COVID-19 salgını ile mücadelede son zamanlarda hep tedavi ve önlemleri konuşur olduk. Oysa ki bu salgında hayati öneme sahip bir etken de: ‘Doğru tanı’. Hastalığın doğru teşhis edilmesi, yapılan teşhisin güvenirliği son derece hassas bir konu. COVID-19 mikrobunun tanısında kullanılan testler, özellikle salgının ilk zamanlarında güvenilirlik açısından çokça sorgulanmıştı ve hala da sorgulanmakta…
Roche Diagnostik Türkiye Sağlık Çözümleri Geliştirme Direktörü Doğutan Ülgen, konuya ilişkin aklımızdaki soru işaretlerini cevapladı. Ülgen, COVID-19 testlerinin hastalık çapındaki önemini, bu testlerin hayatımızdaki yeri ve çeşitlerini, ilerleyen dönemlerde bizleri karşılayacak gelişmeleri okuyucularımız için anlattı…
COVID-19 ile mücadelede testlerin rolü nedir? Hangi testler geliştirildi? Bu testlerin özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Doğru tanı yöntemlerinin güvenilirliğine dayanan etkili tedaviler, hastalara ve hasta yakınlarına umut olur ve belki de en önemlisi, gelecekte yaşanabilecek hastalıkların önlenebilmesini sağlar. “In-vitro” olarak tanımladığımız vücut dışı tanı çözümleri uzun süredir sağlık alanının “sessiz destekçisi” olarak biliniyor ve toplam sağlık harcamalarının sadece yüzde 2’sini oluştururken, alınan klinik kararların ise yüzde 70’ine rehberlik ediyor. Bu açıdan bakıldığında hekim ve klinisyenlerin doğru tedavi kararlarını verebilmesi, kamunun sağlık harcamalarının verimli yönetilmesi ve en önemlisi de hastalıkların tedavi edilmesi ve hatta önlenmesi açısından tanı süreçleri ve testler kritik önem taşıyor. COVID-19 salgını sürecinde de hızlı ve doğru tanının tedavi zincirindeki önemi bir kez daha anlaşıldı. Sağlık sistemlerinin salgına hızlı ve etkili müdahalesinde hızlı ve doğru sonuç veren tanı yöntemleri kritik öneme sahip oldu.
Pandemi sürecinin iyi bir şekilde yönetilebilmesi için kimi zaman hastalardan alınan örnekler laboratuvar ortamında cihazlar kullanılarak analiz edilirken kimi zaman ise cihazlara erişimin kısıtlı olduğu alanlarda ya da çok hızlı sonuç alınması gereken durumlarda kart formatındaki hızlı hastabaşı testler kullanılabiliyor. Pandemi sürecinde kullanılan testleri daha detaylı olarak aşağıdaki şekilde açıklayabiliriz:
PCR testi: COVID-19’a neden olan SARS-CoV-2 virüsünü tespit etmek amacıyla kullanılan moleküler testtir. PCR testleri, virüsün genetik materyalini tespit eder. Testin pozitif sonuçlanması bireyde virüsün varlığını gösteren önemli bir bulgudur.
Antikor testi: Antikor testleri, COVID-19’a yol açan virüse maruz kalmış hastaların SARS-CoV-2’ye karşı antikor geliştirip geliştirmediğini saptar. Bu yönüyle vücudumuzun virüse karşı verdiği yanıtı anlamamızı sağlar. Ayrıca virüs ile geçmişte enfekte olmuş ancak semptom göstermemiş kişileri tanımlamaya da yardımcı olur.
SARS-CoV-2 & İnfluenza A/B PCR testi: COVID-19 ile grip benzer semptomlar gösterebilir. Bu test, SARS-CoV-2 virüsü ile grip virüsü olarak da bilinen İnfluenza A/B’yi birbirlerinden ayırt etmeye yarayan bir testtir. Hekimler de bu moleküler testin sonucuna göre, belirtileri benzeyen grip ve COVID-19’u birbirinden ayırt ederek, hızlı bir şekilde doğru tedavi kararını verebilirler.
Anti-SARS-CoV-2 S kantitatif antikor testi: Bu test, SARS-CoV-2 virüsüne maruz kalmış hastalarda virüsün Spike proteinine karşı geliştirilen antikorları tespit etmeye yönelik kantitatif, yani antikorun konsantrasyonunu belirleyen bir testtir. Bir toplulukta SARS-CoV-2’ye karşı antikor geliştiren kişilerin belirlenmesine yardımcı olur. Virüsün S (Spike) antijenine karşı gelişen antikorların ve miktarının tespiti aşı klinik çalışmalarında, uygulamalarında ve ayrıca plazma tedavisinin optimize edilmesinde kullanılabilir.
Hızlı antikor testi: Laboratuvar altyapısına ve analiz cihazına ihtiyaç duyulmadan sağlık profesyonellerince hastabaşında gerçekleştirilebilen ve parmaktan alınan bir kan örneği ile kısa bir süre içerisinde sonuç veren SARS-CoV-2 Hızlı Antikor Testi, kişinin SARS-CoV-2 enfeksiyonunu daha önce geçirip geçirmediğini tespit etmeye yardımcı olmaktadır.
Hızlı antijen testi: Hızlı antijen testi, özellikle PCR testine ve büyük laboratuvar ortamlarına erişimin kısıtlı olduğu bölgelerde, virüsü tespit etmek için ikinci bir alternatif olarak kullanılmaktadır. Cihaz gerektirmeden bir sağlık profesyoneli eşliğinde hastabaşında yapılabilen bir testtir. SARS-CoV-2 Hızlı Antijen Testi, hastaların karantinaya alınıp alınmamasına ilişkin hızlı karar alınmasına ve SARS-CoV-2 ile enfekte olmuş bir kişiyle temas ettiği bilinen kişilerin hızla test edilmesine de imkan tanır.
Testlerin hızla hayata geçmesini sağlayan en önemli etkenler ne oldu?
Roche Diagnostik olarak COVID-19 salgını ile mücadelenin ön saflarında önemli bir rol üstleniyoruz. Hastalara ve topluma karşı sorumluluğumuzu en iyi şekilde yerine getirebilmek için çok yoğun bir şekilde ilgili resmi otoriteler, sağlık hizmeti sağlayıcıları, sağlık profesyonelleri ve pandeminin üstesinden gelmek için çalışan diğer tüm kişi ve kurumlarla işbirliği içinde çalışıyoruz.
Etkili tedaviler ve önleyici bir aşı arayışı, hızlı, doğru ve güvenilir testlerin geniş çapta erişilebilirliğiyle başlar. Roche olarak oldukça kısa bir sürede, COVID-19 salgını ile mücadeleye yönelik kapsamlı bir test portföyü oluşturduk. Bizim en büyük gücümüz, hızlı çözümler geliştirmemizi ve bunları hastalara sunmamızı sağlayan gerekli altyapı ve kaynakların yanı sıra bulaşıcı hastalıklar alanında uzun yıllardır süre gelen derin bir bilgi ve deneyime sahip olmamızdı.
2021 COVID-19 alanındaki testlerde hangi başlıklar ön plana çıkacak, gündeminizde neler olacak?
Gelişmiş tanı yöntemleri ile, bugünün ve geleceğin ihtiyaçlarına en hızlı çözümleri sunabilmek hedeflenir. Yıl içerisinde COVID-19 salgınının seyri ve bu seyir dahilinde ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçlar bu alana yönelik test çözümlerini şekillendirecek unsurlar olacak. Mevsimsel grip vakalarının görülmeye başlandığı dönemde sağlık çalışanlarının doğru tedavi kararlarını almalarına yardımcı olmak amacıyla geliştirilen bir test olan SARS-CoV- 2 & İnfluenza A/B PCR testi de bunun önemli bir örneği.
Bu doğrultuda 2021 yılında hastalığın seyrine bağlı olarak etkin enfeksiyonların tanısı ve yönetimine yönelik gücünü yeni teknolojilerden alan test uygulamaları görebiliriz. Yine aynı faktöre bağlı olarak testlerin uygulanacağı konumların çeşitlenmesi de gündeme gelebilir. Zira farklı sağlık altyapıları, farklı araçların kullanımını gerekli kılabilir.
Önümüzdeki süreçte şüphesiz ki aşı çalışmaları dünyanın en önemli gündemi olmaya devam edecek. Bu çalışmalar kapsamında, bir toplulukta SARS-CoV-2’ye karşı antikor geliştiren kişilerin belirlenmesine yardımcı olan Anti-SARS-CoV-2 S kantitatif antikor testleri aşı yanıtı konusunda bize değerli veriler sağlayacak ve aşı çalışmalarına önemli katkıda bulunacak.
Bir diğer önemli gündem maddesi ise korona virüsün mutasyona uğrayan yeni türü. Bu konu hakkında elimizde bilgiler oldukça kısıtlı olsa da mutasyona uğrayan virüsün test dizaynlarımızı incelediğimizde bizim testlerimizde henüz bir performans kaybı yaratmadığını söyleyebiliriz. Bu konudaki incelemelerimiz sürekli olarak devam etmekte ve güncellenmektedir.
Tanı yöntemleri ve testler kamu sağlık politikalarının belirlenmesine hangi yönlerden katkı sağlıyor?
Testler; hastalığın hangi bölgelerde, ne kadar yaygın ve yoğun olduğunun saptanmasına yardımcı oluyor. Bu testlerden elde edilen veriler, kamu otoritelerinin hangi tedavinin hangi kaynaklarla uygulanacağı konusunda planlama yapabilmesini kolaylaştırıyor. Ayrıca sağlık altyapıları ve teknolojilerine yönelik kararlara da rehberlik ediyor.
COVID-19 sürecinde sağlık endüstrisi genelinde yapılan iş birliğinin ön saflarında yer alıyoruz ve hastalar için yeni tanı testleri ve tedaviler geliştirme sürecini daha da hızlandırmak adına kamu kuruluşlarıyla birlikte çalışıyoruz. Bu süreçte ülkemizde de, T.C. Sağlık Bakanlığı, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü ile yoğun bir iletişim içerisindeyiz. Sahip olduğumuz uzmanlık ve yetkinliklerimiz çerçevesinde salgınla mücadeleye sunduğumuz katkıların en başında ise her zamanki gibi hızlı bir şekilde geliştirdiğimiz ve hastaların erişimine sunduğumuz tanı çözümlerimiz geliyor. Tanı çözümleri sadece bir test sonucu elde etmemizi sağlamıyor, bunun çok daha ötesinde doktorların hastalar hakkında en doğru tedavi kararını vermesi ve hastalığın takibini yapmasını sağlıyor.
COVID-19 salgını boyunca sağlık sektöründe “tanı araçları” açısından ne değişti?
Hastalıkların tedavi aşamasına gelinmeden tanı çözümleriyle önlenebilmesini sağlamanın önemi aslında bilinen bir gerçekti. Ancak pandemi ile birlikte tanı süreçlerine yönelik bu bilinç toplumsal seviyede arttı. COVID-19 ile birlikte her gün test sayılarını ve hangi testin, ne için uygulanması gerektiğini konuşmaya başladık. Aslında hastalıklardan korunmak, tedaviden çok daha kritik ve çok daha az maliyetli. Pandeminin sağlık sektörüne katacağı en önemli ve olumlu kazanım belki de bu. İnsanlar artık daha fazla tarama ve test süreçlerini konuşmaya başladıkça ortaya çıkan bu toplumsal zihniyet değişiminin bir sonucu olarak karar vericilerin de yaklaşımlarında bir değişim yaşanması söz konusu olabilir. Dolayısıyla hastalıkların tedavi sürecindense öncelikle hastalığın önlenme sürecine yani tanı altyapısına yatırımın artırılması büyük önem kazanacak. Hastalıkların önlenmesine odaklanmak ve bu alanı önceliklendirmek, tedavi için çözüm üretme çabalarıyla birlikte toplum sağlığına katkı sağlamak adına çok daha akılcı bir yaklaşım olacak. En büyük şansımız ise pandemi sürecinde tanı altyapısı zayıf olan pek çok ülkede altyapıya yatırımın mecburen önceliklenmiş olması. Pandemi sona erdiğinde bu altyapılar hazır bulunacağı için düzenli tarama ve testlerle pek çok hastalığın oluşmasının önüne geçilebilir.