İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Keleş bu kişilerin spora başlamadan önce usulen bir sağlık raporu aldıklarını, ancak spora başlayacak kişilerin kalp açısından tam bir tetkikten geçmediklerini ve bu ölümlerin nedeninin genetik bir hastalık olan süngerimsi kalp hastalığı (miyokardiyal noncompaction) olabileceğini söyledi.
Sporcularda detaylı muayane yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Keleş şunları söyledi: “Süngerimsi kalp hastalığı kalbin miyokard denilen kas dokusu içerisinde belirgin çıkıntı ve girintilerle karakterize bir hastalıktır. Bu hastalarda kalp kası dokusunun sert olan özelliği bozulur ve adeta süngerimsi bir doku haline gelir. Bunun sonucunda hastalarda kalp yetersizliği, ciddi ritim bozuklukları ve bu çıkıntı ve girinti içerisinde oluşan pıhtıların vücuda atılması sonucunda başta felç olmak üzere çeşitli organlarda işlev kaybı olmaktadır. Özellikle gençlerde olan ritim bozukları, kalp yetersizlikleri, felç ve ani ölümlerin önemli sebeplerinden biri bu hastalıktır. Bu hastalık uzun yıllar hiç bulgu vermeyebileceği gibi, çok erken yaşta kalp nakli gerektirebilecek kalp yetersizliği yapabilir. Sporcularda görülen ölümlerin bilinen en sık nedenleri hipertrofik kardiyomiyopati ve koroner arter hastalığı olmakla birlikte bunların dışında önemli bir sebep süngerimsi miyokard hastalığıdır. Dolayısıyla sporcularda bu hastalık özellikle araştırılmalıdır.
“FARKINDALIK ŞART”
Prof. Dr. İbrahim Keleş, genç yaştaki bireyleri etkileyen ve deneyimli hekimler tarafından yapılan Ekokardiyografi ve Kardiyak MR ile saptanabilen süngerimsi kalp hastalığıyla ilgili farkındalığın artırılmasının dünyada ve ülkemizde bu hastalıktan oluşan ani ölümleri önleyeceğini sözlerine ekledi.
SÜNGERİMSİ KALP HASTALIĞI NEDİR?
Prof. Dr. İbrahim Keleş yaptığı açıklamada Süngerimsi Kalp Hastalığı’nın nadir görülen ve doğuştan gelen bir kalp hastalığı olduğunu, erişkinlerde sıklığı 10 binde 14 ile 26 kişi arasında değiştiğini, ancak bu hastalık yaygın olarak bilinmediği için gerçek sıklığının daha fazla olabileceğini belirtti. Prof. Dr. Keleş, genetik bir hastalık olduğu için bu hastaların birinci derece akrabalarının da sağlık kontrolünden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekti.