65 yaş üstü her 3 kişiden 2’sini etkileyen hipertansiyonun görülme sıklığı yaş ilerledikçe artıyor. İstatistiklere göre 65 yaşına kadar bu sorunla karşılaşmayan bir kişinin gelecek 20 yılda hipertansiyona sahip olma riski yüzde 90 olarak belirtiliyor. Yâni 85 yaşına kadar yaşayan biri yüzde 90 oranla hipertansiyona yakalanıyor.
Her yıl 7 Nisan’da kutlanan Dünya Sağlık Günü’nün bu yıl ki teması dünyada en sık rastlanan sağlık sorunlarından biri olan hipertansiyon olarak belirlendi. Her üç erişkinden birini etkisi altına alan hipertansiyon, 65 yaş üstünde ise her 3 kişiden 2’sinde görülüyor. Beraberinde kroner kalp hastalıklarının yanı sıra inme riskini de getiren hipertansiyonun kronik böbrek hastalığının da en büyük nedenlerinden biri olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Nevrez Koylan, “Türkiye’de diyaliz tedavisi gören böbrek hastalarının 3’te 2’sinde böbrek yetersizliğine ya diyabet, ya hipertansiyon, ya da her ikisi birlikte yol açmıştır. Ayrıca, hipertansiyon son derece önemli bir kalp yetersizliği sebebidir, ileri yaştaki ritm bozukluklarının da en önemli nedenleri arasındadır” dedi.
Hipertansiyonun en önemli sonuçlarından birinin de inme olduğunu dile getiren Prof. Dr. Koylan, hipertansiyonun damarlarda meydana getirdiği yıpranmaya dikkat çekerek; “Hipertansiyon 3 mekanizmayla inmeye yol açar. Beyinde küçük damar hastalığına yol açarak küçük boy atar damarları tıkar ve tıkayıcı inmelere yol açabilir. Zaman içinde beyin damarlarının içinde zayıf noktalar ve anevrizmalar meydana getirip bunların patlaması sonucunda kanayıcı inmelere neden olabilir. Ayrıca da beyne giden damarlarda damar sertliğine neden olur, bu da damar sertliği plaklarının üstünde pıhtı oluşmasına ve ya damarın tıkanması veya pıhtının beyine atması sonucu yine tıkayıcı inmelere yol açabilir” şeklinde konuştu. Hipertansiyonu olanlarda inme geçirme riskinin olmayanlara göre 4-5 kat daha fazla olduğunu belirten Prof. Dr. Koylan “Hipertansiyonu olmayan 65 yaşın üstündeki kişilerde iki yılda inme geçirme riski yüzde 3 ila 4 iken hipertansiyonu olanlarda bu oran yüzde 15-16 civarındadır” dedi.
GEÇİCİ TIKANMAYA DİKKAT
Hipertansiyona bağlı damar tıkanmalarının yaşın yanı sıra tıkanma derecesine bağlı olarak inme riskinin arttığını belirten Prof. Dr. Nevrez Koylan, bazen geçici tıkanmalar olabildiğini bunda da felç belirtilerinin gözüküp yarım ila 1 saat içinde geçebildiğini söyledi. Geçici istemik atak olarak adlandırılan bu durumun normal bir inme gibi ciddiye alınması gerektiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Nevrez Koylan, “Bazı durumlarda damar daha uca yakın bir noktada tam olarak tıkanabilir. Bu tip tıkanmalar sadece kolun tutmaması, yüzün çarpılması gibi belirtilerin yanında ayakta belli belirsiz bir kasılma ve uyuşukluk şeklinde de kendisini gösterebilir, bazen bu olaylar başka sebeplere bağlıymış gibi algılanabilir, yani kişi inme geçirdiğini fark etmeyebilir” dedi. Daha ciddi tıkanmalarda ise sol ya da sağ taraftaki hareketin tümüyle kaybolmasının söz konusu olabileceğini anlatan Prof. Dr. Koylan, “Bunun sonucunda insanlar yatalak bile kalabilir. Tıkayıcı inmelerin sonucunda eğer çok major bir tıkanma oluşursa ölüme neden olabilir ancak genellikle hipertansiyona bağlı tıkayıcı inmelerde çok fazla ölüm söz konusu değildir. Ölüme yol açan tıkayıcı inmeler genellikle büyük beyin damarlarının tıkanması sonucu oluşur” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Koylan, ölüme yol açmasa da inmenin çok önemli bir maluliyet sebebi olduğunu, inme geçiren hastaların sonrasında genellikle çalışamadığını, sosyal hayattan koptuğunu ve hatta bazen yatalak kaldığını sözlerine ekledi.
KANAYICI İNMELER ÖLÜMLE SONUÇLANABİLİR
Kanayıcı inmelerde temel sebebin beynin içindeki damarların hipertansiyon sonucunda yıpranması olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Koylan zayıf kalmış noktaların ve mikro anevrizmaların yırtılması sonucunda kanamaların meydana geldiğini söyledi. Belirtilerin kanamanın büyüklüğüne göre değişiklik göstereceğini belirten Prof. Dr. Koylan, bu kanamaların bazen ölümle sonuçlanacak kadar büyük olabileceğini söyledi, ancak her zaman kanamanın şiddeti ile tansiyonun düzeyi arasında bir ilişki olmasının şart olmadığını belirtti.
TANSİYONU DÜŞÜRMEYE ÇALIŞMAYIN
Hipertansiyona bağlı inmelerde riskin hipertansiyonun seviyesiyle değil süresiyle daha doğrudan ilişki içerisinde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Koylan, “Hipertansiyonun seviyesi tabiki önemlidir. Ama inmeye yol açan yüksek kan basıncı değildir damarın yıpranmasıdır. Yüksek kan basıncı aniden yükseldi diye insanlar ne kanayıcı ne tıkayıcı inme geçirmez” dedi.
İnme geçiren insanlarda asla tansiyonun düşürülmemesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Koylan, “Çünkü tansiyonu düşürmeye çalışırsanız beynin dolaşımını bozarsınız, beyinden geçen kan hacmini azaltırsınız bunun sonucunda da oradaki iskemiği arttırırsınız. Enfaktüs alanını genişletirsiniz. Bir elde hareket bozukluğu ya da hafifçe bir ayak sürümesiyle geçirilebilecek bir felci yatalak hâle getirebilirsiniz” diye konuştu. İnme geçirmekte olanlara sarımsak yutturmak, limon suyu içirmek veya başından soğuk su dökmek gibi kimi uygulamalar yapıldığını belirten Prof. Dr. Koylan, bunların tümüyle yanlış olduğunu, tansiyonun düşürülmeye çalışılmaması ve/veya hastaya tansiyon ilacı verilmemesi gerektiğini, yapılması gerekenin hastayı en yakın sağlık kuruluşuna götürmek olduğunu ifade etti.
Önemli olanın inmeden korunmak olduğunu belirten Prof. Dr. Koylan, bunun için hipertansiyonun farkında olunması gerektiğini dile getirdi. Türkiye’de her 3 hipertansiyon hastasından birinin hipertansiyon hastası olduğunu bilmediğine değinen Prof. Dr. Koylan “Türkiye’de hipertansiyon ilacı alan, tedavi gören hastaların yüzde 87’si hedef kan basıncı değerlerine inmiyor. Yâni ancak tüm tedavi görenlerin yüzde 13’ünde bu tedavi başarılı oluyor” dedi.
İNMEDEN KORUNMA YOLLARI
•Tansiyonun 14’e 9’un altında olmasına dikkat edilmeli.
•Şeker hastası ya da kronik böbrek hastasıysa tansiyon 13’e 8’in altında olmalı.
•Tuz tüketimi ile inme arasında doğrudan bir ilişki vardır, bu sebeple tuz tüketimi ciddi şekilde kısıtlanmalı.
•Hipertansiyonda düzenli fiziksel egzersizin komplikasyon sıklığını azalttığı gösterilmiştir. Dolayısıyla düzenli fiziksel egzersiz yapılmalıdır.