İstanbul Şafak Hastanesi ileri teknolojisi, uzman hekim kadrosu ve kusursuz hizmeti ile, mükemmel bir sağlık hizmeti sunuyor. Hastanenin medikal teknolojiler alanındaki çalışmalarını kurumun CEO’su Pınar Bayramgürler anlatıyor.
M.T: İstanbul Şafak Hastanesi olarak Türkiye’de hastanecilik alanında faaliyet gösteriyor ve önemli başarılara imza atıyorsunuz. Özellikle Medikal sistemler alanında tercihlerinizi neye göre belirliyor, tercih ettiğiniz sistemlerde hangi kriterleri arıyorsunuz?
İ.Ş: “Bir hastanenin iyi hizmet verebilmesi ve alanında iddialı olabilmesi için mutlaka Medikal Teknolojisinin iyi, modern ve üst düzey kalitede olması gerekir. Hastanedeki teknolojiniz modern aletleri kullanan ülkelerdeki hastanelerle aynı seviyede olmalıdır. Aksi takdirde rekabet edemezsiniz. Her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de kıyasıya bir rekabet vardır. Bu iyi ve olumlu bir şeydir. Kurumları ve kişileri daima ileriye götürür. Rekabetin kuralları sadece bununla da bitmez. Kalifiye insan istihdam etmeniz ve fizik kapasitenizi de sürekli artırmanız gerekir. Biz alacağımız Medikal sistemleri seçerken son teknoloji olmasını, kullanımının kolay olmasını, bakım hizmetinin sürekli ve kesintisiz olmasını isteriz. Hastalarımıza hizmetimizin aksamaması, durmaması bizim birincil prensibimiz. Sistemin bakım ve anında tamiri de çok önemlidir. Tedavide kaybedilen zamanın kıymetini hiçbir ölçüyle ölçmek mümkün değildir.”
M.T: Medikal teknoloji alanında hangi markalarla çalışıyorsunuz?
İ.Ş: “Medikal teknoloji alanında firma ismi vermek istemiyorum. Ancak Dünya Sağlık Sektörünün ileri gelen cihaz ve sistem üreticileriyle çalışıyoruz.”
M.T: Türkiye Medikal sektörde dünya ile kıyaslandığında nerede? Dünyadaki en iyi cihazlara ulaşabildiğimizi biliyor, fakat üretim konusunda yol alamıyoruz? Sizlerin bu konudaki önerileriniz ve görüşleriniz neler?
İ.Ş: “Ne mutlu bize ki Türkiye Medikal Sektörde dünyanın gelişmiş ülkeleriyle aynı aletleri kullanıyor. Ne var ki biz bu aletleri daha pahalı elde ediyoruz. Fabrika çıkışından da alsanız hem nakliye parasını hem de gümrüğünü ödüyorsunuz. Buna mukabil o aletten kazancımız ileri ülkelere göre çok daha az. Türkiye, sağlık sisteminde liberal ortamda sosyalist bir yaklaşımla veya sosyal devlet yapısını abartarak bir politika yürütüyor. Bu doğal olarak sizin işletmenizde karşılığı olmayan ve sorumlu bir tablo ortaya çıkartıyor. Gerek ileri ülkelerde gerekse bizim seviyemizdeki gelir düzeyi 1000 dolar seviyesinde olan ülkelerin hiç birinde bizdeki kadar sağlık hizmetinden bu derece üst düzeyde istifade etme karşılığında bu kadar az ödeme yoktur. Bu paradokstur. Böyle uygulama devletin bir uygulaması ve ikramiyesi olabilir. Ekonominiz çok iyi, milli geliriniz çok yüksek olursa bunu yapabilirsiniz. Ama bu uygulama beraberinde ekonomik sorunları da getirir. Önemli olan kaliteli, nitelikli bir sağlık hizmetini uzun vadeli ve sürdürülebilir olarak götürmek ve her geçen gün vatandaşa vereceğimiz hizmette çıtayı biraz daha yukarıya taşımaktır. Maalesef Tıbbi Teknolojiyi ve Medikal Sistemleri ucuz kullanabilir bir ülke haline gelemedik. Ama yavaş olmayan bir hızla da ilerlediğimizi düşünüyorum. Bence en önemli neden Cumhuriyetimizin bile 100 yaşına ulaşamamış olmasıdır. 2. dünya savaşı, arkasında İstiklal Savaşı yaşamış tüm ekonomik kaynaklarını ve yetişmiş insan kaynaklarını tüketmiş bir toplumun çocuklarıyız. İnsan kolay yetişmiyor. Teknolojik birikim kolay olmuyor. Ekonomik iyileşme ve sermaye birikimi de öyle. Yine de gelişmiş ülkelerle aramızdaki mesafeyi gittikçe daraltıyoruz. Son 20-30 senedir Türkiye çok önemli mesafeler kat etmiştir. Bugün yetişmiş kalifiye insanımız ve sermaye birikimimiz dünya ölçeğinde azımsanmayacak boyuttadır. Türkiye artık kabuğunu kırmıştır. Özgüvenini kazanmıştır. Ülkemizde sadece Türkiye şartlarına göre değil dünyanın her yerinde çalışabilecek nitelikli insanlar yetişmektedir. Türkiye insan gücünü yurt içinden yurt dışına çıkardı. Nitelikli insan gücümüz ileri ülkelerin gerisinde değil. İnanıyorum ki önümüzdeki 10 yılda ülkemizde Medikal Sektörün ihtiyaç duyacağı cihazların büyük kısmı üretilecektir. Elbette kamunun bu konuda desteği gerekir. Bürokrasiyi asgariye indirmek özel sektörün hızını kesmemek lazım. Hizmet zor iştir, kolay değildir. İstihdam sağlamak ihtiyacı olana iş imkanı yaratmak evine ekmek götürmesine yardım etmek inançlarımıza göre çok kutsal bir olaydır. Kamu da üzerine düşeni yapmalı teşvikler ve uzun vadeli krediler düşünülmelidir.”
M.T: Türk sağlık sektörünün uluslararası düzeyde yükselmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yükselişte sizin hedefleriniz neler?
İ.Ş: “Bir yönetim bilimci; “Dünyanın herhangi bir yerinde bir şey üreteceksiniz, dünyanın her yerinde satacaksınız” der. Bizim üretimimiz sağlık, Sağlık Hizmeti. Dünya globalleşti. Bir büyük köy gibi oldu. Artık herkes her şeye kolay ulaşabiliyor. Siz hizmetinizi iyi kaliteli ve olması gerektiği gibi yapmazsanız, insanlar tedavilerini daha iyi yaptırabilecekleri yerlere giderler. Nitekim bundan 5-10 sene öncesine kadar insanlarımız tedavi için İngiltere’ye, Amerika’ya vs. gidiyorlardı. Şimdi yurt dışına tedavisini yaptırmak için giden var mı? Yok. Türk sağlık sektörü modern dünyadaki sağlık sektörünün kalitesini yakalamak zorundaydı. Biraz zorda olsa, pahalı da olsa yakaladı. Aynı düzeye geldi. Bunda temel sebep rekabettir ve yetişmiş insan gücüdür. Biz de Şafak Sağlık Grubu olarak aynı standartlardayız. Öncelikli hedefimiz hizmet kalitemizde, doğru teşhis ve doğru tedavi prensiplerimizden ödün vermemektir.”
M.T: İstanbul Şafak Hastanesi olarak sağlık teknolojilerini kullanarak pek çok hastalığın teşhis ve tedavisini gerçekleştiriyorsunuz. Bize medikal teknolojiyi kullanarak gerçekleştirdiğiniz teşhis ve tedavi yöntemlerinizden bahsedebilir misiniz?
İ.Ş: “Medikal teknolojiyi teşhis ve tedavinin her aşamasında kullanıyoruz. Yöntemlerimiz modern dünyada kullanılan yöntemlerle bire bir örtüşüyor. ISO 9001 Belgesi olan sağlık kuruluşuyuz. Bunu çok önemsiyoruz. Hızlı, kaliteli ve güvenilir sonuçlar bizim için önemlidir.”
M.T: Sağlık Turizmi son yıllarda ülkemizin ve dünyanın gündeminde olan bir konu. Sizin sağlık turizmi alanındaki çalışmalarınızı öğrenebilir miyiz?
İ.Ş: “Ülkemize yılda ortalama 35-40 milyon civarı turist gelmektedir. Bazı Avrupa ülkelerinde örneğin İngiltere, İskandinavya’da sağlığa erişim zordur ve hizmet almada bizden iyi değildir. Yaşlılarda olan kalça kırıklarında, Kanser ameliyatlarında hastaların uzun zaman beklediğini biliyoruz. Etrafımızdaki ülkelerde de medikal teknoloji bizden iyi değil. Yetişmiş insan gücü olarak yani Uzm. Dr. ve öğretim üyesi Doç. Dr, Prof. Dr. gibi ise bizden çok daha geridedirler. Yapılan bir ankete göre; hastaların %35’i imkânları ve teknolojileri daha iyi olan yeri seçmiştir. Bu ülkeler de elbette bizi seçecekler. Ülkemizde sağlığa erişim çok daha açıktır. Doğru adımların atılması halinde sağlık turizminde ekonomimize ciddi katkı alacağına inanıyorum. Biz özellikle Balkan ülkeleri, Ortadoğu ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Batı Avrupa ülkeleri ile ilgileniyoruz. Bize gelen hastaların bir kısmı ateşli silah yaralanmaları, diğerleri Kalp, Estetik Cerrahisi ve kozmetik amaçlı cerrahi müdahaleler, kanserler, diş tedavileri ve diğer tedaviler ve operasyonlardır. Sağlık turizminde Türkiye dünyada ilk 5’te girebilir. Bu da ülkemiz açısından çok ciddi bir kazanım olur.”
#İstanbulŞafakHastanesi #ŞafakHastanesi #hastane