ÖZET
Bu çalışmada, insanların kullandığı nesnelerin psikolojik, biyolojik, sosyal ve kültürel anlamda etkilerinin yanı sıra bu nesnelerin içinde bulunduğu çevreyle olan ilişkisinin, doğal ve teknik kurallarını araştıran Biyoharmoloji biliminin, hastane yapılarının en önemli birimi olan acil muayeneler üzerindeki rolüne dikkat çekmek amaçlanmıştır. Bu bağlamda, Elazığ kent merkezi bütün (özel-kamu) hastanelerinin, acil muayene birimleri üzerinden oluşturduğumuz örneklem, acil muayene ortamlarından, CO, CO2, O2, ortam sıcaklığı, aydınlık, bağıl nem, gürültü, ortamdaki toz miktarı (temiz oda), elektromanyetik alan gibi parametrelerin deneysel ölçümlerinin alınması ve bu ölçümlerin ISO14644-1 ve Biyoharmolojik Uygunluk Değerleri ile karşılaştırılmasından oluşmaktadır. Buna göre, hastanelerimizin acil bölümlerinin yapısının mevcut kullanım potansiyeli itibari ile yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Biyoharmoloji, Hastane, Mekân Kriterleri, Acil Muayene, Huzur Kriterleri.
1. GİRİŞ
Günümüzde hastaneler konusunda farklı tanımlamalar yapılmaktadır. Ancak genel bir ifade ile hastaneler; insanların muayene, tanı, teşhis ve tedavileri için başvurdukları en önemli sağlık kuruluşudur. Bu çalışma kapsamında değerlendirdiğimiz acil servisler ise; bir hastanenin mağaza vitrini gibi, halka açık bir penceresi olarak kabul edilen kısmıdır. Ayrıca organize edilmesi gereken ve genellikle acil sağlık yardımı gerektiren hastalara hizmet veren birimlerindendir.
2011 yılı Sağlık Bakanlığı Raporu verilerine göre, ülkemizde hastaneye başvuran her üç kişiden biri acil servislere müracaat etmekte ve acil servislere başvuru oranının %30’u aşkın değer olduğu bildirilmektedir. Bu durum da 7/24 saat hizmet veren acil servislerin, ortam-mekan ve kullanıcıları açısından ayrı bir önem arz etmektedir.
Biyoharmoloji, canlıların yaşam sürecinde oluşmuş her türlü doğal ve yapay fiziki çevre ile bu fiziki çevrenin kullanıcıları arasındaki uyumunu inceleyen, çözüm önerileri üreten ve bunları uygulamaya aktarmada etkili olan bir bilim dalıdır . Kısaca “Canlı Uyum ve Denge Bilimi” şeklinde de tanımlanabilir. Biyoharmoloji, yapıyı yalnız fiziksel sınırlayıcılar ve yapı kütleleri ile biçimlendirmeye çalışan bir anlayıştan uzaklaşmayı ve bunun yerine kişilerin kendilerini psikolojik, biyolojik, sosyal ve kültürel anlamda rahat ve huzurda hissetmelerini sağlayan, kimlik yönüne değinen, amacına ve kullanıcısına uygun yapılar/mekânlar (hastane, okul, konut, kamu binası vb.) yapılmasına destek verir.Toplu kullanım alanları başta olmak üzere dikkat edilmesi gereken bu özellikler yukarıda tanımlanan hastane yapıları için ise ayrı bir önem arz etmektedir. Çünkü bütün hizmetlerin en kritik girdisi olan insanların sağlık bulmaya çalıştıkları alanlar, sağlık durumlarını tehdit etmeyecek hijyen, Biyoharmolojik Uygunluk Değerleri (BUD), mekansal kriterler ve yeterli huzur kriterlerine sahip olmalıdır. Ayrıca, kullanım amacı her ne olursa olsun, yapılar ’da mekânsal kriterler işlevlerin mekanlarla örtüştüğü olgulara (konumlama, malzeme seçimi, alan, hacim, ışık, ısı, hava, ses, vb. özelliklere) cevap verebilecek ve kişilerin psikolojik, biyolojik ve sosyal yönlerini olumlu etkileyebilecek düzeyde olmalıdır. Kapalı ortamlardaki memnuniyet hissimizi tanımlayan bir parametre olan huzur kriterleri ise; bu parametre için yapıdan/mekândan kaynaklanan tozlar, mikroplar, zehirli maddeler başta olmak üzere elektromanyetik alan, radyasyon, radon, karbondioksit, oksijen, karbon monoksit, bağıl nem ve buna benzer birçok çeşitli hastalıklara neden olabilecek etkenin, göz ardı edilmediği iç mekanları kapsamaktadır.
Örneğin; 1-10μm’lik partiküllerin hava yoluyla taşıyan Mikrofunguslar olduğu bilinmektedir [3]. Bu Mikrofunguslar insan sağlığına kronik bronşit, astım, fungal alerjiler, aşırı duyarlı pnömoni ve aspergillosis gibi çeşitli hastalıklarla etki ederler. Bir hastane atmosferindeki bakteriyel bu etkiyi saptamak muhtemel sağlık risklerini belirlemede önemli rol oynarlar. Hastane enfeksiyonları pek çok hastanede önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle enfeksiyonlar daha fazla ölüm yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu durum bir hastanenin iç ortam havasının hem hastaların hem de hastalarla ilişkide olan çalışanların sağlığına ne derecede etki ettiğinin bir göstergesidir. Sağlıkla ilgili kuruluşlarda iç ortam havasının kalitesinin kontrolü hastane infeksiyonlarının önlenmesi için bir ön koşuldur. Günümüzde hava kalitesinin izlenmesi, yüzeylerdeki mikroorganizmaların varlığına bağlı olarak yapılmaktadır, ancak çalışmamızdaki gibi mikrobiyal ve partikül madde sayımları için hava örneklemesinin yapılması da önerilmektedir.
2. ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
Bu çalışmanın amacı, kapalı alan atmosferine bağlı yaşam, çalışma, teşhis ve tedavi alanlarından olan hastane acil bölümlerinin mevcut ortam şartlarının tespit edilmesi ile insan sağlığı üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesidir. Çalışma, bu konuda yapılacak benzer araştırmalara ışık tutması açısından önemlidir. Ayrıca sağlık yapılarının acil servis bölümlerinin mevcut durumları hakkında nerede olduğumuz konusunda bilirkişileri ve halkı bilinçlendirme ve de sağlıklı sağlık yapıları dolayısı ile sağlıklı yaşam alanları oluşturması açısından önem arz etmektedir. Çoğunlukla insanların, normal sağlık koşullarında olmadıkları an başvurdukları hastane acil servislerinin, kişilerin sağlık durumlarını tehdit etmeyecek kriterlere sahip olması gerekmektedir. Bu bağlamda, çalışmada bağıl nem, ortam sıcaklığı, ışık miktarı ile karbondioksit, karbon monoksit, gürültü düzeyi, partikül-parçacık miktarı (temiz oda), oksijen, metrekare, metreküp ve elektriksel alan düzeyi ölçümleri yapılmış olup, bu ölçümler ISO14644 standartları ve biyoharmolojik uygunluk değerleri (BUD) ile sorgulanmıştır.
3. DENEYSEL ÇALIŞMA
Bu deneysel çalışma, yalnız hastane yapıları acil muayene bölümlerini kapsamakta olup, Elazığ Sağlık Müdürlüğü tarafından alınan yazılı izinler doğrultusunda yürütülmüştür. Acil muayene bölümlerinin Tablo 1’de belirtilen hususları incelenmiş, diğer etkenler (dolaplar, yerleşim düzeni, sedye ölçüleri vb.) çalışma kapsamı dışında tutulmuştur.
Deneysel çalışma, Merkez/Elazığ’da hizmet veren bütün (özel ve kamu) hastane acil muayene bölümlerinde yapılmıştır. Ölçümler 10-19 Ağustos 2011 tarihleri arasında tamamlanmıştır. Ölçümlerin nasıl yapılacağına ilişkin, sağlık müdürlüğü ve hastane yönetimi önceden bilgilendirilmiş fakat hangi gün ve günün hangi saatinde ölçümün yapılacağı hususunda hiçbir bilgi verilmemiştir.
Elektriksel alan ölçümleri için AARONIA AG (Spectran) ELF Meter (Triaxinal ELF Magnetic Field Meter) cihazı; O2, CO ve CO2 miktarı ölçümleri için GMI (Gas Measuement Instruments) VISA-66268 cihazı; ışık, ısı, bağıl nem ve ses düzeyi ölçümleri, DT-8820 Environment Meter cihazı, partikül- parçacık miktarı ise LIGHTHOUSE Handheld 30133 cihazı kullanılarak ölçülmüştür.
Acil bölümlerin hacim ve alanları ise klasik şerit metreyle cm olarak ölçülmüştür. İnceleme kapsamındaki bölümlerde yer yer klima ve mekanik havalandırma sistemi bulunduğundan hava hızı (m/sn) parametresi ölçümü yapılmış ancak hava debisi (m3/dak.) ve hava/hat basınç farkları (mbar) ölçümleri yapılamamıştır.
Deneysel olarak incelenen acil muayene bölümlerinin TS EN ISO 14644’e göre mevcut durumlarının ortaya konulmasında “Temiz Oda” sınıfının belirlenmesinin yararlı olacağına karar verilmiştir. Zira temiz oda teknolojisinin hedefi, havanın içindeki uçucu maddelerin temiz oda içerisinden uzaklaştırılarak ya da ayrıştırarak havanın temizlenmesidir. Hava içindeki kirlilik kaynağı olan uçucu maddeleri iki ana grupla inceleyebiliriz. Bunlar “Cansız (Non-Living) uçucu maddeler” ve “Canlı (Living) uçucu maddeler” olarak adlandırılmaktadırlar.
Temiz oda çalışmalarının temel amacı, temiz odayı basınç altında tutarak ve çok özel filtreler kullanarak hava içindeki mikroorganizmalar ile diğer uçucu madde konsantrasyonunu çok düşük seviyelere indirgeyebilmektir. Atmosferdeki cansız uçucu maddeler; rüzgâr, deprem veya volkanik patlama sonucu doğal kuvvetler ile ortaya çıkmaktadırlar. Genellikle bu uçucular 100μm’ dan küçük ise toz olarak
tanımlanırlar. Bakteri, virüs ve mantar sporları gibi yaşayan mikroorganizmalar temiz oda teknolojisinde canlı uçucu maddeler olarak tanımlanmaktadır. Bakterilerin boyutları 0,3μm ile 5μm virüslerin (koloni halinde yaşarlar) 0.005μm–0,1μm ve mantar sporlarının 10-30μm arasında değişmektedir.
Mikroorganizmalar havada, suda, döşemede, tavanda özellikle pürüzlü ve çatlak yüzeylerde kolaylıkla yaşamlarını sürdürebilmektedirler. En büyük canlı uçucu madde kaynağı ise insandır. Örneklemek gerekirse insan vücudunda dakikada 1000 adet bakteri ve mantar yayılmaktadır.
Hastane acil muayene bölümlerinin temiz oda kapsamında hangi sınıfta olduklarını belirlemek amacıyla ortamdaki partikül- parçacıklar 0,3μm, 1,0μm ve 5,0μm ölçüm düzeylerinde yapılmıştır. Temiz oda ile ilgili standartların temel konusu temiz oda sınıflandırılmasıdır. Temizlik sınıfları ise, hava içindeki uçucu madde konsantrasyonu (birim hacimdeki partikül sayısı) sınır değerleri ile belirlenir. Bu konuda birkaç standart yayınlanmış olup bu çalışmada ISO 14644’e (International Organization for Standardization) göre temizlik sınıfı (temiz oda) esas alınmıştır. Bu sınıflandırma Class 1–9 aralığındadır. En temiz Class-1, en kirli Class-9’dur. Çiğ noktası (Dewpoint Definition), havadaki serbest nemin cisimler üzerinde yoğunlaşmaya başlayacak kadar düştüğü sıcaklık derecesine verilen addır. Diğer bir ifadeyle, çiğ noktası sıcaklığı havadaki nemin bir ölçüsüdür. Yani, çiğ noktası sıcaklığı ne kadar yüksekse havadaki nem de o kadar yüksektir. Sıcaklık ve bağıl neme bağlı olarak çiğ noktası sıcaklığı Molier esaslarına göre önerilen formüllerle hesaplanmıştır.
Bu çalışmada mevcut durum tespiti yapılmış ve bu kapsamda hiçbir il veya kurum hedef alınmamıştır. Ayrıca Elazığ merkezinde bulunan tüm (kamu ve özel) hastane acil muayene bölümlerinden ölçümler alınmış fakat kurum/kuruluş adı verilmemiştir. Diğer taraftan, araştırmanın bazı kısıtlılıkları bulunmaktadır. Bunlar arasında; ölçümlerin sadece bir kez yapılmış olması, farklı gün ve saatlerde tekrarlanmaması ve ölçüm sonuçlarında mevsimler arası farklara bakılmamış olması, gösterilebilir. Diğer taraftan deneysel çalışma kapsamında elde edilen ve Tablo 1’de verilen 7 farklı hastanenin sayısal değerlerin daha net anlaşılabilmesi için virgülden sonraki rakamları yukarı ve/veya aşağıya indirgenmiştir.
4. BULGULAR
Deneysel çalışma kapsamında incelenen toplam 7 hastane acil muayene bölümlerinin kış şartlarına ilişkin deneysel bulguları bulunmuştur.
Acil muayenelerin bağıl nem değerleri biyoharmolojik uygunluk değerinin çok altında çıkmıştır. Çiğ noktası değeri 8oC DP’in altında olan hastanelerde kuru hava etkili ortamlardır.
Ayrıca, acil servislerde aydınlatma kullanımında genellikle spotların tercih edilmesi aydınlatmanın çoklu olarak sağlanması nedeni ile uygundur. Fakat bütün acil birimlerin aydınlık düzeyi ölçüm sonuçlarından edinilen Lux değerleri biyoharmoloji açısından yetersiz olduğu kanaatine varılmıştır.
Bazı hastanelerde kullanılan floresan lamba aydınlatmaların da ise verim daha düşük olmakla birlikle floresan lambaların titreşim yapması kullanıcılarda göz yorulmasına sebep olmaktadır. Bu durum da özellikle aydınlatmaya uzun süre maruz kalan personeller açısından çalışma verimliliğini düşürmektedir.
İncelenen hastanelerin hiçbirinde ses yalıtımı uygulanmamış olup, hastaneler, genellikle kent merkezinde ulaşımın kolay olduğu bölgelerde tercih edildiğinden, çevre sesi ve gürültü düzeyi (mekanik ses) hissedilir düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumdan gerek hasta ve hasta yakınları gerekse hastane personelleri rahatsızlık duymakta olup bu rahatsızlık hissini sözlü olarak da beyan etmişlerdir.
Acil muayene alanlarının ölçülen manyetik alan düzeyi uygundur. Bunun nedeni olarak aydınlatma anahtarı, fiş, duy ve buat yerlerinin genellikle yüksek tutulmuş olması ve mekanik cihazların doğru konumlandırılması gösterilebilir.
Ortamlardaki 0.3μm boyutundaki havadaki partikül-parçacık miktarları bakımından ISO6 sınıfı değerinden, 1,0μm boyutundaki havadaki partikül parçacık miktarları ISO9 ve 5,0μm boyutundaki havadaki partikül-parçacık miktarları ISO9 değerinden daha yüksektir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Canlıların temel gereksinimlerinin başında sağlıklı ve dengeli yaşam gelmektedir. Bu durum, tasarlanan ve üretilen yapının yalnızca kullanıma sunulduğu anda değil, var olduğu sürece de insanda sağlık sorunu oluşturmaması gerekmektedir. Kötü ortam koşulları kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu etki çok bileşenlidir. Birçok hastalıkla bağlantısının kurulması kolaydır. Bu nedenle kişilerin fiziksel ve ruhsal sağlığına yönelik halk sağlığı çalışmalarında ortam koşullarının düzeltilmesi ve iyileştirilmesi önemli yer tutmaktadır. Kötü ortam koşulları, genellikle yoksulluk ve sosyo-ekonomik düzeyle bağımlı görüldüğünden, bunun kaçınılmaz olduğu kanısı yaygındır. Yapılan yaygın çalışmalar yapı-bina koşullarının düzeltilmesi, iyileştirilmesi ve asgari yaşama şartlarının sağlanmasına yönelik önemli ipuçları sağlamıştır. Gelişmiş ülkelerde konuyla ilgili çalışma ve düzenlemeler özellikle 1950 yılından sonra sistemli olarak sürdürülmektedir . Hasta ve çalışanlar hastane kullanıcısı olmaları nedeniyle aslında bir kullanıcısı ve tüketicidir. Bu nedenle tüketicinin hastane ve/veya herhangi bir biriminden memnuniyeti veya tatmini önemlidir. Deneysel olarak incelenen hastanelerin acil muayene birimlerinin sahip olduğu fiziksel özellikleri ile acil muayene ve müdahale esnasında oluşan kirliliğin ve düzeylerinin kullanıcı kimliği özelliklerine göre çok yüksek sayısal değerler söz konusudur. Bu durum Tablo 1’de de görülebilir. 7/24 saat kullanıma açık olan bu birimlerdeki hasta ve çalışanlara yönelik maruziyetleri sonucu kalıcı biyolojik, fizyolojik ve psikolojik olumsuzlukların yaşanmasına zemin hazırlayabilecek nitelikte olduğu söylenebilir. Diğer taraftan etkili ve verimli sağlık hizmeti verme düzeylerini düşürmesi de söz konusu olabilir. Özellikle kullanıcı başına düşen alan ve hacmin yanı sıra, düşük aydınlık (ışık) ve bağıl nem verimli çalışma konusunda ciddi olumsuzluklara neden olabilir.
Sonuç olarak, deneysel olarak incelenen hastane acil servislerinin kullanım amacı ve kullanıcı kimliğine uygun olmayan ve sağlıksız bir ortam özelliklerine sahip olduğu, ayrıca, söz konusu servislerin biyoharmolojinin kuramsal esaslarına göre yeniden yapılandırılması ve düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim hastanelerin en önemli sorunlarından birisi enfeksiyonlardır ve enfeksiyonlar WHO verilerine göre gelişmiş ülke hastanelerindeki ölümlerin, ilk 10 ölüm nedeni içinde yer almaktadır [11]. Bu durumu biyoharmolojik yapılarımız ve alanlarımızla minimuma indirmek mümkün olacaktır. Ayrıca, çalışma kapsamının genişletilerek incelenmesi ve biyoharmolojik özelliklerinin belirlenmesi, hasta ve çalışanların sağlıklarının korunması açısından çok yararlı olacaktır.