Yapılan çalışmaların 2050 yılında her iki kişiden birinin alerjik yapıya sahip olacağını gösteriyor. Çocuk Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, 20 yıl öncesinde %3-5 oranında görülen alerji hastalıklarının günümüzde 2-3 kat artış göstererek %10-15 gibi bir orana çıktığını işaret etti.
Baharın gelmesiyle birlikte en sık konuşulan konulardan biri olan alerjilerin her geçen gün de önemi giderek artıyor. Zira araştırmalar alerjik hastalıkların hemen tamamında son yıllarda ciddi artış görüldüğünü gösteriyor. Bu noktada çevresel faktörler ve endüstrileşmenin çok büyük önemi bulunduğunu hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Çocuk Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, “Özellikle solunum alerjilerinin ortaya çıkmasında çok ciddi etkisinin olduğunu biliyoruz. Egzoz dumanı, hava kirliliğinin artması, işlenmiş, paketli gıdalar, mikroplastikler, nanopartiküllerin yanı sıra özellikle içinde bulunduğumuz dönemde kullanımı artan deterjanların kullanılması ile birçok kimyasal ve bunların solunmasıyla birlikte alerjik tepkiler artıyor.” diye konuştu.
Küresel ısınma polen mevsimini uzattı
Toplumda saman nezlesi olarak bilinen ve polenlerle ilişkili olan alerjik rinitin, bitkilerin polenlerini bıraktığı bahar aylarında görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, sözlerine şöyle devam etti: “Havaların, küresel ısınma ile birlikte daha erken ısınmaya başlaması, mevsim sezonun daha uzun sürmesi polenlere karşı maruziyeti arttırdı. Normalde Nisan ortasında başlamasını beklediğimiz bir polenizasyon Mart ortasında başlıyor ve normalden uzun sürüyor. Bu nedenle daha fazla aynı alerjenle, polenle karşılaşıyoruz.”
Evde geçirilen zaman artıkça solunum alerjieri artıyor
Ev içinde geçirilen zamanın artmasıyla birlikte solunum yolu alerjilerinin tetiklendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, sözlerine şöyle devam etti: “2 yaş öncesi daha çok besin alerjileri görülürken solunum yolu alerjileri 2 yaşından sonra görülüyor. Hava yolu ile alerji yapabilen maddeler içinde ev tozu akarları, küf, hayvan cilt döküntüleri, salgı ve tüyleri, yabani ot, çimen ve ağaç polenleri sayılabilir. Uzun süre evde kalmak da ev içi alerjenleri, ev tozu akarları, küf mantarları ve hayvan tüylerine olan maruziyetin artmasına neden oluyor. Bu nedenle özellikle evde kalınan zamanlarda gerekli önlemleri almak önem taşıyor. Ayrıca ev temizliği ve bulaşık, çamaşır makinesinde kullanılan deterjanlar, ev içinde kullanılan parfümler-oda kokuları sigara dumanı da solunum alerjilerin gözükmesinde katkı sağlıyor.”
Tüm alerjilerde aynı belirtiler görülmüyor
Alerjik reaksiyonda, değişik organ ve sistemler farklı derecelerde etkilendiğinden, alerjik hastalıkların belirtileri çok farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Solunum yolu alerjilerinin çocuğun yaşam kalitesini düşürdüğünü önemle vurgulayan Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, “Alerjik nezle de burun kaşıntısı, arka arkaya 10-15 defa oluşan hapşırık, burun akıntısı, daha sonra burnun tıkanması, zor nefes almak, ağzı açık uyumak, ağzı açık uyumak ve burnun tıkanmasıyla birlikte gece horlamalarının artması, gözlerde kaşıntı, sulanma, kızarıklık, nefes darlığı, düzelmeyen öksürük ve hırıltılı solunum sıklıkla karşılaştığımız şikayetler arasında yer alıyor. Eğer iyi tedavi edilmezse küçük çocuklar için tekrar eden kulak iltihaplanmaları ve işitme kayıpları, büyük çocuklar ve erişkinler için de sinüzitin tekrar etmesi gibi hayat kalitesini bozan durumlar ve tekrar eden antibiyotik kullanım ihtiyaçlarıyla karşılaşıyoruz” diye konuştu.
Alerjide alınabilecek önlemler
“Alerjinin neye karşı olduğunu bilmek, alerji zamanı gelmeden önlemlerini almak, gerekiyorsa alerji koruyucu ilaçları kullanmak gerekiyor” diye konuşan Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban şunları da ekliyor; “gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçilmesi ve çocukların fast-food yerine sebze, meyve ağırlıklı beslenmesi önemli. İşlenmiş, paketli, boyalı, kıvam artırıcı içeren besinlerden uzak durulmalı. Çocukların, alerjen ve enfeksiyonlarla daha kolay karşılaşabilecekleri kreş, alışveriş merkezi gibi ortamlara mümkünse erken yaşlarda sokulmaması gerekiyor. Kullanılan vitaminler, bitkisel ilaçlar bağışıklığı zayıf olan çocuğu koruyamıyor. Su ve sabunla el yıkamak yeterli, el dezenfaktanları kullanmamak, kullanılsa bile daha sonra durulayıp dezanfaktanı uzaklaştırmak da alerjik çocuklar için önem taşıyor. Ev temizliğinde güçlü kimyasal çozücüler, çamaşır ve bulaşık makinası deterjanlarının kullanılmasından mümkün olduğunca kaçınmak veya en az miktarda düşük güçtekileri kullanıp, ek durulama yaparak deterjanları olabildiğince uzaklaştırmak çok önemlidir. Sigara dumanı ve hava kirliliği de solunum alerjenlerini çok arttırmaktadır. Sigara balkonda dahi içilse ev içindeki çocukların akciğerlerini etkilemektedir. Mikroplastiklerin vücuda girmesi de alerjik hastalıkları artırmaktadır, bu sebeple mikroplastik içeren besinler, plastik pişirme, saklama poşetlerinden uzak durulmalıdır. Kısaca 1960‘dan önce büyükannelerimizin ev içinde neler yaptıkları, ne yiyip, içtikleri, nasıl temizlik yaptıkları tekrar hatırlanmalıdır. Ev içi alerjen miktarını azaltmakta önemli. Ev tozu akarı-mite alerjisi var ise yün, kuş tüyü yatak, yorgan, yastık kullanmamak, yün halı, kalın perdeler kullanmamak, nevresim kılıflarını 60 °C ve üstünde haftada bir yıkamak. Ev içi nem oranını %30-50 arasında tutmak, tüylü hayvan beslememek fayda sağlar. Polenler için ise sabahtan öğlen saatlerine kadarki sürede camları açmamak, dışarı çıkarken siperli şapka, gözlük kullanmak. Eve girildiğinde duş almak. Polen mevsiminde polenin yoğun olduğu piknik alanlarına gitmemek şikâyetleri azaltacaktır.”