Bilim adamları, kanserli bir tümörü küçültmek için uygulanan bazı tedavilerin, kanserin başka bölgelere sıçramasına yardımcı olabileceğini bildirdi.
Cancer Cell dergisinde yayımlanan makaleye göre, kanser hastalıklarının çoğunda tümörün kendisi değil, vücudun değişik bölgelerine yayılması ölümcül sonuçlara neden oluyor. Metastaz olması ise tümörü besleyen kan damarlarının sağlamlığıyla doğrudan orantılı.
Bu damarların duvarlarının bağ dokusu hücreleri yani perisitlerle yeterince desteklenmemesi, kanserli dokunun kanlanmasını azaltarak, beslenmesini engelleyip tümörü küçültüyor. Ancak aynı zamanda bu esnada kanserli hücrelerin yayılmasını kolaylaştıran bir etki oluşuyor.
Kanser tedavisinin başarısını sadece tümörün büyümesi veya küçülmesiyle ölçmenin hata olabileceği konusunda uyaran bilim adamları, kılcal damarları sağlamlaştıran perisitlerin olmamasının, tümör içindeki zaten zayıf olan damarları daha da zayıflatıp geçirgen yaptığını, bunun da tümörün oksijen alımını azalttığını bildirdi.
Oksijen eksikliğinin kanser hücrelerinde genetik olarak öngörülmüş bir çeşit “hayatta kalma” programını devreye soktuğunu belirten bilim adamlar, bu programın aynı zamanda kanser hücrelerinin hareket kabiliyetini artırdığını, kanserli hücrelerin bu sayede zayıflamış damar duvarlarından dışarı sızarak vücudun başka bölgelerine ulaştığını ve metastazlar oluşturduğunu kaydetti.
Bilim adamları bu durumun, neden düşük perisitin oranı bulunan meme kanseri hastalarında ölüm oranının yüksek olduğunu açıklayabileceğini de ifade etti.
Bilim adamları, kanser hastalarında perisitin oranına bakılarak kişiye özel tedavilerin geliştirilmesinin önemli olabileceğini bildirdi.