Yaşlanma, serbest radikaller denen atık moleküller sayesinde gerçekleşiyor. Dışarıdan alınan gıdalar, sindirim sisteminde bir dizi işlemden geçtikten sonra, gözle görülemeyecek kadar ince kapiller damarlar sayesinde hücrelere taşınıyor. Burada oksijenle yanarak, enerjiye dönüşüyor. Enerji nasıl ki, insan yaşamı için vazgeçilmez bir konfor ve rahatlık sağlıyorsa, hücreler için de aynı şekilde hayati bir önem taşıyor. REEM Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, vücutla birlikte beynimizde de meydana gelen değişiklikleri ve konuyla ilgili diğer görüşlerini paylaşıyor.
Beyin ve vücut yaşlanmasının nedeni; serbest radikaller
Oksijen molekülü, enerji üretirken ya elektron vererek eksiklenir ya da elektron alarak oksitlenir. Bu aktivite esnasında bir elektronunu kaybetmiş veya bir fazla elektrona sahip enerji sonrası atık moleküller (serbest radikaller) oluşur. Dengesi bozulmuş serbest radikaller, yeniden çift elektronlu normal yapıya dönüşmek için, sürekli başka moleküllere saldırarak elektron alır ya da verir. Böylece vücudumuzdaki her hücre, günde ortalama 10 bin serbest radikalin saldırısına maruz kalır. Hücrelerimiz ürettiği antioksidan enzimlerle, bu oksitlenmiş ya da eksiklenmiş atık moleküllere (serbest radikallere) elektron vererek, durumu nötralize etmeye çalışır.
Serbest radikaller, nötralizan antioksidanlardan daha fazla olduğundan, hücre zarları ve kalıtım maddesi olan DNA, oluşan saldırılarla günden güne zarar görür ve dejenere olur. Hücre yenilenmesi maalesef DNA’yı sıfırdan yenileyemez. Serbest radikaller nedeniyle hasar gören DNA, her yenilenmede, giderek yaşlanmış haliyle bir sonraki hücreye nakledilir. Dolayısıyla serbest radikalleri uygun gıda disiplinleri ile elimine etmek, beyin ve vücut yaşlanmasını, buna bağlı olarak da unutkanlık başta olmak üzere birçok hastalığı yenmemizi ya da yavaşlatmamızı sağlar.
Yaşa Bağlı Bellek Bozukluğu ve Alzheimer
Serbest radikaller, zaman içinde sinir hücrelerinin de yaşlanmasına ve yorulmasına neden olarak, yaşa bağlı bellek bozukluğu, bunama ve Parkinson gibi birçok nörolojik hastalığa neden olur. Yaşa bağlı bellek bozukluğu (hafif kognitif bozukluk), adından da anlaşılacağı üzere, yaşlanma ile ortaya çıkan fizyolojik bir durumdur. Beyin yorgunluğu her yaşta görülebilirken, bu tablo yaşlılığa has bir problemdir. Stres, şikayetleri tetikleyebilir. Kişiler eşyaları koydukları yerleri, isimleri ya da yüzleri hatırlamakta güçlük çeker ve bundan da şikayeti olur. Alzheimer ve diğer demanslarda kişi, genellikle unutkanlıktan şikayetçi olmadığı halde, yaşa bağlı unutkanlıkta daha yoğun bir serzeniş vardır. Hatta kişi Alzheimer olduğundan korkmaya başlar ve bunu yüksek sesle dile getirir. Alzheimer’daki unutkanlık, kişiden önce çevreyi rahatsız eder, hasta yakınlarının isteği ve ısrarı ile doktora müracaat eder.
Yaşa bağlı bellek bozukluğunda kişi bizzat kendisi kliniğe gider ve “Acaba bende bunama mı var?” diye sorarak endişesini dile getirir. Bu yüzden kendiliğinden gelip, “Acaba Alzheimer’a mı yakalandım?” diyenlerin büyük çoğunluğunun, aslında Alzheimer hastalığı ile uzaktan yakından ilgileri bulunmaz. Ayrıca Alzheimer’da yakın hafıza kaybı söz konusu olup, geçmiş uzak hafıza nispeten korunduğu halde (ileri dönemlerde uzak hafıza da kaybolur), yaşa bağlı bellek bozukluğunda böyle bir ayrım yoktur.