Birçoğumuzun en büyük korkularından biri günün birinde felç olmak ve ömür boyu yatağa bağımlı kalmak. Kimimizin adını söylemeye bile çekindiği felç yani inme, dikkatli bir tedavi süreciyle atlatılabiliyor.
Dr. Fizyoterapist Gamze Şenbursa, beyni besleyen arterlerden birinin yırtılması veya tıkanması sonucu ortaya çıkan, tek taraf kol ve bacak kaslarında güçsüzlük veya fonksiyon kaybına sebep olan felcin, Türkiye’de her yıl tahmini 100 bin kişiyi etkilediğini söyledi.
Dünyada insanı engelli hale getiren hastalıklar kategorisinde felcin birinci sırayı aldığını, ölümlü hastalıklarda ise ikinci sırada yer aldığını belirten Dr. Fizyoterapist Gamze Şenbursa, çok uzun süren tedavi süreçlerinin de hastayı ve ailesini yıprattığını kaydetti.
HAREKETSİZLİK BİLE FELÇ NEDENİ
Felcin birden çok nedeninin bulunduğuna dikkati çeken Dr. Fzt. Şenbursa, korkudan akıllara dahi getirilmek istenmeyen bu hastalık hakkında şu bilgileri verdi:
“Beyine giden kan damarlarında oluşan patolojik değişiklikler, travma, serebro vasküler hastalıklar, beyin ameliyatlarından ve zehirlenmelerden sonra gelişebileceği gibi, beyin tümörü, mikrobik hastalıklarda bu nörolojik tabloya neden olabilir. Yaş, yüksek tansiyon, hareketsiz yaşam, şişmanlık, şeker hastalığı, kalp ile alakalı anomaliler, damar sertleşmesi, kolestrol, sigara, kahve, östrojen içeren ilaçlar risk faktörleri arasındadır.”
HER HASTADA FARKLI HASARLARA YOL AÇAR
Felcin her hastada farklı hasarlara yol açtığını vurgulayan Şenbursa, erken teşhis için dikkat edilmesi gereken belirtileri şöyle sıraladı:
“Afazi: Felç geçiren hastaların dörtte birinde görülür. Hasta konuşulanı anlamada, konuşmada ya da yazmada güçlük çeker.
Mental durum bozuklukları: Hastanın çevresindeki kişileri tanıması, içinde bulunduğu yer ve zamanın farkında olması, dikkat, hafıza gibi fonksiyonlar.
Yutma güçlüğü: Katı ve sıvı gıdaları alırken zorlanmak, gıdaların nefes borusuna kaçması.
Görme problemleri, denge bozuklukları: Otururken, ayakta dururken veya yürürken dengenin sağlanamaması.
Dokunma duyusu: Dokunma duyusu gibi bazı duyularda azalma veya kayıplar yaşanır.
Mesane ve bağırsak: Mesane ve bağırsak fonksiyonları bozulabilir.
Felç sonrası: Uzun süreli yatak istirahatine bağlı kondisyonsuzluk ve bası yarası, enfeksiyon, damarsal problemler, kemik erimesi, genel ağrı, omuzda ağrı ve hareket kısıtlılığı, eklemlerde sertlik (kontraktür), kaslarda istenmeyen düzeyde kasılmalar (spastisite), epilepsi (sara hastalığı), depresyon gibi problemlerle sıklıkla karşılaşılır.”
Tedavinin rehabilitasyon ekibi tarafından yapılması gerektiğini söyleyen Dr. Fzt. Şenbursa, bu ekipte; beyin cerrahı, nörolog, fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı, fizyoterapistler, rehabilitasyon hemşiresi, ortez ve protez teknisyeni, iş ve uğraşı terapistleri, sosyal danışman ve psikolog bulunması gerektiğini kaydetti.
REFLEKS TERAPİ
Yapılan ilaç tedavisinin, beyin kanaması veya tıkanması neticesinde beyin dokusuna verilen hasarı bir an önce en aza indirmek, ilerlemesini önlemek ve beyin işlevlerinin sürdürülmesini sağlamak olduğunu anlatan Şenbursa, hastalığın tedavisinde en uzun ve zor dönemin rehabilitasyon aşaması olduğunu söyledi.
Rehabilitasyonun amacının hastaların fiziksel, zihinsel ve toplumsal işlevini en üst düzeye ulaştırmak olduğunu ifade eden Şenbursa, olabildiğince erken başlatılması gereken çalışmaların fizyoterapist eşliğinde yapılmasının önemine işaret etti.
Rehabilitasyon aşamasında eklem hareketleri, germe egzersizleri, kasların güçlendirilmesi ve denge eğitimin önemli olduğunu ifade eden Şenbursa, manuel olarak kaslara, eklemlere ve bağlara yapılan mobilizasyon ve manuplasyon hareketlerinin özel uzmanlık gerektirmekle beraber hastada daha kısa sürede ağrı ve harekette rahatlama ile fonksiyonel seviyede ilerlemeye sebep olduğunu vurguladı.
Bu süreçte refleks terapinin önemine dikkati çeken Şenbursa, felçli hastalarda refleks terapi uygulamaları hakkında şu bilgileri verdi:
Felç tedavisinde kullanılan refleks terapi doğuya özgü meridyen teorisi, akapunktur noktaları, Güney Amerika yüz haritaları ve klinik nörolojiyi de içeren birçok sistemin kombine edilerek kullanıldığı tedavi edici bir metottur. Bölgeler, meridyenler ve sinir sonlanmaları boyunca spesifik noktalara yapılan basınç nöro-biyolojik sistem ve merkezi sinir sistemini uyararak nörotransmitterler ve endorfin serbestleşmesini sağlar. Ayrıca bu haritalar vücutta faklı sistemler ile bağlantılı olan ve yüzde nörolojik yönden zengin olan bölgeler ile ilişkilidir. Verilen uyarılar kas iskelet sistemi ve beyine giden sinirsel uyarıları arttırıp kişinin iyileşme sürecini kısaltmada ciddi rol oynar.”