Dünya obezite tehdidi ile çalkalanıyor. Türkiye’de de giderek yaygınlaşan obezite sorunu, birçok farklı rahatsızlığı da beraberinde getiriyor. Türkiye’de erişkin bireylerin yüzde 30’unun obez olduğunu hatırlatan Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri Diyetisyeni Cansu Tektunalı, obezitenin neden olduğu diğer hastalıklar ve bu hastalıklardan korunma yöntemlerini anlattı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün son verileri, dünyada obez insan sayısının beslenme yetersizliği ile karşı karşıya kalan insan sayısından daha fazla olduğunu gösteriyor. Yeme davranışı bozukluklarına, genetik faktörlere ve hastalıklara bağlı olarak seyredebilen obezite, son yıllarda ülkemiz de dâhil olmak üzere, tüm dünyada salgın hastalık gibi yayılıyor. Dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve 1,4 milyardan fazla, kilolu birey var. Türkiye’de ise erişkinlerin yüzde 30’u, çocukların ise yüzde 8 ’i obez ve ilerleyen yıllarda bu rakamların giderek artacağı öngörülüyor.
Obezite, vücutta depolanan yağ miktarının artması ile tanımlanıyor. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18’i, kadınlarda ise yüzde 20-25’ini yağ dokusu oluşturuyor. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30’un üstüne çıkması obeziteye davetiye çıkarıyor. Obezite, endokrin sistem, kardiyovasküler sistem ve gastrointestinal sistem başta olmak üzere birçok sistemi olumsuz etkileyerek, başka hastalıklara zemin hazırlıyor ve hayat kalitesini düşürüyor.
Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri Diyetisyeni Cansu Tektunalı; gıdaları çoğu zaman açlığı gidermekten çok, rahatlama ve ödül aracı olarak görmenin kilo alma sebebi olduğuna dikkat çekiyor. Tektunalı, obeziteyi bir hastalık olarak görüp, diyetisyen eşliğinde, hormonal değerlere, fiziksel duruma, cinsiyete, harcanan enerjiye uygun beslenme planı oluşturulup, davranış değişikliğine gidilmesinin en önemli kural olduğunu belirtiyor.
Tektunalı; “Kişinin laboratuvar bulgularında bir sorun varsa, hekim kontrolünde sorunun tespit edilmeli ve diyet buna göre oluşturulmalıdır. Örneğin, hayvansal kaynaklı ürünler yemeyen vejetaryen obez bir bireyin demir düzeyinde eksiklik saptanmışsa, öncelikle hekime danışılıp, uygulayacağı tedavi belirlenir. Sonrasında, demir içeriği zengin bitkisel besinlerden oluşan beslenme planı hazırlanır” dedi.
İşte Cansu Tektunalı’dan, obeziteye karşı davranış değişikliğinin nasıl geliştirileceğine dair önemli ipuçları;
1-Planlı olun. Öncelikle bir beslenme uzmanına danışarak, size uygun olan beslenme programını öğrenin ve listenizde belirtilen miktarlara sadık kalın.
2- Canınız birşeyler yemek istediğinde, gerçekten aç olup olmadığınızı düşünün. Yemeğinizi henüz yediyseniz, su içmek, dışarı çıkıp hava almak, dergi okumak gibi beyninizi farklı yönde düşündürecek şeylerle meşgul olun.
3-Beyaz ekmek, poğaça, açma gibi beyaz unlu rafine gıdaları tam buğday, çavdar gibi esmer, mineralden zengin ve lifli alternatifleriyle değiştirin.
4-Her öğününüzde söğüş salatanız olsun. Sebzeler lifli olduğundan, midede uzun süre kalarak doygunluk süresini uzatır. Aynı zamanda, çiğneme refleksini uyararak, beyne tokluk sinyallerinin ulaşmasını sağlar.
5-Yemeklere kullandığınız yağları ölçerek kullanın. Etli yemeklere yağ koymaya gerek olmayıp, sebze yemeklerine 2-3 yemek kaşığı zeytinyağını geçmeyin.
6-Karbonhidratı pilav-makarnadan almak yerine çorbadan almayı tercih edin. Yemeğe çorba ve salatayla başlayın.
7-Et/tavuk/balık/peynir/yoğurt/yumurta grubundan biri mutlaka öğünlerinizde yer alsın. Proteinden zengin bu besinler, mutluluk hormonu olan serotonin salgısını uyararak, diyette tatmin duygusunu sağlar.
8-Her yemekten önce 1-2 bardak su içmek, daha az yemenizi sağlar.
9-Diyete alıştıktan sonra, diyet, zorlayıcı bir plandan çok, günlük rutininiz olur ve enerjinizin artmaya başladığını hissedersiniz. Haftada 3-4 gün 30 dakika yürüyüş, koşu, yüzme gibi yağ yakıcı egzersizleri de eklerseniz, kilo kaybı çok daha rahat olacaktır.
10- Ne olursa olsun, diyet sürecinde motivasyon yüksek olsa da, canımızın çok istediği gıdalar olabilir. Onları da makul ölçülerde yemek, (eskiye oranla yarısını yemek) iyi bir strateji olup, diyetten sıkılmanızı engelleyecektir.