Türkiye’de yaklaşık 60 bin böbrek hastası bulunuyor. Bunların 20 binden fazlası ise organ bekleme listesinde sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Ama liste de, beklenilen süre de gittikçe uzuyor.
Çoğu böbrek hastası daha sıradayken hayatını kaybediyor. Gelişmiş ülkeler de böbrek nakillerinin yüzde 80’i kadavradan sağlasa da Türkiye’de durum bunun tam tersi. Yılda sadece 3 bin böbrek nakli gerçekleşen ülkemizde bunların sadece 600’ü kadavradan nakil yoluyla oluyor. Organ nakli sayısını arttırmak için kadavradan organ temininin arttırması gerektiğini belirten Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Nefroloji Uzmanı Dr. Hamad Dheir, “Türkiye’de çok sayıda yoğun bakım ünitesi olmasına rağmen beyin ölümü tanısı koyma konusunda ve sonrasında organ korumada çok yetersiziz. Bir diğer sorun ise beyin ölümü gerçekleşenlerin üçte ikisinin yakınının organ nakline sıcak bakmaması. Bu gibi sebeplerle yılda sadece yüzde 19 civarında kadavradan böbrek temin edebiliyoruz. Türkiye’de en büyük sorun organ temini” dedi ve şu bilgileri verdi:
Ülkemizde yaklaşık 60 bin böbrek hastası bulunuyor. Ama bunların sadece 20 bini organ bekleme listesine resmi olarak kayıtlı. Birçok hasta nakil için uygun olmasına rağmen organ nakil merkezlerine başvurmuyor. Bu konuda bilinçlendirme yapmak gerekiyor. Organ naklinde böbrek alacak olanlarda yaş sınırı yok. Ama 75 yaş ve altındakilere nakil yapmak daha doğru. Çünkü daha ileri yaştaki hastalarda kalp sorunları söz konusu olabiliyor ya da kullanılan ilaçların yan etkileri daha fazla hissediliyor. Bu sebeplerden dolayı nakil ameliyatı ve sonrası sıkıntılı geçebiliyor. Aynı zamanda alıcı ve verici arasında genetik geçişli hastalık da olmaması gerekiyor. Bunun için tüm tetkikler en ince ayrıntısına kadar yapılmalı.
Organ Nakli En İyi Tedavi Yöntemi
Böbrek yetmezliğinde üç ayrı tedavi yöntemi var. Bunlardan ilki hemodiyaliz. Bu yöntemde hasta böbrek nakli olana kadar haftada üç gün dörder saat hemodiyaliz makinasına bağlanıyor. Bu makinaya bağlanmadığı sürede ölüm riski söz konusu olabiliyor. Bir diğer yöntem olan periton diyalizde ise karın boşluğuna özel bir solüsyon veriliyor. Hasta evinde kendisi bu özel solüsyonu günde 4 ya da 5 kere değiştirerek de tedavi olabiliyor. Ama bu iki yöntem de nakil olana yani organ bulana kadar olan geçici tedavilerdir. Eğer hasta nakil için uygunsa, canlı donörü de varsa mutlaka nakil olmalı. Canlı donörü olmasa bile kadavra sırasına yazılmalı ve gerekli tetkikler yapıldıktan sonra listeye alınmalı. Organ nakli, en iyi tedavi yöntemidir. Yaşam kalitesini arttırmanın yanı sıra hastanın uzun yıllar yaşamasını da sağlıyor.
Başarı Oranımız Gelişmiş Ülkelerle Aynı
Türkiye’deki organ nakilleri uluslararası standartlar çerçevesinde yapılıyor. Nakillerdeki başarı oranımız Avrupa ile ya da Amerika gibi gelişmiş ülkelerle aynı. Böbreğin nakilden sonra görevini sürdürme başarısı yüzde 98’in üzerinde. Geliştirilen yeni yaklaşımlarla kalan yüzde 2’lik kısım için de artık tedavi mümkün. Ülkemizde en büyük sorun organ temini. Kadavradan maalesef yıllık yüzde 19 civarında böbrek temin edebiliyoruz. Çok sayıda yoğun bakım ünitemiz olmasına rağmen beyin ölümleri tanısı koymada ve sonrasında organ korumada çok yetersiziz. Öte yandan beyin ölümü gerçekleşenlerin üçte ikisinin yakını organ nakline sıcak bakmıyor. İspanya, Brezilya ya da Arjantin gibi ülkelerde böbrek nakillerinin yüzde 20’si canlı insanlardan, yüzde 80’i ise kadavralardan sağlanıyor. Ama Türkiye’de durum tam tersi. Yılda yaklaşık 3000 nakil gerçekleştiriyoruz ve bunların sadece 600’ü kadavradan nakil oluyor. Bekleme listesi ve süresi gittikçe uzuyor. Yıllardır bekleyen hastalar var. Organ nakli sayısını arttırmak istiyorsak kadavradan nakil gerçekleştirmemiz lazım. Bu konuda bilinçlendirme yapmak şart. Organ bağışladıktan sonra vücudun bütünlüğünün bozulacağı inanışının yanlış olduğunu vurgulamak gerekiyor.
Diyalize Giren Hasta Sayısında Düşüş Var
Böbrek hastalıkları her yaş grubunda görülebiliyor. Anne karnında bile tespit edebiliyoruz. Ama temel nedeni şeker hastalığı ve hipertansiyon olan bu hastalıkla genellikle yetişkinlerde karşılaşıyoruz. Son yıllarda diyalize giren hasta sayısında bir düşüş var. Temel nedeni erken teşhis koyabilmemiz ve diyalize girme sürecini geciktirmeye başlamamız. Bunu ilaç tedavisi ile sağlıyoruz. Ayrıca son yıllarda nefrolog sayısında da artış var. Böylelikle artık böbrek yetmezliğini son safhaya gelmeden fark edebiliyoruz.