Kanser, temelde genetik mutasyonlardan kaynaklanan bir hastalık olup, içerdiği tedaviye direnç gösteren bazı mutasyonlar nedeniyle kompleks bir tabloyu ifade eder. Prof. Dr. Serdar Ceylaner, kanserli hücrelerin genetik analizinin, tanı ve tedavi süreçlerinde hayati bir rol oynadığını vurgulayarak, bu alandaki yeni genetik teknolojilerin önemini detaylı bir şekilde ele alıyor.
Dünya genelinde pek çok insan kanserle mücadele ederken Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı veriler, kanser hastalarının sayısının 2040’a kadar 30 milyona ulaşacağına işaret ediyor. Hastaların genetik bilgilerinin kapsamlı analizinin yapıldığı Tüm Genom Sekanslama (WGS) uygulamasının kanser tanılarında ve tedavi opsiyonlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynadığını dile getiren İntergen Genetik ve Nadir Hastalıklar Tanı ve Araştırma Merkezi’nin Kurucusu Prof. Dr. Serdar Ceylaner, “Geliştirilen bu teknolojiler, kanser gibi karmaşık ve zorlu hastalıkların genetik mekanizmalarının aydınlatılmasını sağlıyor” dedi.
Prof. Dr. Serdar Ceylaner, konuya dair şu açıklamada bulundu: “Kanserli hücreler DNA’sında normal hücrelerden farklı olarak çeşitli mutasyonlar taşıyor. Bunlar, hücrelerin büyüme, bölünme ve ölme mekanizmalarını bozuyor ve kanserli hücrelerin vücutta yayılmasına neden oluyor. Dolayısıyla, kanserli hücrelerin genetik yapısını analiz etmek, kanser tanısı ve tedavisinde çok önemli bir aşamayı oluşturuyor.”
“WGS yöntemiyle hücrenin DNA’sı haritalanabiliyor”
Genetik testlerin DNA’da bulunan kanserli mutasyonların tespit edilmesine yarayan laboratuvar yöntemleri olduğunu ifade eden İntergen Genetik ve Nadir Hastalıklar Tanı ve Araştırma Merkezi Kurucusu Prof. Dr. Serdar Ceylaner, “WGS yöntemiyle bir hücrenin DNA’sının tamamı okunuyor ve haritalanıyor. Olası kanserli hücrelerin genetik yapısı detaylı bir şekilde ortaya çıkarılıyor. Kanserli hücrelerde bulunan mutasyonların kopya sayısı değişiklikleri ve yapısal varyasyonlar gibi genetik değişiklikleri tespit ediliyor. WGS haricinde de yine genom bazlı teknolojiler, kanser hastalığının genetik tanısı ve tedavi yöntemlerinin belirlenmesi noktasında hekimlere büyük kolaylık sağlıyor. Örneğin Tümör Mutasyon Yükü (TMB) ile kanser hücrelerindeki DNA mutasyonlarının sayısı ölçülebiliyor. Genom bazlı olan TMB ile kanser hücrelerinin tüm genomunu analiz edilebiliyor. Tedavide de immünoterapiye yanıt verme olasılığını tahmin etmek için kullanılabiliyor” şeklinde konuştu.
“TMB sonucu yüksek hastalar, immünoterapi tedavisine daha iyi yanıt verebilir”
İmmunoterapinin bağışıklık sisteminin doğal savunma mekanizmalarını güçlendirerek kansere karşı mücadele etmesine yardımcı olduğunu belirten İntergen Genetik ve Nadir Hastalıklar Tanı ve Araştırma Merkezi Kurucusu Prof. Dr. Serdar Ceylaner, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanımasını ve yok etmesini sağlayan bu tedavi yönteminin farklı formlarda uygulandığını söyleyerek sözlerini şu şekilde sonlandırdı,
“Örneğin, aşılar, antikorlar, sitokinler, bağışıklık sisteminin T-hücreleri gibi bileşenleri veya bunları taklit eden maddeler immunoterapide kullanılabiliyor. TMB sonucu yüksek olan hastalar ise immünoterapi tedavisine daha iyi yanıt verebiliyor. TMB sonucu düşük olan hastalar da immünoterapiden daha az fayda görüyor. Bu hastalar için diğer tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesi gerekiyor.”