Dünyada 360 milyon kişi, yani toplam dünya nüfusunun yüzde 5’i hayatı zorlaştırıcı derecede duyma güçlüğü çekiyor.
2015’te dünya genelinde 700 milyondan fazla insanın en az 25 dB işitme kaybıyla yaşayacağı tahmin edilirken, bu kişilerin yüzde 80’i genelde düşük gelirli ülkelerde yaşıyor. İşitme yetisinin tümünü kaybetmemiş, kısmi işitme kaybı yaşayan kişilerde kullanılabilen EAS (Elektrik Akustik Stimülasyon) yöntemi, yaşam kalitesinde önemli derecede iyileşmenin yanı sıra kişinin mevcut işitme yetisini kaybetmemesini sağlıyor.
İşitme kaybının belirtileri arasında sürekli olarak konuşmaların tekrar edilmesini istemek, iki kişiden daha fazla insanın konuşmasını takip etmekte zorlanmak, konferans, restoran, alışveriş merkezi gibi gürültülü yerlerde işitme güçlüğü yaşamak, televizyon ya da radyonun sesini sonuna kadar açmak, ailede işitme kaybı geçmişi olması, işitme sistemine zarar veren ilaçlar almış olmak, diyabet, kalp, dolaşım ya da tiroid sorunları, uzun sure boyunca çok yüksek sese ya da tek sefer büyük ve patlayıcı bir sese maruz kalmış olmak sayılabilir.
İşitme güçlüğü genelde yaşlılıkla özdeşleştirilse de aslında bu güçlük sadece yaşlılara özgü bir durum değil. Dünya Sağlık Örgütü tüm dünyada 32 milyon çocukta duyma kaybı olduğunu bildiriyor. MED-EL’in yayımladığı “About Hearing and Telling” Raporu’na göre işitme kaybının özellikle çocuklarda uzun dönemli etkileri görülebiliyor. Çocuklar, ana dillerini anlayamamaları veya ancak kısmen anlayabilmeleri neticesinde konuşmakta ve en çok ana dillerini öğrenmede güçlük çekiyorlar. Dilin öğrenildiği bu dönemde beyin çok alıcı durumda bulunuyor. Sekiz yaşına kadar hiçbir şey duymayan bir çocuğun, bir daha konuşması mümkün olamıyor. Bu nedenle duyamayan çocuklara erken implant uygulanması büyük önem taşıyor ve en geç 2 yaşına kadar bu uygulamanın yapılması gerekiyor. İki yaşına kadar implant uygulanan bir çocuk dili hızlıca öğrenmeye başlıyor ve 6 yaşına geldiğinde yaşıtlarıyla birlikte eğitim görmeye başlayabiliyor. Eğer bu uygulama gecikirse çocuğun tüm yaşantısını etkileyen geri döndürülemez sonuçlara neden oluyor.
İşitme Kaybı Yenidoğanlarda En Yayın Görülen Sağlık Sorunu
ABD’de yapılan çalışma ve araştırmalara göre, her 1.000 yenidoğandan 3’ü işitme engelli olarak dünyaya geliyor. Avrupa Koklear İmplant Kullanıcıları Derneği (EURO-CIU) üyesi ülkeler arasında bir milyon kişi başına 12 implantlıyla Almanya başı çekiyor. İkinci sırada Danimarka, ardından sırasıyla Lüksemburg, Türkiye, Avusturya, Norveç, İsviçre, İngiltere ve İsveç geliyorlar. EURO-CIU üyesi ülkeler arasında 1 milyon kişi başına 10 çocuk implantıyla Türkiye 2010 yılında İspanya, Almanya Danimarka’dan sonra 4. sırada yer almıştı. Türkiye’de halen her 1 milyondan 80 kişiye implant uygulanırken bunların 2/3‘ü çocuklardan oluşuyor.
EAS (Elektrik Akustik Stimülasyon) yönteminde işitme yetisi korunuyor
İşitme yetisini tamamen kaybetmemiş kişilerde uygulanan EAS (Elektrik Akustik Stimülasyon) koklear implantlarda mevcut yetinin korunması, çocuklarda ve gençlerde hem şimdi hem de ilerisi için önem taşıyor. Özellikle sık sık kulak enfeksiyonu geçiren küçük çocuklarda bu enfeksiyonlar tedavi edilmediği takdirde sağırlığa kadar gidebiliyor. Çocukken yaşanan küçük enfeksiyonlar ileride daha büyük sorunlara yol açabiliyor. Gelişmiş ülkelerde 4 yaş altı çocuklara bilateral, yani çift taraflı implant uygulaması öneriliyor. Geçmişteki tek taraflı implant uygulamasının artık yetersiz olduğu kabul ediliyor. Ancak bu şekilde implant yapılmayan ve işitmeyen kulağın zaman içerisinde tamamen kaybedilmesinin önüne geçilebilirken, bu şekilde gelecekteki yeni teknolojilerden yararlanabilmesi için geri kalan işitme yetisinin korunması mümkün olabiliyor.
EAS (Elektrik Akustik Stimülasyon), işitme kalıntısının da kullanılmasıyla üstün bir işitme kalitesi sağlıyor. Bu yöntemde, koklea adı verilen kulak salyangozu kanalı içerisine nazikçe yerleştirilen elektrotlar yumuşak ve esnek tasarımlarıyla işitme kalıntısının geleceğe yönelik olarak korunması için özel bir tasarıma sahip. Özel tasarımları sayesinde elektrotlar yerleştirilirken kokleanın doğal şeklini alıyor. Böylece kokleanın içine yerleştirilirken en az itici güç kullanılıyor. Çünkü fazla güç kullanımı, duymamıza yarayan hassas sinir dokularının ve diğer yapıların zarar görme riskini artırıyor. Sinir dokularının zarar görmemesi, tüm koklear implant uygulamalarında önem taşımakla beraber, özellikle hayatları boyunca birden çok implant operasyonu geçirecek olan gençlerde daha da fazla önem taşıyor.
MED-EL Medical Electronics Kurucu ve CEO’su Ingeborg Hochmair şöyle konuşuyor: “Biz MED’EL’de hem genç, hem yaşlı, tüm bireylere yardımcı olmayı sorumluluğumuz addediyoruz. İşitme implantı işitme kaybı olan çocuklara konuşmayı öğrenme ve işiten yaşıtlarıyla beraber konuşulan dili anlama fırsatını sunmaktadır. Böylece çeşitli sosyal, ekonomik ve profesyonel fırsatlara kapıları açmaktadır. MED-EL’de bizler bu alanda öncü olarak sorumluluğumuzu son derece ciddiye alıyoruz. Dünyanın ilk mikro-elektronik çok kanallı koklear implantını 1977’de taktık. Bu cihazı yıllar süren yoğun araştırmalar sonrasında geliştirdik. Günümüzde MED-EL işitme kaybı olan insanlara en geniş dizi implantlı işitme çözümleri sunmaktadır ve kullanıcılarımızın yarıdan fazlası çocuklardır. Misyonumuz işitme kaybının üstesinden gelmek ve herkese işittikleri bir dünya sunmaktır.”
Dünya çapında implant işitme cihazları sektörü lideri olan MED-EL, hastaların gelecekteki sağlıklarının en az şimdiki sağlıkları kadar önemli olduğuna inanıyor. Bu felsefeyle kokleanın narin yapısını korumak amacıyla mümkün olan en esnek ve en yumuşak elektrotları tasarlayan firma 100’den fazla ülkede insanların MED-EL ürünleri ile tekrar duyabilmesini sağlıyor.