“Bu kötü dünyaya çocuk getirmek istemiyorum” sözü gençler arasında hergün daha çok dile getirilmeye başlandı. Bu yaklaşım aslında kaygı bozukluğu olarak da ifade edilen anksiyetenin yaygınlaştığının bir göstergesi ve uzmanlara göre bazen fiziki olarak sebebi teşhis edilemeyen kısırlığın da nedenlerinden biri.
Eurofertil Tüp Bebek Merkezi’nden Psikolog Şule Bektan, ülkeler arası gerilim ve savaş ihtimallerinin, artan ve görünür hale gelen terörün, medyanın hergün daha fazla yer verdiği şiddet ve suç görüntülerinin bireylerin korku ve kaygılarını artırdığını ifade ediyor. Bektan, insanlararası şiddete sebep olan ve şiddeti olağanlaştıran bu durumun bireyler arasında sevgi ve güvene dayalı iletişim ve ilişki kurulmasını güçleştirdiğine ve özellikle evlilikler üzerinde de yıkıcı bir etkiye sahip olduğunun altını çiziyor.
Çevre kirliliği, su ve diğer enerji kaynaklarının tükenme olasılığı, sağlıklı gıdaya erişememe ve iklim değişiklikleri ile ilgili yoğun bilgi ve haber akışının gençler arasında çok olumsuz etkileri olduğuna dikkat çeken Bektan, bu durumun bireyselleşmeyi getirdiğini ifade ediyor. Evlilik ve aile kurmak yerine, yarınından emin olmadığı bir dünyada olduğunu düşünen gençlerin daha çok bireysel bir hayata odaklandığını belirten Bektan, eğlence, uyuşturucu, yalnız ve sağlıksız bir hayat tarzının gençlerin ileriki hayatları üzerinde yıkıcı bir etki yaptığını ve kısırlığa zemin hazırladığını vurguluyor.
“Gençler Çevrenin Bireyselleştirici Ve Yalnızlaştırıcı Etkilerine Karşı Savunma Geliştirmeli”
Psikolog Şule Bektan, medyanın, sosyo-kültürel ve ekonomik politikaların gençler arasında yükselen anksiyetenin en önemli sebebi olduğunu tekrarlayarak şöyle devam etti: Gençlerin hayatlarına ve geleceklerine sahip çıkarak, bireysellikten uzak, sevgi ve birlikteliğin ön planda olduğu ve güven duygusunu besleyen yaşam tarzlarına yönlenmeleri gerekiyor. Bedensel ve ruhsal sağlıklarına özen göstererek, spora ve entellektüel uğraşlara yönelerek bireysel mutluluklarını korumalılar. Bunun yanı sıra; toplumun en önemli birimi olan ailenin ve anne baba olmanın erdemleri konusunda inançlı olmaları çok önemli. Böylece sağlıklı anne-babalar olarak sağlıklı çocuklara sahip olabilir ve hem kişisel hem de toplumsal güven duygularını pekiştirebilirler.