Anneler; hem bebeğinizi hem de kendinizi kanserden korumak için; bol bol emzirin! Anne sütüyle beslenme hem bebeğin, hem de emziren annenin kanser riskini düşürüyor.
En az 6 ay boyunca anne sütüyle beslenen bebeklerin çocukluk çağı lösemisine yakalanma riski oldukça azalıyor. Amerikan Medikal Birliği Gazetesi’nin (JAMA) yaptığı araştırmaya göre en az 6 ay emzirilen bebeklerin lösemiye yakalanma riski, daha kısa süre emzirilen veya mamayla beslenen bebeklere oranla yüzde 19 daha düşük.
Aynı zamanda emziren annelerin meme kanseri olma riski de önemli oranda düşüyor. Emzirme sırasında beyinden salgılanan “oksitosin” hormonuna bağlı olarak annenin rahmi içinde harekete geçen doğal bir mekanizma rahme sinyal göndererek, doğumun artık tamamlandığını ve 20 kat (yanlış duymadınız) büyüyen rahmin eski haline geri dönmesi gerektiğini haber veriyor. Emzirme boyunca rahim kendi kendini tedavi ediyor. Bu sırada da yumurtalık (over) kanseri ve endometrium (rahim iç tabakası) kanserlerinin oluşumu engelleniyor.
İsrail’deki Haifa Üniversitesi profesörleri Efrat Amitay ve Lital Keinan-Boker, bu konu hakkında “Pek çok koruyucu yararı bulunan emzirme halka daha açık bir şekilde tebliğ edilmeli ve sadece anne açısından değil toplum açısından da kabul edilip kolaylaştırılmalı” şeklinde konuştu. Yapılan araştırma geçmişte yapılan 18 araştırmanın emzirme ve lösemi arasında ilişkiyi ortaya çıkardığını ve löseminin diğer pediyatrik kanserler arasında yüzde 30’luk bir bölümü oluşturduğunu ortaya koydu.
Anne sütünün neden ve nasıl lösemi riskini azalttığı henüz açıklanamazken araştırmacılar içeriğinde immünolojik aktif bileşenlerin ve savunma mekanizmasını güçlendiren anti-inflamatuar (iltihap sökücü) bileşenlerin bulunmasının bebeğin gelişimini etkilediğini vurguluyor.
Bu konuyu etraflıca araştırmış bir editör ve iki çocuğuma da hamile kaldığım ilk andan itibaren uygulamış bir anne olarak, doğaya uyum sağlamanın önemini çok iyi biliyorum. Anne sütü mucizesini ve doğanın harika nimetlerinden faydalanmayı prensip edinmemi sağlayacak detaylı araştırmalar sırasında yüzlerce kaynak inceledim. Yurt dışından birçok kuruluşla temas kurdum, bilgi aldım. Bu sırada birçok ülkede insanların artık doğal yöntemlere geri dönme trendini takip ettiğini öğrendim.
Dünya artık doğaya uyum sağlamanın önemini kavradı. Bunu acilen bizim de anlamamız gerekiyor. Doğal yollardan hamile kalıp, hamilelikte doğal gıdalarla beslenmek ve doğal şartlarda yaşamak bebeğin gelişimini aşırı derecede etkiliyor. Tabii ki bu trendi takip eden insanlar öyle ikide bir ultrasona falan da girmiyorlar. Çok gerekli olan 2-3 muayene ile hamileliklerini tamamlıyorlar. Normal doğum yapıyorlar, doğum sırasında herhangi bir yardımcı uygulamayı bile kabul etmiyorlar. Doğumdan sonra bebeklerini hemen emziriyor ve emzirmeye en az bir buçuk iki yıl süreyle devam ediyorlar. Bunu sadece bebekleri için yapmıyorlar hem de! Bunu biraz da kendileri için yapıyorlar.
Emzirme sırasında beyinden salgılanan “oksitosin” hormonuna bağlı olarak annenin rahmi içinde harekete geçen doğal bir mekanizma rahme sinyal göndererek, doğumun artık tamamlandığını ve 20 kat (yanlış duymadınız) büyüyen rahmin eski haline geri dönmesi gerektiğini haber veriyor. Emzirme boyunca rahim kendi kendini tedavi ediyor. Bu sırada da rahim kanserine yakalanma riski ortadan kalkıyor. Emziren annelerin meme kanserine yakalanma riskinin düşük olduğu da artık biliniyor.
Emzirmek; diabetik (şeker hastası) annenin günlük insülin ihtiyacını azaltıyor, endometriozis hastalığının ilerleme hızını düşürüyor, annenin ileride yumurtalık kanserine, endometrium (rahim iç tabakası) kanserine yakalanma riski azalıyor, anneyi ileride ortaya çıkacak osteoporozdan (kemik erimesi) koruyor, doğum sonrası kanama riski önemli ölçüde azalıyor, emziren anneler doğum sonrasında daha kolay kilo veriyor, eski formlarına daha hızlı kavuşuyorlar.
Anne sütünün bebeklerin tüm ihtiyacını karşılayan kıymetli içeriği, hala çözülemeyen büyük bir sır. Bilim adamları yıllardır bebeğin gelişimine ve ihtiyaçlarına göre formülü değişen anne sütünün içeriğini çözmek ve ona yakın mamalar üretebilmek için çalışıyorlar. Ama anne sütünün formülüne yaklaşabilen bir bebek maması henüz geliştirilemedi. Çünkü anneden anneye ve bebekten bebeğe değişen anne sütünün şifresi tam olarak çözülemedi.
Doğa annenin vücuduna bebeğin ihtiyaçlarını tam olarak algılayıp, buna uygun içerikte anne sütü üretilmesini sağlayan harika bir mekanizma eklemiş. Bebek prematüre doğduysa buna uygun protein ve gelişimi hızlandıran maddeler içeren anne sütü salgılanıyor. Bebek hareketlenip, motor mekanizmasının gelişmesi gereken dönemde enerji veren şekerli anne sütü, zayıfladığında ise daha yağlı ve kilo almasını sağlayan içerikte süt salgılanıyor. Hatta son çalışmalarda bebek ateşlendiğinde bunu algılayan anne vücudunun ateş düşürücü parasetamole benzer maddeler içeren süt salgılayarak, bebeğin ateşini düşürdüğünü saptadı.
Bu harika işleyişi neden bozuyoruz? Neden bebeğimiz için en ideal olan; zekasını geliştiren, hayati organlarının daha güçlü hale gelmesini sağlayan, hastalıklardan koruyan, ideal beden gelişimini hızlandıran, bağışıklık mekanizmasını, motor mekanizmasını, ruhsal yapısını geliştiren, huzur veren, sindirimi rahat olan ve gaz yapmayan bu nimetten hem de servise hazır halde ve elimizin altındayken yararlanmıyoruz? Bebeğimize daha az besleyici olan ek gıdalar hazırlamak için bir de zahmete ve masrafa giriyoruz.
Bebeklerin tüm ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayan anne sütüyle beslenmeleri çok önemli. En önemlisi de; ilk 40 gün boyunca anne tarafından salgılanan kolostrum (ilk ağız) sütü! Bu özel sütün her damlası altın değerinde! Bu aşamada annelere, anneannelere, hastane personeline büyük görevler düşüyor. Çünkü bitkin, halsiz ve mutluluk sarhoşu olan yeni annenin bu dönemde şefkatli ve bilinçli bir ele ihtiyacı var. Bebeğe su, şekerli su, rezene çayı, mama, vb. verilerek, bebeği altın değerindeki kolostrum sütünün bir damlasından mahrum bırakmak bile beynin devam eden gelişimini yavaşlatıyor. O minicik bedeni düşünün; birkaç damla gereksiz sıvı bile midesinin ne kadarını kaplar, hemen anlayacaksınız.
Emzirmenin anneye faydaları:
Emzirme sırasında beyinden salgılanan “oksitosin” hormonuna bağlı olarak annenin rahmi içinde harekete geçen doğal bir mekanizma rahme sinyal göndererek, doğumun artık tamamlandığını ve 20 kat (yanlış duymadınız) büyüyen rahmin eski haline geri dönmesi gerektiğini haber veriyor. Emzirme boyunca rahim kendi kendini tedavi ediyor. Bu sırada da rahim kanserine yakalanma riski ortadan kalkıyor. Emziren annelerin meme kanserine yakalanma riskinin düşük olduğu artık biliniyor. Emzirmek; diabetik (şeker hastası) annenin günlük insülin ihtiyacını azaltıyor, endometriozis hastalığının ilerleme hızını düşürüyor, annenin ileride yumurtalık kanserine, endometrium (rahim iç tabakası) kanserine yakalanma riski azalıyor, anneyi ileride ortaya çıkacak osteoporozdan (kemik erimesi) koruyor, doğum sonrası kanama riski önemli ölçüde azalıyor, emziren anneler doğum sonrasında daha kolay kilo veriyor, eski formlarına daha hızlı kavuşuyorlar.
Anne sütünün bebeğe faydaları:
– Bağışıklık sistemini güçlendirir
– Enfeksiyonlara karşı korur
– Aşıların etkisini arttırır
– Anne ile bebek arsındaki bağı kuvvetlendirir
– Bebeğin zihinsel ve zeka gelişimine katkıda bulunur
– İshali önler
– Kabızlığı önler
– Bebeğin çene ve diş sağlığı için faydalıdır
– Konuşmayı geliştirir
– Alerjik hastalıkları önler
– Solunum yolları, kulak, idrar yolu, menenjit v.b. enfeksiyonlarına karşı korur
– Annenin ilk sütü (kolostrum) bebeğe yapılan ilk aşı gibidir
– Bazı çocukluk çağı kanserlerinden, lösemi ve lenfomadan korur
– Diabet, kolesterol yüksekliği, imflamatuar barsak hastalıklarına karşı korur
– Anne sütünün tadı zaman zaman değişerek bebeğin tatları tanımasını sağlar
– Sindirimi inek sütüne göre kolaydır, bebeğin sindirim sistemini zorlamaz
– Anne sütü ile beslenen bebekler daha uysal ve stressiz olurlar
– “ani bebek ölüm sendromu” riskini azaltır
– Anne sütü bebeğin görsel becerisini geliştirir.
– Anne sütü ile beslenen bebeklerde tip 1 diabete daha az rastlanır.
– Anne sütü ile beslenenlerin yetişkin yaşlarda koroner arter hastalığına (kalp krizi v.b) yakalanma riski daha azdır.
– Anne sütü ile beslenen bebeklerde otitis media (orta kulak iltihabı) ‘nın az görüldüğü saptanmıştır.
– Erken doğum sonrası anne sütü ile beslenen bebeklerde sepsis az görülmüştür.