Çift kol ve rahim nakillerinin ardından, gerçekleştirdikleri yüz nakliyle yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın konuştuğu ekibin başındaki Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi ve Estetik Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, sürecin tamamlanmasının ardından ’ütopik’ bir nakil planladığını açıkladı. Özkan’ın ayrıca ameliyatlardan hiçbir ücret almadığı ortaya çıktı.
’Ütopik’ olarak nitelendirdiği yeni çalışmasıyla ilgli şu an için bilgi veremeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Özkan, “5 sene önce rahim nakli de bize ütopik geliyordu. Şu an aklımda olsa bile, o çalışmayı yapmayacağım. Rahim nakli yapılan kadının bebeğini kucağına alması, yüz nakli yapılan hastanın da tamamen iyileşmesinden, tahminen 1- 1.5 yıl sonra yeni çalışmayı ele alacağım” dedi.
Ankara’nın Haymana İlçesi’nde oturan manifaturacı baba ve ev kadını annenin 6 çocuğundan biri olan Prof. Dr. Ömer Özkan, bugünlerde yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın gündeminden düşmüyor. Aynı anda bir hastasına tam yüz nakli, bir başka hastasına da çift kol ve bacak nakli yaparak tıp literatürüne giren Prof. Dr. Ömer Özkan, operasyonların üzerinden 5 gün geçmesine rağmen henüz dinlenmeye fırsat bulamadı.
Geç saatlerde geldiği evinde önce kızı 11 aylık Zeynep Lara ile ilgilenen, oyunlar oynayan, uyuduktan sonra da gecenin bir vakti, “Hastalarıma bir bakıp, geleyim” diyerek ayrılan ve gecesi gündüzüne karışan Prof. Dr. Ömer Özkan, aynı hastanede birlikte görev yaptığı eşi Plastik Cerrahi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan ile birlikte DHA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Prof. Dr. Özkan, liseyi Ankara Bahçelievler’deki Cumhuriyet Lisesi’nde okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gördüğünü, plastik cerrahi alanındaki uzmanlık eğitimini de Hacettepe’de aldığını anlattı. Ömer Özkan, dünyada mikro cerrahi konusunda en ileri iki ülke olan Japonya ve Tayvan’da 6’şar ay kaldığını, Avrupa Plastik Cerrahi Derneği’nin verdiği bursla da Almanya’nın Münih kentinde 3 ay çalışma yaptığını kaydetti. Prof. Dr. Özkan, “Ancak beni asıl yetiştiren Hacettepe’dir” vurgusunu yaptı.
TÜM UZUVLAR NAKLEDİLEBİLİR
Son yıllardaki organ nakilleriyle özel yaşamına, hobilerine zaman ayıramamasından, çok sevdiği futbolu oynamaya ve sinemaya gitmeye pek fırsat bulamamasından yakınan Prof. Dr. Özkan, ailece tatil de yapamadıklarını söyledi. Prof. Dr. Özkan, en son arkadaşlarıyla birlikte, taraftarı olduğu Galatasaray’ın Türk Telekom Arena’da Fenerbahçe’yi 3-1 yendiği maça gittiğini söyledi.
Prof. Dr. Özkan, 5 Ocak’ta da çift kol ve rahim nakillerini anlatmak üzere davet aldığı Japonya’ya gittiğini ve Japon meslektaşlarına deneyimlerini aktardığını kaydetti.
“AKLIMDA YENİ BİR İLK VAR”
Dünyada ilk kez kadavradan rahim naklini gerçekleştirdiği, şimdi de Türkiye’de ilk yüz naklini, bu ameliyatla aynı anda çift kol ve bacak nakliyle de yeni bir ilki gerçekleştirdiğinin hatırlatılması ve “Aklınızda başka bir ilk var mı?” sorusu üzerine Prof. Dr. Özkan, “Var. Bir şeyler planlıyoruz ama şimdi o konuya girmeyelim. Önce yüz naklini sonuçlandırmamız lazım” yanıtını verdi.
“Tüm uzuvlar nakledilebilir mi?” sorusuna “Evet” yanıtı veren Prof. Dr. Özkan, “Beyin de mi?” sorusuna da “Tüm uzuvlar” karşılığını verdi. Prof. Dr. Özkan, hangi uzvu nakletmeyi planladığına ilişkin soruya ise ısrarla “Hayır, söyleyemem” karşılığını verdi.
Prof. Dr. Özkan, rahim naklinin 1- 1.5 yıl, yüz naklinin de en az 1 yıl daha vaktini alacağına işaret ederek, “Bunların bir tanesinin takibi bile çok yorucudur. Uzun süre şehirden ayrılamıyorsunuz, tatil yapamıyorsunuz. Çok büyük bir yük altındayız. Onları tamamlamamız lazım. Yüz ve rahim ameliyatları yüzünden Antalya’dan uzun süre ayrılamayacağım” dedi.
ÜTOPİK BİR NAKİL PLANLANIYOR
Rahim ve yüz naklinin takibi sürerken yeni bir yük almanın gereği olmadığını vurgulayan Prof.Dr. Ömer Özkan, yapmayı planladığı uzuv nakliyle ilgili toplumda yoğun bir beklenti olup olmadığına ilişkin soruya da “Var da siz yok olduğunu düşünün. Aslında bu konuyu konuşmak istemiyorum. Ama bunu planlıyoruz. Şimdi biraz ütopik geliyor olabilir. Ancak 5 sene önce de rahim nakli bize ütopik geliyordu. ’Yapabilir miyiz?’ diye tartışıyorduk” diye konuştu.
“Ütopik” olarak nitelendirdiği, ancak sır vermediği yeni çalışmasının ancak rahim nakli yapılan kadının bebeğini kucağına alması, yüz nakli yapılan hastanın da tamamen iyileşmesinden sonra, tahminen 1- 1.5 yıl sonra ele alınabileceğini anlatan Prof. Dr. Özkan, yeni çalışmanın bu süreden sonra yapılacağını, şu an aklında olsa bile o çalışmayı yapmayacağını kaydetti. Prof. Dr. Özkan, bu nedenle, çift kol nakli yaptıktan yaklaşık 1 yıl sonra rahim nakli fikrine ısındığını ve adapte olduğunu anlattı. Prof. Dr. Özkan, yüz naklinin de çok önce planlamasına rağmen, rahim naklinin üzerinden 5- 6 ay geçmeden gündeme getirmediklerine değindi.
Prof. Dr. Özkan, “Belli bir süre geçtikten sonra, yüz nakli fikrini ısıttık, ’Artık yapalım, zamanı geldi’ diye düşündük. Rahim nakli operasyonu bizi çok yoruyor. Cihan Topla’a yaptığımız ilk çift kol naklinin yorgunluğu kalmadı, artık o iş bitti” dedi.
Prof. Dr. Ömer Özkan, ilk yüz naklinin yapıldığı Fransa’da 2005 yılından önce, daha hayvanlar üzerinde çalışılırken, yüz nakli yapmanın aklına geldiğini, ancak o dönem bu fikrini olgunlaştıramadığını, yapamadığını belirtti.
İKİ KEZ ARAYAN CUMHURBAŞKANIYLA GÖRÜŞEMEDİ
Prof. Dr. Özkan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bazı milletvekillerinin, Anayasa Mahkemesi üyelerinin ve meslektaşlarının kendisini arayarak tebrik ettiklerini, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başdanışmanı aracılığıyla iki kez telefonla aramasına rağmen, kendisine ulaşılamadığını, hastanın başında olduğu için telefonunu sekreterine bıraktığını, bu yüzden de Cumhurbaşkanı ile görüşemediğini söyledi.
İŞBİRLİĞİ TEKLİFLERİ
Prof. Dr. Ömer Özkan, tıp çevrelerinden olumsuz tepki alıp almadığı, meslektaşları arasında kıskançlık yapan olup olmadığı sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“En ufak olumsuz bir tepki görmedim. İyi tepkiler var. Japonya’dan Amerika’ya kadar tebrik edenler var. İşbirliği teklif edenler bile var. Ülke içinden de tebrikler yağıyor. Biz de bundan memnunuz. İşbirliği teklifleri bizim bu konuda çok üstün olduğumuz anlamına gelmiyor. Ama önemli bir işi başarıyorsunuz. Bu işi yapmış olan Amerika’da da insanlar var, ortak bir çalışma grubuna dahil etmek istiyorlar bizi. Tecrübeleri paylaşmak istiyorlar. Tabii, bizde iki tane, varsayalım Yunanistan’da bir tane, Bulgaristan’da bir tane yapıldıysa, bu üç merkezin birer tecrübesi yerine, birleşip, 5 vakanın tecrübesini paylaşması çok farklı olur. Bu tür operasyonların sayısının çok az olması nedeniyle, tecrübe birikimi ve paylaşımı yapmak istiyorlar. Özellikle Japonya’dan bu konuyla ilgili tebrik ve teklifler var. Avrupa’dan, Amerika’dan çok sayıda tebrik mesajı aldık.”
İşbirliği tekliflerine çok sıcak baktığını anlatan Prof. Dr. Özkan, “Bu operasyonlarda başarısız olsak bile tecrübemizi aktarmış olacağız. Bizim olumsuz tecrübelerimiz bile gelecekte insanlara ışık açacak bir şey. Böyle bir şey olmasını asla ummuyoruz tabii ki. Olumlu tecrübe olsun, onları paylaşalım isteriz. Ama bundan önceki her basamak, gelecek için bir tecrübe olacak” dedi.
YÜZ NAKLİ, RAHİM NAKLİNDEN PAHALI
Kol naklinin maliyetinin aşağı yukarı çıkarıldığını ve maliyetin 150-200 bin lira civarında göründüğünü, rahim naklinin biraz daha pahalı, yüz naklinin de rahim naklinden daha pahalı olduğunu belirten Prof. Dr. Özkan, ameliyatların maliyetlerinin henüz çıkarılmadığından söz etti.
“Bu ameliyatlar para için yapılacak ameliyatlar değil” diyen Prof. Dr. Özkan, ameliyatların masraflarının devlet tarafından ödeneceğini, bu konunun mevzuata konulduğunu, ancak henüz ameliyatlarla ilgili bir fiyatlandırma yapılamadığına dikkati çekti. Prof. Dr. Özkan, “Çünkü bu ameliyatların örneği yok. Ne gibi masraflar çıkacak, sonunda kaça malolacak henüz bilinmiyor? Ama sonunda bir fiyatlandırma çıkacak ve ilgili birimler bunun değerlendirmesini yapacak. Ancak her halükarda bu maliyetin hastanın cebinden çıkmayacağı kesin” diye konuştu.
“AMELİYATLARDAN PARA ALMADIM”
Prof. Dr. Özkan, ne rahim naklinden, ne kol naklinden, ne de yüz naklinden para kazanmadığını, bu ameliyatları prestij için yaptığını belirterek, şöyle dedi:
“Bu bir prestij ameliyatı, bu bir sembol ameliyat. Bu artık plastik cerrahide tavan ameliyattır. Bu ülkede, bu kurumda ülkenin plastik cerrahları tarafından bu ameliyatlar yapılıyorsa, burada artık yapılamayacak ameliyat yoktur. Bu ülkenin geldiği düzeyi gösteren ameliyatlardır. Yurt dışında sözü geçtiği zaman, ’Türkiye’de yüz nakli bile yapılıyor’ denecek olması önemlidir. Bunlar herhangi bir maddi beklentiyle yapılacak ameliyatlar değil. Zaten bunun maddi olarak karşılığının olması söz konusu değil. Bunun karşılığında ’Ben bu kadar kazanıyorum’ demeniz de mümkün değil. Para almamız da doğal değil. Bunlar tamamen kendi kişisel isteğimizle yapılan, içten gelen arzularla yapılan ameliyatlar.
KADAVRA ÜZERİNDE ÇALIŞARAK HAZIRLANDIM
Prof. Dr. Özkan, kadavradan rahim naklinin dünyada örneği olmadığını, kol nakliyle ilgili olarak önceden, kopan kolların yerine dikilmesi operasyonlarında tecrübe edindiğini, yüz naklinde ise dünyada tecrübenin çok az olduğunu vurguladı. Dünyada, tam yüz nakli, kısmi yüz nakli, ’tama yakın yüz nakli’ denilen bir kavram olduğunu, bu nakillerin her birinden üçer- beşer kez yapıldığını belirten Prof. Dr. Özkan, daha önce yapılan nakil sayısının az olması nedeniyle nakillere hep kadavra üzerinde çalışarak hazırlandığını kaydetti.
Yaptığı yüz nakliyle ilgili tıp çevrelerinden olumsuz eleştiriler ya da kıskançlıkla yaklaşanlar olup olmadığına ilişkin soruyu da yanıtlayan Prof. Dr. Özkan, tanınmış plastik cerrahların ve hocaların birçoğunun övgülerini aldığını, olumsuz yaklaşan kimse olmadığını vurguladı.
Dünyada yüz nakli yapılan hasta sayısının 15’ten fazla olduğu, bu konuda bazı tartışmalar yaşandığına işaret eden Prof. Dr. Özkan, bunlardan bir kısmının tam, bir kısmının kısmi yüz nakli olduğunu, tam yüz nakli sayısının 7-8 civarında olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Özkan, yüz naklinin en çok yapıldığı ülkenin 7-8 nakille Fransa olduğunu, onu 4 nakille ABD’nin izlediğini, Çin, İspanya ve Belçika’da da 1’er yüz nakli yapıldığını, Belçika’daki yüz naklinin de Antalya’dakinden 10 gün kadar önce yapıldığını açıkladı.
RAHİM NAKLİNİN MEVZUATI HAZIRLANIYOR
Kol naklini özel izinle ve kendi çabalarıyla yaptıklarını hatırlatan Prof. Dr. Özkan, bu operasyonları yapabilmek için bir mevzuata ihtiyaç duyulduğunu, ama yeni yapılması planlanan bir ameliyatın mevzuatının olmasının da beklenemeyeceğini anlattı. Rahim naklinin mevzuata giremediğini, çünkü dünyada bile örneği bulunmadığına dikkati çeken Prof. Dr. Özkan, şu bilgileri verdi:
“Bize ’Eğer rahim nakli yapmak istiyorsanız ve bizi buna yapabileceğinize inandırırsanız, ikna olursak özel izin veririz’ dediler. Hakikaten çok çaba gösterdik ve Sağlık Bakanlığı’nı ikna ettik, onlar da iyi bir çalışma yaptı ve rahim naklinde yine özel izin verdiler. Ama devamlı özel izin olmaz. Mevzuat gerekiyor. Eğer rahim naklinde başarılı olursak, o da mevzuata dahil edilecek. Bu da ancak, rahim naklettiğimiz hastanın çocuk sahibi olmasıyla anlaşılacak. Rahmin adapte olması için 6 aylık bir süre öngörmüştük ama acele etmenin anlamı yok. Verdiğimiz ilaç dozlarını iyice düşürmek istiyoruz. Biz 1 yıl planlıyoruz, çok da geciktirmeden, önceden hazırladığımız embriyoları rahime transfer edeceğiz. Bundan sonraki aşama tüp bebek uzmanlarının başarısı olacak.”
DÜNYAYA ÖRNEK BİR MEVZUAT
Prof. Dr. Ömer Özkan, Türkiye’nin organ naklinde dünyaya örnek olabilecek bir mevzuata sahip olduğunu, mevzuatın yasalaştığını belirterek, yasanın her şeyi içerdiğini, artık özel izne gerek kalmadığını, Akdeniz Üniversitesi ile birlikte 4 merkezde operasyon yapılmasına izin verildiğini hatırlattı.
Prof. Dr. Özkan, 1 yıldan beri Türkiye’nin hemen her yerinde toplantılar, seminerler yaparak, organ nakli koordinatörlerini bilgilendirdiklerine de işaret ederek, bunun meyvesini Uşak’ta, Ahmet Kaya’nın ölümünde gördüklerini söyledi. Prof. Dr. Özkan, Uşak’taki organ nakli koordinatörünün Kaya’nın organlarının bağışlanmasını, bu toplantılardan elde ettiği bilgi sayesinde organize ettiğini anlattı.
YÜZLERCE MESAJ GELDİ
Prof. Dr. Özkan, özellikle yüz nakli ameliyatının kamuoyunda çok ilgi uyandırdığını, e-mailine yüzlerce mesaj geldiğini, ama yoğunluğundan dolayı bu mesajları okuyamadığını kaydetti. Türkiye’de özellikle kol nakli bekleyen binlerce hasta olduğuna işaret eden Prof. Dr. Özkan, trafik kazaları, elektrik çarpması ve terörle mücadelede kolunu kaybeden binlerce hastanın yanı sıra, rahim nakli bekleyen de binlerce hasta bulunduğunu, bu hastaların diğer merkezlerde de nakillere başlanmasını beklediklerini, ancak bunun için yeterince bağış olması gerektiğine dikkati çekti. “Biz bir ilki başlattık. Taşı elimizin altına koyduk” diyen Prof. Dr. Özkan, izin verilen diğer merkezlerin de çalışmalara başlayacağını kaydetti.
ORGAN BAĞIŞI KARTI YETERLİ DEĞİL
Rahim ve yüz naklini eşi Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan’ın da içerisinde olduğu bir ekiple gerçekleştiren Prof. Dr. Ömer Özkan, eşiyle birlikte organlarını bağışladıklarını hatırlatarak, herkesi organ bağışına çağırdı. Prof. Dr. Özkan, bağış yapıldıktan sonra düzenlenen kartın aslında önemi olmadığını, organlarını bağışlayanların yakınlarının, buna izin vermemesi halinde bağışçının yanındaki kartın hükümsüz olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Özkan, bu nedenle, organlarını bağışlayanların resmi işlemlerin yanı sıra, ailesine, akrabalarına organlarını bağışladığını söylemelerini, öldüğünde organlarının alınması konusunda sorun çıkarmamalarını söylemelerinin önemli olduğunun altını çizdi.
FUTBOLDA DA ÇOK HIRSLI
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Cerrahi ve Rekonstrüktif Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan ise eşinin akademik çalışmalarında olduğu gibi severek oynadığı futbolda da ’çok hırslı’ olduğunu, hastaneden arkadaşlarıyla halı sahada futbol oynarken de hırsını ortaya koyduğuna işaret etti.
Eşinin sözleri üzerine Prof. Dr. Ömer Özkan, küçüklüğünden beri futbol oynamayı çok sevdiğine değinerek, “Mahalle aralarında kalabalık arkadaş grubuyla futbol oynardık. Birkaç yıl önceye gelinceye kadar da hastanedeki arkadaşlarımızla akşamları halı saha maçı yapardık. Son 1- 2 yıldır bazı durumlardan dolayı (ama bunun şike olayıyla ilgisi yok) futboldan bayağı soğudum. Futboldan uzaklaşmaya çalışıyorum” diye konuştu.
Eşinin futboldan soğumasının gayet normal olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan, “Son yıllarda Türkiye’de futbol oynanıyor mu? Bence oynanmıyor. Bakın İspanya Ligi’ne. İzlediğinizde oynanan futbol sizi doyuruyor. Ben de seviyorum futbolu. Ama Türkiye’de futbol çok kötü” diyerek, futbol bilgisini ortaya koydu.
Prof. Dr. Ömer Özkan ise futboldan soğumasını, “Futbolda kaliteden çok magazine düştü olaylar da ondan. Adamların magazinini beslemesi için mi futbol seyredeceğiz biz? İnşallah Türk futbolu eski kalitesine ulaşır da zevkle izleriz” yorumunu yaptı.
RUTİN EV HAYATI
Sabah erken başlayıp, gece geç saatlere kadar süren iş yaşamından sonra eve gelince sadece yemek yiyip, uzanmak istediklerine değinen Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan, gündelik yaşamlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Akşam evde günün kritiğini yapıyoruz. Genel olarak hayatımızda iş yoğunlukta. Hayatımızın yüzde 90’ı iş diyebilirim. Çünkü arkadaşlarımız da zaten genellikle işyerinden. Genelde iş konuşuyoruz. 11 aydan beri de Zeynep Lara’yı konuşuyoruz. O hayatımızda yeni bir neşe kaynağı. Ama ona da özellikle son zamanlarda, rahim nakliyle başlayan süreçte çok zaman ayıramıyoruz. Zeynep’ten önce hep dışarıda yemek yiyorduk. Çünkü eve çok geç geliyorduk. Gece 23.00’ten önce evde olamıyorduk. Akşam 20.00’den önce eve geldiğimizi hatırlamıyorum. Zeynep’ten sonra düzenli bir hayat yaşamak zorundaydık. Artık 11 aydır evde yemek yiyoruz. Pazar günleri eskiden geç kalkabiliyorduk ama Zeynep pazar sabahları da erken kalkıyor. Biz de erken kalkmak zorunda kalıyoruz. Arkadaşlarımızla kahvaltı yapıyoruz. Fırsat bulursak film izliyoruz. Onun dışında ekstra bir şey yapamıyoruz. Şu aralar hayatımız çok rutin.”
MUTFAĞA YALNIZCA YEMEK YEMEK İÇİN BERABER GİRİYORUZ
“Mutfağa beraber mi giriyorsunuz?” sorusuna Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan, “Beraber giriyoruz. Ama sadecek yemek yemek için mutfağa beraber giriyoruz” diye espri yaptı. Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan, eşinin ot ve sebze yemeklerini sevmediğini, daha çok et yemekleri yediklerini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan, mesai sonrası evde daha çok birlikte film izlediklerini de belirterek, “Ömer yoğun iş temposunun ardından evde huzur istiyor. Çünkü çok yoruluyor. Birlikte daha çok bilim kurgu ve aksiyon filmleri izliyoruz” dedi.
(Hürriyet)