Doktorburada.com, KBB uzmanı Op. Dr. Murat Enöz ile röportaj yaparak, horlama problemi ile ilgili bilinmeyenleri sizler için sordu.
Yaptığımız röportajda, horlama gibi bir rahatsızlığın oldukça basit görünmesine rağmen çok daha ciddi hastalıklara zemin hazırlayabileceğini ve yaşam kalitesini ciddi ölçüde olumsuz etkileyebileceğini öğrendik.
KBB uzmanı Murat Enöz, horlama ve uyku apnesini şu şekilde tanımlıyor: “Horlama, üst solunum yollarında bulunan yapıların ve dokuların titreşmesi sonucu ortaya çıkan virtüel (titreşimsel) bir sestir. Uyanıkken horlama meydana gelmemesine rağmen, uykuda kaslar gevşediği için solunum yolları daralır ve bu durum horlamaya zemin hazırlar. Kısacası hava yollarında daralmaya neden olan her şey horlamaya da neden olabilir. Bu durumun daha ciddi hali olarak bilinen ve genellikle pek çok hastada horlamayla beraber görülen uyku apnesi sendromu ise uyku esnasında solunumun belli süreler boyunca ve tekrarlayan şekilde durması olayıdır. Uyku apnesi sendromunda hava yollarında belirli bölgelerdeki dokular tıkanarak (kolaps) solunumu engellemektedir. Rahatsızlığın ciddiyetini belirlemek ve uyku apnesi sendromu teşhisi koyabilmek için uyku esnasında ve 1 saat içerisinde solunumun en az 5 kere durması, ayrıca bu sürelerin 10 saniyeden uzun olması gerekmektedir.”
“Horlama, kalp krizi sebebi!”
Horlama ve uyku apnesi kişinin genel sağlığı ve yaşam kalitesini oldukça olumsuz yönde etkilemektedir. Bahsedilen rahatsızlık nedeniyle ortaya çıkan en yaygın şikayetler, gündüz uyku hali ve uyuklama, sabah kalkınca yorgun ve uykulu hissetme, uyanıldığında bilhassa ense bölgesinde görülen terleme, dikkat dağınıklığı, keyifsizlik, gün içerisinde oturulan yerde uykuya dalma, konsantrasyon eksikliği ve buna bağlı iş veriminin düşmesidir. Fakat sayılan belirtiler genellikle kısa vadede ortaya çıkan basit belirtilerdir. Uyku apnesi teşhisi konulmayarak uygun tedavi uygulanmadığında, daha uzun vadede depresyon, kilo alımı, bazı metabolik rahatsızlıklar ve en önemlisi de ciddi kalp-damar hastalıkları ortaya çıkabilmektedir. Uyku apnesi özellikle kalp damar sistemi dokularının çok daha erken yaşlanmasına neden olmaktadır. Dr. Murat Enöz ağır uyku apnesi görülen hastaların %100’ünde, rahatsızlığı takip eden 10 yıl içerisinde çeşitli kalp-damar hastalıkları meydana geldiğini söyleyerek durumun ciddiyetini vurguluyor. Kısaca söylemek gerekirse tedavi edilmeyen uyku apnesi vakalarının tamamı, kalp-damar hastalıklarına yakalanmak için aday kişilerdir! Hatta çok ağır uyku apnesi vakalarının bazılarının uyku esnasında hayatlarını kaybettikleri bile rapor edilmiştir.
Horlayan kişi neden horladığının farkına varmaz?
Doktorburada.com uzmanlarından Dr. Murat Enöz’ün belirttiği üzere horlama genelde kasların iyice gevşediği derin uyku döneminde meydana gelir. Derin uyku döneminde horlamayı uyku apnesi takip etmiyorsa ve kişi tıkanarak uyanmıyorsa, horladığını fark etmeyebilir. Fakat uyku apnesi ataklarının sayısı fazla ise kişinin horladığının farkına varması kolaylaşır.
Horlamanın şiddeti bir otobüs motoru kadar olabilir!
Birçoğumuzun şahit olduğu üzere üyku apnesi sadece hastayı değil, çevresindekileri de oldukça olumsuz etkiliyor. Dr. Murat Enöz’ün belirttiği üzere yapılan araştırmalar sonucu elde edilen bazı enteresan bulgular şöyle:
•Horlamanın şiddeti bir otobüs motoruna eşit olabiliyor,
•Horlayan kişinin yanında yatan kişilerde sinirlilik, kalp çarpıntısı, uyku kalitesinde bozulma ve uzun dönemde depresyon gibi belirtiler ortaya çıkıyor,
•Hatta horlayan hastaların yanında yatan kişilerde işitme kaybı bile gösterilmiştir…
Erkekler daha fazla horluyor!
Kadınlarda horlama sıklığı daha azdır. Bunun nedenini ise Dr. Murat Enöz, halk arasında kadınlık hormonu olarak bilinen östrojenin horlamaya karşı koruyucu etkisi olduğunun düşünülmesi olarak açıklıyor. Horlama, erkeklerde daha sık görülmekle beraber erkeklerin sigara, aşırı alkol tüketimi gibi olumsuz alışkanlıklarının kadınlara oranla daha fazla olmasının da horlamayı tetiklediği söylenebilir.
Horlama şişmanlatıyor
Uyku apnesi sendromunun metabolik ve kompleks bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Murat Enöz konuyla ilgili şunları ekliyor: “Bu rahatsızlığı olan insanlarda insülin direnci ortaya çıkar, mevcut yağlanma oranı artar ve kilo vermek zorlaşır. Şişman kişilerde uyku apnesi varsa kilo kaybı daha da zorlaşır ve kilo arttıkça lipit profili kötüleşir; yani bu durum kolesterolü de kötü etkiliyor. Halk arasında kötü kolesterol olarak bilinen LDL miktarlarında artış görülebilir. Kişi yağ yakamaz hale geldiğinde metabolizması yavaşlar ve metabolizma yavaşladıkça yağ yakımı daha da zorlaşır. Tedavi edilen birçok hastada kilo kaybı meydana gelmektedir.”
Uyku apnesi çocuklarda da görülebilen ciddi bir sorundur
Uyku apnesi ve horlama çocuklarda ve hatta bebeklerde bile görülebiliyor. Genellikle çocuklarda görülen horlama, geniz eti ve bademcik büyümesinden kaynaklanıyor ve tedavisi yetişkinlerdekine kıyasla çok daha basit bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Fakat ortaya çıkarabileceği problemler en az yetişkinlerdeki kadar ciddi olabiliyor.
Horlama ve uyku apnesi tedavisinde uygulanılan yaklaşımlar ve tedavi yöntemleri nelerdir?
Konuyla ilgili bizlere geniş bir bilgi veren Dr. Murat Enöz, tedavi yaklaşımlarıyla ilgili olarak ise şunları belirtiyor: “Uygulanılan tedavi yöntemleri hastanın yaşına, kilosuna, rahatsızlığın şiddetinin derecesine, problemin türüne ve hangi bölgede olduğuna göre bireysel farklılıklar göstermektedir. Örneğin çok hafif vakalarda bazı hayat tarzı değişiklikleriyle veya basit cerrahi operasyonlarla problem çözülebilirken, daha ağır vakalarda daha kompleks cerrahi operasyonlar uygulanabilir. Ya da hastanın yaşı çok ilerlemiş ve kilosu da çok fazlaysa, hastaya uyku esnasında kullanabileceği ve ve vücuda oksijen desteği sağlayan bazı cihazlar kullanması tavsiye edilir. Bunların haricinde eğer hastanın sigara ve alkol gibi olumsuz alışkanlıkları varsa, mutlaka bırakması gerekmektedir. Aksi takdirde tedavinin başarısı olumsuz etkilenecektir.”
Yeni yapılan çalışmalarda uyku apnesinin yaşlandırıcı etkilerine karşı koruyucu olabilecek bazı aktiviteler ve yaşam tarzı değişikliklerinin oldukça olumlu etkileri olabileceği görülmüştür. Bu aktivitelerden başlıcaları:
•Sebze, meyve ve zeytinyağlıların bolca tüketildiği ve antioksidan bakımından zengin olan Akdeniz tarzı beslenme uygulanmalıdır.
•Haftada en az 3 gün ve 45’er dakikalık orta tempolu yürüyüşler yapılmalıdır. Bu yürüyüşler esnasında burundan derin nefes alınarak ağızdan verilmelidir. Bu sayede boyundaki gırtlağı açan kaslar çalışmakta ve uyku esnasında bu bölgenin daralması belli ölçüde azaltılabilmektedir.
•Yürüyüş haricinde düzenli nefes alıp-verilmesiyle beraber yapılan koşu, yüzme ve kardiyo çalışmaları da tavsiye edilmektedir.
•Yük kaldırma gibi sabit egzersizlerin yapılmasının da olumlu etkileri olabileceği düşünülmekle beraber, bu egzersizler gırtlağı açan yürüyüş, koşu ya da yüzme kadar etkili değildir.
Eğer sizde de horlama problemi olduğundan kuşkulanıyor ya da yakınlarınızda böyle bir sorun gözlemliyorsanız, en kısa zamanda mutlaka uzman bir hekime danışmanız, olası sağlık sorunlarının önüne geçmeniz için sizlere yardımcı olacaktır.