalışılmaktadır. Ancak korunmak çok daha etkin bir metottur.
Bu nedenle hangi yaşta olunursa olunsun, mutlaka aşı olunmalıdır.