Kişinin geçmişteki deneyimlerine dayanan bir duyu olarak tanımlanan ağrıya verilen reaksiyon da kişiden kişiye değişiyor.
Ağrı algısının ve ağrıya verilen reaksiyonun kişiler arasında değişiklik gösterdiği, bu konuda farklı kültürler arasında ciddi ayrımlar olduğu biliniyor. Kişiler arasındaki ağrı eşiği farklılıkları üzerine yapılan araştırmalar, bazı kişilerin ağrıya daha hassas olmasına karşın, bazılarının çok dirençli olduğunu gösteriyor. Bu farklılıkları ortaya koymak için yapılan çalışmalarda farklı ırk, cinsiyet ve yaş gibi faktörlerin değerlendirildiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Yücel, kişilerin çektiği ağrı genetik mirastan mı kaynaklanıyor? sorusunu yanıtladı. Ağrının akut ve kronik olarak ikiye ayrıldığını belirten Prof. Dr. Yücel, “Akut ağrı; böbrek taşı ağrısı, doğum ağrısı, ameliyat sonrası ağrı ya da diş ağrısı gibi bir uyarana bağlı ağrılar olurken kronik ağrı çok daha karmaşık bir klinik tablo gösteriyor” dedi. Dünyada her yüz kişiden 15-20’sinin nedeni bilinmeyen ağrı sendromları hastası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yü- cel, “Kronik baş ağrısı ve pelvik ağrı gibi birçok hastalık bu grupta yer alıyor. Bu kişilerin sadece psikolojik olarak ağrı çektiğini söylemek çok doğru değil. Bu da, son yıllarda bu hastalıklar ile genetik arasında bir bağlantı olup olmadığına ilişkin çalışmaları hızlandırıyor.” diye konuştu. Ağrıyla ilişkili 200 gen bulundu Son yıllarda kronik ağrılı hastalıkların genetik bir temelinin olup olmadığı sorusuna yanıt arandığını anlatan Prof. Dr. Yücel, “Özellikle hangi genlerin ağrı duyarlılığını oluşturduğuna dair birçok laboratuvar çalışması gerçekleştirildi. Bu çalışmalar sonucunda ağrıya duyarlılık oluşturan yaklaşık 200 gen bulundu ve Ağrı Genleri Veri Bankası (Pain Genes Database) adlı yayın çıkarıldı.” diye konuştu.
Ağrı ve genetik ilişkisi çok karmaşık
İnsanlar üzerine yapılan çalışmaların doğuştan ağrı duyusunu algılamayan kişiler üzerinde yoğunlaştığını söyleyen Prof. Dr. Yücel, “Ağrı algısının bozuk olduğu bu kişilerde beş farklı grup genin rol oynadığı, ancak bu genlerde çok sayıda mutasyon olduğu gözlendi. Bu çalışmaların birinde; 7 farklı ülkeden 9 ayrı ailede bulunan tek bir gende 9 ayrı mutasyon saptandı. Bu sonuç, ağrı ve genetik konusunun tahmin edilenin aksine çok karmaşık olduğu sonucunu ortaya koydu” dedi. Bu çalışmaların ortada bir ağrılı uyaran olmadan da ağrılı bir tablonun ortaya çıkabileceğini gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yücel, vücutta bu sistemi harekete geçirecek herhangi bir uyaran, stres, enfeksiyon gibi bir durumun bile ağrıya hassas kişilerde ağrılı sendromlar oluşturabileceğini belirtti. Prof. Dr. Yücel; “ Bu tabloda hormonların ve bağışıklık sisteminin de etkisi olduğu belirlendi. Kişilerin genetik yatkınlığı varsa, vücut ağrı oluşturuyor” dedi.
Gelecekte kişiye özel ilaç üretilebilir
Kişilerin ağrı kesicilere verdikleri tepkilerin de genetik yapı, cinsiyet, yaş, eşlik eden hastalıklar ve kullanınlan yan ilaçlar gibi etkenlere göre değiştiğini belirten Prof. Dr. Yücel, geçmişte çok ağrılı deneyim geçirmiş bazı kişilerin ağrıya daha dayanıklı olmasına karşın, bazılarının gün geç- tikçe daha da hassaslaşmasının da mümkün olduğunu anlattı. “Bugün için kronik, kontrol altına alınamayan ağrıların tedavisinde girişimsel yöntemler halen güncelliğini koruyor ve birçok hastanın yaşam kalitesinin düzelmesini sağlıyor” diyen Prof. Dr. Yücel “Yapılacak çalışmalarla, gelecekte kişinin genetik yapısı araştırıldıktan sonra ona uygun ilaç tedavisinin verilmesi gibi çok heyecan verici sonuçlara ulaşmak mümkün görünüyor” dedi.