Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Girginer, ‘aile hekimleri’nin bireyin sağlık sorumluluğunu üstlendiğini belirterek aile hekimliği uygulaması sonrasında Türkiye’de anne ve bebek ölüm hızlarında ciddi düşüşler yaşandığını söyledi.
Aile Hekimleri Dernekleri’ni tek çatı altında toplayan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF), bireylerle aile hekimlerinin iş birliği içinde olması gerektiğini vurguluyor.
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Türkiye’deki ‘aile hekimliği’ konusuna dikkat çekmek ve bireylere haklarını hatırlatmak için İstanbul Taksim Titanic Hotel’de bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya ev sahipliği yapan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Girginer, ‘Aile Hekimliği’nin Türkiye’nin yeni sağlık yüzü, gücü ve geleceği olduğunu söyledi. 2005 yılında Düzce’de pilot uygulama olarak ‘Aile Hekimliği’ne başlandığını anımsatan Girginer, uygulamanın 13 Aralık 2010’da tüm ülkeyi kapsayacak şekilde yaygınlaştırıldığını ifade etti.
‘Bireyin Sağlık Avukatı Aile Hekimleridir’
Aile hekimlerinin bireyin ‘sağlık avukatı’ olduğuna değinen Girginer, “Aile hekimi bireyin sağlık sorumluluğunu üstlenir. Sağlık durumunu korumakla yükümlüdür. Yani aile hekimlerinin en öncelikli amacı koruyucu hekimliktir. Bireyin mevcut sağlık durumunun kötüye gitmesini önlemek için hastasıyla birlikte çalışır” dedi.
Koruyucu hekimlik yaparken de gebe izlemleri, bebek izlemleri ve bebek aşılamalarının öncelikli görevleri olduğunu kaydeden Dr. Girginer, şunları söyledi:
“Aile hekimliği uygulamasına geçildikten sonra çeşitli araştırmalar yapıldı. Uygulamanın başlamadığı 2000’li yıllara baktığımızda ne kadar hızlı yol aldığımızı görüyoruz. Örneğin; 2000 yılında ‘gebe başına ortalama izlenme oranı’ yüzde 1,7 iken 2010’da bu oran 3 kat artarak yüzde 4,2’lere çıktı. Yine ‘bebek başına ortalama izlenme oranı’ 2000 yılında yüzde 3,2 iken 2010 yılında bu oran yüzde 7,1’e kadar yükseldi. Öte yandan bu uygulamaya geçildikten sonra anne ve bebek ölüm hızlarında da ciddi oranda düşüşler kaydedildi. 2006 yılında anne ölüm hızı yüzbinde 28,5 oranındayken 2011’de yüzbinde 14,8’lere geriledi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerini inceleyip karşılaştırma yaptığımızda Türkiye’nin bebek ölüm hızlarında Dünya ve Asya ortalamasının çok altında olduğunu görüyoruz. Dünyada bu oran binde 40’larda, Asya’da ise binde 36 seviyelerinde. Biz binde 10 ile ortalamaların oldukça altında yer alıyoruz. Avrupa ortalaması ise binde 6’larda…
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu olarak hedefimiz bu oranları daha da aşağılara çekebilmektir. Bu konuda tüm Türkiye’de üzerimize düşen görevleri yerine getirerek hedeflerimize ulaşmak için çalışacağız.”
Aile hekimlerinin özverili ve sorumluluk içinde yaptığı çalışmalar sayesinde ülke sağlık göstergelerine olumlu katkılar yaptıklarını ifade eden Dr. Murat Girginer, “Türkiye’de bebek ölüm hızında aile hekimliğinden sonra gözlenen düşüş de çok önemlidir. 2006 yılında binde 22,3 iken, 2008’de binde 17,9’a, 2009’da binde 13,1’e, 2010’da binde 10, 2011 yılında ise binde 9,1’lere kadar gerilemiştir. Bu azalan oranlar bizim için çok büyük önem taşıyor. Türkiye’de aile hekimliği sayesinde daha sağlıklı bir nesil yetişiyor.” dedi.
‘Yeni doğan ölüm hızı da düştü’
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre Türkiye’de yeni doğan ölüm hızının da büyük oranda düşüş gösterdiğini söyleyen AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Girginer, konuya ilişkin görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Avrupa’da yeni doğan ölüm hızı binde 4’lerde… Türkiye’de ise bu oran aile hekimliği uygulamasının da katkılarıyla binde 8’lere kadar geriledi. Yeni doğan ölüm hızı ortalaması Asya ülkelerinde ve dünyada binde 23’lerdedir. Türkiye’deki bu oranların yıllara göre dağılımına bakalım; 2006 yılında yeni doğan ölüm hızı binde 14,3’lerdeydi. Bu oran 2008’de binde 13’lere, 2009’da binde 10’lara kadar geriledi. 2010 yılında ise bu oran binde 8,5’lere indi. WHO’nun 2010 yılı çocuk ölüm hızı verilerine baktığımızda Türkiye hala binde 13’lerde… Bu oran Avrupa’da binde 7’ler seviyesindedir. AHEF olarak hedefimiz bu oranları mümkün olduğu kadar aşağılara çekebilmektir.”
‘Aşılamada büyük başarı’
Türkiye’de aşılama uygulamasının eskiden ‘sağlık ocakları’ kanalıyla yapıldığını hatırlatan Dr. Girginer, aile hekimliği uygulaması ile aşılama konusunun daha da ciddiyetle izlendiğini söyledi. Soğuk zincir sistemi ile aşıların güvenle korunmasının çok önemli olduğunu kaydeden Girginer, “Türkiye’de aşı konusunda soğuk zincir sistemini en iyi uygulayan kurumlar Aile Sağlığı Merkezleri’dir. Her birey de aile hekimi tarafından yakından takip ediliyor. Aşı takvimleri anne/babaların işbirliği ile birlikte başarıyla uygulanıyor” dedi. Aile hekimliği uygulaması öncesinde 2000 yılında aşılama oranlarının yüzde 80’ler seviyesinde olduğunu belirten Girginer, aile hekimliği uygulaması ile bu oranın yüzde 97’lere ulaştığını söyledi.
Türkiye’nin aşılanma oranlarında yakaladığı başarılarla dünyada örnek ülkelerden biri haline geldiğini vurgulayan Dr. Girginer, Türkiye aşılama oranları ile Avrupa aşılama oranlarını karşılaştırdı. Girginer, “1994 yılında Türkiye’de aşılama oranı yüzde 81’lerdeyken Avrupa ortalaması yüzde 89’lardaydı. 2002 yılında Türkiye’deki oran yüzde 78, Avrupa ise yüzde 94’lerdeydi. Ancak 2011 yılı verilerine baktığımızda Türkiye aşılama ortalaması yüzde 97 iken Avrupa ortalaması yüzde 94 seviyelerinde kaldı” diye konuştu.
Girginer anne adaylarına da sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmeleri ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirmeleri için mutlaka aile hekimlerine başvurmalarını ve kontrollerini yaptırmalarını da önerdi.