Diyabet hastasısınız, bir taraftan uzun süreli açlığa nasıl dayanacağınızı düşünüyor bir taraftan da oruç tutmak istiyorsunuz. Bu ikilemi nasıl aşacağınızı merak ediyorsanız bu yazıyı okumanızda fayda var.
Diyabet hastalarının oruç tutması konusunda genel yasaklama ya da genel izinler yerine ‘hastaya özel’ kararlar verilmesi gerektiğini belirten Hisar Intercontinental Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Kutlu Erol’dan oruç tutması riskli olan diyabet hastalarını ve Ramazan’ı nasıl geçirmeleri gerektiğini öğrendik.
Diyabet hastalığında beslenme şeklinin çok önemli olduğunu dile getiren Uzmanı Dr. Halil Kutlu Erol; ‘Diyabet hastalarının 3 ana 2-3 ara öğün şeklinde beslenmesi gerekir. Oruç tutan bir diyabet hastası gün içerisinde çok uzun süreli yaşadığı açlığın ardından iftar ve sahurda yediği yemeklerle vücuduna fazla miktarda şeker kaynağı girer. Bu da beraberinde kandaki şeker düzeyinin normalin çok üstüne çıkmasına neden olur. Tokluk kan şekerinin bu kadar yüksek olması kalp hastalıkları riskini de artırır. Diyabet hastalarının kanında çok miktarda bulunan şekerin damar sertliğine neden olması kalbe giden kan miktarını da azaltır. Bu da beraberinde göğüs ağrısı ve kalp krizine neden olabilir. Diyabet hastası olmayan kişilerde yemekten sonra pankreasta üretilen insülin hormonu yeterince hızlı bir şekilde salgılanırken, diyabet hastalarında hızlı insülin salgılaması olmaz. Diyabet hastalığının tedavisinde vücuda çok fazla şeker sokmamak ve pankreası zor durumda bırakmamak gerekir.’ açıklamasında bulundu.
Kimlerin oruç tutmaları riskli olabilir?
•Kan şekeri sık sık normalin altına (<60-70 mg/dl) düşenler,
•Hipoglisemilerini fark etmeyen hastalar,
•Kan şekeri düzeyleri iyi ayarlanmamış hastalar,
•Ramazan ayından hemen önceki dönemlerde diyabet koması atlatmış olan hastalar,
•Tip 1 diyabet hastaları,
•Mide veya onikiparmak bağırsağında ülseri olanlar,
•Kronik böbrek yetersizliği olan ve/veya diyaliz tedavisi gören hastalar,
•Gebe diyabetliler,
•Yalnız yaşayan diyabet hastaları,
•Yaşlı diyabet hastaları oruç tutmaları yüksek risk taşıyan hastalar grubuna girer.
Yüksek riskli diyabet hastaları oruç tuttukları takdirde, özellikle ciddi kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi), diyabetik koma (ketoasidoz), vücutta ciddi susuzluk (dehidratasyon) ve damarlarda pıhtılaşmaya meyil (tromboz) risklerine maruz kalabilirler. Diyabetik koma riski, özellikle Ramazan ayı öncesinde kan şekeri kontrollerinin sonuçları iyi olmayan Tip 1 diyabet hastalarında belirgin düzeyde daha fazla görülür. Uzun süre susuz kalmak, hem tansiyon düşmesi, bayılma, düşme ve kırık oluşma riskinin artmasına hem de pıhtılaşma bozukluklarına yol açabilir.
Ramazan’ı Rahat Geçirmek İstiyorsanız…
•Doktor ve diyetisyen yardımıyla günlük kalori miktarı ayarlanmış ve Ramazan ayına göre güncellenmiş bir beslenme programı uygulayın.
•İlaçlarınızın programını iftar ve sahurda alınacak şekilde hekiminizle birlikte yapın.
•İftar ve sahur arasında ‘az’ ama ‘sık’ yeme ilkesini uygulayın. Yani, sahur ve iftarda iki ‘ana’ öğün, iftardan sonra 1-1,5 saat arayla bir veya iki kez ‘ara’ öğünler yiyin.
•Sahur ve iftarın yanı sıra, gece saat 10-11 arasında alınacak bir ara öğün ile gün içerisindeki öğün sayısını en az üçe çıkarın.
•Yiyecek seçiminde; ekmek, pide, hamur işi yiyecekler, pirinç pilavı, makarna, patates ile şekerli yiyecekler gibi kan şekerini yükseltme potansiyeli yüksek basit karbonhidratları kısıtlayın.
•Süt, peynir, yoğurt, yumurta, zeytin, sebze, kepekli ekmek veya ızgara tavuk gibi ‘proteinden zengin’ besinleri ve domates, salatalık ve meyve çeşitlerinin bulunduğu ‘kahvaltı tarzı’ beslenmeyi tercih edin.
•Mutlaka çorba, sebze ve zeytinyağlı yemekleri tüketin.
•Gün içerisinde aşırı acıkma sorununuz varsa kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur pilavı gibi protein ağırlıklı besinleri tüketin. Protein içeren besinler, midede daha uzun süre kaldığından, uzun süreli tokluk sağlar.
•Tek seferde büyük porsiyonlar şeklinde beslenmek yerine, daha küçük ölçülü porsiyonları tercih edin.
•Uzun süre susuz kalınca, böbrek fonksiyonları bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Diyabet hastalığının en çok hasar verdiği organlardan birisi olan böbrekleri korumak için iftar ile sahur arasında en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) su için.
•Suyu birden ve hızlı şekilde içmeyin. Bu şekilde su tüketimi mide-barsak sistemindeki ani genişlemeye bağlı olarak, kan basıncında ani düşüklük ve buna bağlı baş dönmesi ve bayılmaya neden olabilir. Suyu, tercihen oturarak ve yudumlayarak yavaş bir şekilde için.
•Yemek sırasında çok su tüketmeyin. Çünkü midede bulunan fazla su, mide asidini sulandırarak hazmı zorlaştırabilir. Yemeğin hemen üzerine de çok su içmeyin. Bu durum da hazımsızlık ve şişkinliğe neden olabilir.
•Birden fazla yemeği çok hızlı yemeyin. Çünkü gıda miktarının fazlalığına ve fazla hava yutulmasına bağlı olarak, mide ve onikiparmak barsağı fazla genişler ve kan şekeri hızla yükselir. Kan şekerini düşürmek için insülin hormonu seviyesi hızlı bir şekilde yükselir ve kan şekerini hızlı bir şekilde düşürür. Bu duruma bağlı olarak, yemeği takiben halsizlik, uyuma isteği, baş dönmesi, terleme gibi şikâyetler oluşabilir.
•İftarda aşırı şerbetli, yağlı, hamur işi tatlılar yerine, ölçüyü kaçırmadan, sütlü tatlılar (dondurma, sütlaç, güllaç, muhallebi vb.) veya meyve tatlılarını tercih edin.