Bizde hava bitmez. Biri biter, biri başlar. Şimdilerde şöyle bir hava estiriliyor:
-Şartlar uygun, dış finansmanda sıkıntı yok, ekonomi büyüyecek, fakat Merkez Bankası (MB) engelliyor.
Acaba öyle mi?
Eğri oturalım, doğru konuşalım.
Türkiye ekonomisi, tasarruf açığı veren ve dış âlemin tasarruflarıyla büyüyebilen bir ekonomi.
Son tahlilde:
Bu değirmenin suyu, dışarıdan geliyor. Ekonominin çarkı, dış kaynakla dönüyor. Büyümenin hızlandığı yıllarda, büyük ölçüde, iç taleple (yaklaşık yüzde 70 oranında!) büyüyoruz. “İç pazara yönelik üretimin ve ihracatın önemli bir bölümünün ithalata olan bağımlılığını” bugünden yarına sıfırlamak mümkün değil.
Dolayısıyla..
Zaman zaman, aralarında “doku uyuşmazlığı” oluşsa da, “hızlı büyüme-yüksek cari açık” ikilisi, fevkalade “köklü ve kronik” bir ilişkiyi simgeliyor.
***
Ancak…
Büyüme, “potansiyel büyüme hızının” (enflasyonist baskı oluşturmayan ve finansal risk biriktirmeyen büyüme hızı) üzerine çıktığında, yani “belli bir eşikten sonra” işler karışıyor.
Bir dizi problem çıkıyor:
-Fiyat istikrarı zedeleniyor. Enflasyon, kuyruğu dikiyor.
-Cari açık, sürdürülebilir düzeyin üzerine tırmanıyor.
-Açığımızı finanse edenlerin portföy ve vade tercihlerine paralel olarak, bankacılık sisteminin aldığı riskler, finansal istikrarı tehdit etmeye başlıyor.
***
İşte tam da bu ortamda, MB, devreye girerek, gerek fiyat istikrarına ve gerekse finansal istikrara yönelik tehditleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Ekonominin, “potansiyel büyüme hızının” üzerine çıkmasına izin vermiyor.
Fena mı yapıyor?
-Bize göre, çok da iyi yapıyor, ama büyümeyi engellemekle itham ediliyor.
Aslında, para otoritesinin temkinli duruşunu ve reflekslerini son derece normal karşılamak gerekiyor.
Şurası kesin.
İçinde bulunduğumuz konjonktürde bizim için kritik olan, ne pahasına olursa olsun büyümek ve krize toslamak değil, istikrarı delmeden büyümektir.
***
İsterseniz, bir kere daha vurgulayalım.
Para politikası, elbette eleştirilebilir.
Ne var ki, MB’nin özerkliğinin korunması ve zedelenmemesi çok önemlidir. Özerklik, bir “yetki ve sorumluluk” paylaşımıdır.
Banka’nın itibarı, ülkenin itibarıdır. Faizi düşürebilmenin ön şartı, MB’nin “yasal özerkliği” ile “fiili özerkliği” arasında fark olmamasıdır. Aman ha!