Pandemi süreci ve sonrasının değerlendirildiği Tıbbi Tedarik Dijital Konferansında, sektörün stratejik sektör olarak dillendirildiği ancak stratejik sektör olarak değerlendirilmediği belirtildi. Pandemi sürecinin tıbbi cihaz ihracatı açısından iyi değerlendirilmediğinin konuşulduğu konferansta, bu süreçte sektörün öneminin anlaşıldığı ancak politikalar ve yaklaşımların pek değişmediği kaydedildi.
Tıbbi Tedarik Kongresi kapsamında yapılan Tıbbi Tedarik Dijital Konferanslarının ilki 29 Mayıs 2020’de “COVID-19 Tıbbi Cihaz & Medikal Endüstrisi Genel Durumu” başlığı ile gerçekleşti. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Melih Bulut ve TÜSAP Genel Sekreteri ve Ekspoturk Genel Müdürü Beşir Kemal Şahin tarafından yapılan Konferansta SEİS Başkanı Metin Demir, Tıbbi Tedarik Kongresi Genel Sekreteri ve TOBB Medikal Meclis Başkan Yardımcısı Erkin Delikanlı ve SADER Başkanı Arzu Balkaş konuşmacı olarak yer aldı.
400’ün üzerinde sektör temsilcisinin katılığı, Pandemi öncesi tıbbi cihaz sektörünün nerede olduğu ve COVID-19 sonrası süreçte nerede olacağına ilişkin değerlendirme ve görüşlerin paylaşıldığı Konferansta, 3 soruluk bir anket yapılarak bu sorular üzerine konuşmacılardan yorum yapmaları istendi.
“Pandemi sürecinde asıl başarı doktorlar, hemşireler ve tıbbi cihaz üreticilerinde”
Koronovirüs öncesi bilim ve teknoloji devrimi – biyodevrim içinde bulunulduğundan bahseden Moderatör Prof. Dr. Melih Bulut, virüsün tüm dünyayı etkileyen gelmiş geçmiş en büyük dönüştürücü olduğunu söyledi. Bireyin, toplumun ve dünyanın yani sağlığının bütüncül olarak ele alınmasının altını çizen Bulut, tedavi, koruma ve geliştirmenin de birarada düşülmesi gerektiğine dikkat çekti. Pandeminin sadece bir salgından ibaret görülmemesi gerektiğini; dünyada göç ve mülteci krizi, iklim krizi, ekonomik kriz ve pandemi krizinin arka arkaya geldiğini ve ekonomi krizi ile aslında duvara toslandığını söyleyen Bulut, ülkeyi yönetenlerin temel bir yanlış yaparak sağlık sektörünü stratejik bir sektör olarak görmediğini ifade etti. İkinci temel yanlışın sağlığa ayrılan paranın bir harcama yani gider kalemi olarak kaydedilmesi olduğunu söyleyen Bulut, Pandemi sürecinde sağlık sisteminin başarısından bahsedildiğini ancak asıl başarının doktorlar, hemşireler ve tıbbi cihazcılar olmak üzere sağlık çalışanlarından kaynaklandığını vurguladı.
SEKTÖRÜN ÖNEMİ ANLAŞILMAKLA BİRLİKTE POLİTİKA VE YAKLAŞIMLAR DEĞİŞMEDİ
Tıbbi cihaz ve medikal sektörün pandemi öncesi ve sonrası durumu hakkında görüşleri sorulan katılımcıların yüzde 63’ü sektörün öneminin iyi anlaşıldığını ancak politika ve yaklaşımların değişmediğini belirtti. Katılımcıların yüzde 29’u ise sektörün öneminin yeteri kadar anlaşılmadığı ve eskisine nazaran daha sıkıntılı bir süreç yaşanacağı yönünde seçeneği işaretledi.
Erkin Delikanlı: “Pandemi sürecinde tıbbi cihaz sektörü sağlık çalışanları ile mücadeleye devam etti”
Tıbbi cihaz endüstrisinin 650 milyon Dolar ihracat ve 2 milyar dolar iç hacim kapasitesi ile ülkede her türlü tıbbi cihaz inovasyonuna destek olan bir sektör olduğunu kaydeden Erkin Delikanlı, sektörün ilk başta tıbbi tedarik zincirinin en alt kademesinde yer alan ‘maske’ ile eşleştirildiğini ve bununla kıymetlendirilmeye çalışıldığını ifade etti. Sağlıktaki başarının sistemin başarısından değil de insanların sorumluluk bilincinden kaynaklandığının altını çizen Delikanlı, sektörün pandemi sürecinde tüm endüstrinin 12 aydır Kamu’dan 24 aydır üniversite hastanelerinden tahsilat yapamamasına ve tüm olumsuz koşullara rağmen solunum cihazlarından yoğun bakım ekipmanlarına kadar ihtiyaç duyulan her alanda sağlık profesyonelleri ile birlikte mücadeleye devam ettiğini söyledi.
Pandeminin tıbbi cihaz sektörünün değerinin anlaşılmasına vesile olduğunu sözlerine ekleyen Delikanlı, “Umarım bundan sonraki süreçte yeni yatırımlar, yeni yerler, yeni alanlar açmak yerine bu işe yıllardır gönül veren kişi, kurum ve kuruluşlara destek ve faaliyet alanları açılır. Biz de bunun üzerinden ülkeyi markalaştırma konusunda elimizden geleni yapmaya ve ithal oranını yüzde 85’lerden kabul edilebilir bir orana çekmeye gayret gösteririz” dedi.
Melih Bulut: “Markalaşma konusunda tek taraflı olarak sağlık turizmine bel bağlandı”
Ülkeyi markalaştırma konusunda özellikle tek taraflı sağlık turizmine bel bağlandığına ve pandemi ile birlikte bu hizmetlerin bıçak gibi kesildiğine dikkat çeken Melih Bulut, “Özellikle özel hastanelerin böyle bir hatası oldu. Yurtdışı yatırımlara ya da tıbbi cihazcılarla işbirliğine öncelik verilmedi” diye konuştu.
Arzu Balkaş: “Türkiye’nin hızlı hareket edebilme refleksi bazı konularda sorun etmeden devam etmeyi sağladı”
Pandemi sürecinde sektörün öneminin net bir şekilde anlaşıldığını ancak politika anlamında henüz bir değişiklik görülmediğini kaydeden Arzu Balkaş, sektörün yetkinliklerinin, kapasitesinin, insan gücünün, inovasyon gücünün ve teknoparklarının bir arada ve doğru politikalarla değerlendirilmesine yönelik beklentisini dile getirdi. Türkiye’nin sağlık hizmet sunumu, üniversiteleri, tıbbi cihazları, ilaç ve tanı sistemleri ile bir dünya markası olma potansiyeli olduğunu belirten Balkaş, “Pandemi sürecinde dünyaya baktığımızda süper güç dediğimiz tıbbi cihaz sektörünün yüzde 60’ını ve tıbbi cihazda en büyük 30 firmayı ellerinde tutan devlerin nasıl zorlandığını gördük. Küresel sağlık tehditlerine ne kadar hazırlıksız olduğumuzu acı tecrübelerle test ettik. Türkiye’de hızlı hareket edebilme refleksi bazı şeyleri sorun etmeden devam etmeyi sağladı. Sektörün tahsilat güçlüğü, döviz kurlarının artışı, finansal maliyetlerin durması, ekonomik kalkan paketinde mücbir sebep kapsamında sayılmaması zorlayıcı oldu. Oysaki elektif ameliyatların yapılmadığı için ‘0’ ciro yapan şirketler var. Tüm olumsuzluklara rağmen sektör olarak çok çalıştık ve hastanelere teknik destek, bakım ve onarım konusunda tüm hizmetlerimizi aksatmadan sürdürdük. Sektör STK’ları olarak da biraraya gelerek neler yapabileceğimizi konuştuk. Türkiye’nin pandemi sürecindeki başarısı topyekun bir başarıdır. Bu başarının arkasında insan gücünü bir yana bırakırsak bilimsel düşünce, ortak akıl, işbirliği ve paydaşlar arasında koordinasyon, güven, inanç ve özveri var. Bizleri birtakım fiyat baskıları altına alıp test ederek değil de bir güven ve işbirliği içinde birlikte strateji geliştirme ile gidilirse sürdürülebilirlik ve rekabet gücü sağlarız” diye konuştu.
Erkin Delikanlı: “Hepimiz tahsilatı ve onun vermiş olduğu yorgunluğu konuşuyoruz”
Kısa süre önce TİTCK diye bir kurum olmadığı ve 3 tane yan teklifle tıbbi cihaz alımı yapılıyor olduğunu ve bir regülasyon ya da bir standart olmadığını söyleyen Erkin Delikanlı, “Bugün geldiğimiz ekonomik koşullar ve sistemin güncellenmemesi nedeni ile hepimiz tahsilatı ve onun vermiş olduğu yorgunluğu konuşuyoruz. İnovasyon, Ar-Ge ya da geliştirilebilir Ar-Ge’den bugün bahsedilebiliyorsa tıbbi cihaz endüstrisinin bıkmadan vereceği destekten kaynaklanıyor. Bundan sonra da ileriye gideceğiz. Yeter ki çok olalım, çoğulcu olalım” dedi.
Metin Demir: “Sağlık hizmet sunucuları, tıbbi cihaz endüstrisi ve ilaç sektörü olarak sağlık sistemi bir bütündür”
2003 yılından 2020 yılına gelinen noktada 14 milyon Dolar olan ihracatın 600 milyon Dolar’ı geçtiğini ve ihracatta pazar çeşitliliği ile birlikte inovatif ve konvansiyonel ürünlerde çeşitliliğin hayli arttığını vurgulayan Metin Demir, sektörde güç birliği olursa ve potansiyele inanılırsa başarının geleceğini ve tıbbi cihaz sektörünün yazdığı başarı hikayesinde sektörün sinerjisine karar vericilerin de katkı vermesi ve ortak olması temennisini dile getirdi.
Yıllardır tıbbi cihaz sektörü ile, ilaç sektörü ile, sağlık hizmet sunucuları ile sağlık sistemi bir bütün olduğunu ve bu bütünlük içinde sektörün kıymetinin dünyaca anlaşıldığını ancak sektöre henüz bunun yansımadığını ifade eden Demir, “Bu değer zincirinde bir halka negatif ise oranın çıktısı da negatif oluyor. Bu zincirin halkalarının tamamı güçlü olursa ve birbirine destek verirse herkese artı değer sağlar” şeklinde konuştu.
Karar vericilere ulaşma noktasında bir sıkıntı olmadığını ancak sektörün istediği sonuçların henüz alınmadığını kaydeden Demir, “Sektördeki arkadaşlarımızda artık bir moral bozukluğu, motivasyon eksikliği var. Negatifin pozitife dönme sürecinin artık uzamaması gerekiyor. Bir virüs tankla tüfekle verilemeyecek zararları tüm dünyaya verdi. Dünya şu anda ‘sağlık mı, ekonomi mi’ ikilemini tartışmaya başladı. Bunun sürdürülebilir olmadığını ve ekonomik çıktılarının tahammül edilemeyeceğini gördü. Neredeyse ölen ölür, kalan sağlar bizimdir noktasına geldi. Çünkü artık ekonominin döndürülemez noktaya gittiğini gördü. Pandemi noktasında İtalya, İspanya gibi bizden çok daha kötü ülkeler, bizden çok daha hızlı bir şekilde sokaklara döküldü. Ülke olarak en başından beri kontrollü gittik” dedi.
Tıbbi cihaz sektörü olarak 13 Şubat’tan Sağlık Bakanlığı’na bir mektup ile son 3 yılda Çin’den yıllık ortalama 250 milyon Dolar ithalat yapıldığı bilgisi ile bu ithalatın 6 aylık süreç içinde yapılamayacağı öngörüsünün paylaşıldığı söyleyen Demir, Kamu’nun sektörün uyarılarına karşı kayıtsız kaldığını belirtti.
TIBBİ CİHAZ VE MEDİKAL ENDÜSTRİSİ STRATEJİK SEKTÖR OLARAK DİLLENDİRİLİYOR AMA ÖYLE DEĞERLENDİRİLMİYOR
Tıbbi cihaz ve medikal endüstrinin bu dönemde yaşadığı en büyük sıkıntının ne olduğunu sorulan katılımcıların yüzde 58’i sektörün stratejik olarak dillendirildiği halde öyle değerlendirilmediği görüşünde birleşti. Yüzde 16’lık bir oran ilgili Kamu kurum ve kuruluşlar ile paydaşlar arasındaki iletişim eksikliğini önemli sorun olarak görürken katılımcıların yüzde 12’si nitelikli sektör bariyerlerinin oluşmaması ve karaborsacılar seçeneğini işaretledi.
Arzu Balkaş: “Sektöre fiyat baskısı yapılarak Kamu yararına bir iş yapıldığına inanmıyorum”
Karar mekanizmalarında sektör temsilcilerine yer verilmemesinin ve fikirlerinin alınmamasının gerçek anlamda bir sıkıntı olduğunun altını çizen Arzu Balkaş, “Bir örnekle anlatmak gerekirse, seyahat kısıtlamaları çıktığında lojistik ve benzeri birçok sektör bu kısıtlamaların dışında bırakılırken tıbbi cihaz sektörü unutuldu. Halbuki hastanelere malzeme temin edecek, klinik destek verecek sektör bizdik. Tüm platform olarak 2 haftaya yakın bir süre bu konuyu nasıl halledeceğiz ile geçti. Halbuki orada sadece bir satırdı ve daha sonra eklendi. Böyle bir oldu bittiye getirilmek rahatsız edici. Firmaların nakit akışı bozuldu, döviz kurları arttı, ithalatta zorluklar çekildi, navlun fiyatları 3-5 katına çıktı, ihracat kısıtlaması geldi, yoğun bakım malzemeleri üreticileri ürettiler ancak ihracat yapamadılar. Bunlarla ilgili mücadeleler verildi. Bu süreçlerde sektörün görüşlerinin alınmamasından dolayı sürekli bir mücadele halindeydik” dedi.
Sektörün en önemli konusunun Kamu’dan ve üniversitelerden birikmiş alacakları olduğunun altını çizen Balkaş, “Normalleşme süreci gelip hastaneler diğer ameliyatları da yapmaya başladığında biz tedarikte zorlanacağız. Alacakların birikmeden, kesintisiz ve defaten ödenmesi konusunda STK Başkanları tüm yetkililerle defalarca konuştu ancak biz şu noktada neyle karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Alım ve geri ödeme sisteminde bir değişiklik yapılacak ve DMO üzerinden yürütüleceği söyleniyor. Orada da sürecin içinde yer almak istedik. Bu konuda çalışma grupları oluşturuldu ve oralarda yer aldık ancak yine böyle bir tatil günü taban fiyatları açıklandı. Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. Ülkenin iki ileri bir geri gidecek hali kalmadı. Sektöre fiyat baskısı yapılarak Kamu yararına bir iş yapıldığına inanmıyorum” şeklinde konuştu.
Metin Demir: “Kamu’nun kendi arasında da sektörle de bir iletişim sorunu var”
Sağlık hizmet sunucuları, tibbi cihaz ve ilaç sektörleri tarafındaki koordinasyon, eşgüdüm ve birlikte hareket etme konusunda başarılar elde edildiği halde Kamu’nun kendi arasında iletişiminin böyle olmadığını vurgulayan Metin Demir “Kamu’nun kendi arasında bir iletişim sorunu var. Aynı bakanlıkta farklı genel müdürlükler arasında dahi anormal bir iletişim bozukluğu var ki ayrı iki Bakanlıkların birbiri ile hiç iletişimi yok. Hatta inisiyatif oralara geçmesin diye belki sürece zarar veriyorlar. Sektörle olan iletişim de kurumlar arası iletişim ile aynı noktada.” sözleri ile özel sektör ve Kamu birlikte hareket etme kültürünün önemine değindi.
Sektöre karaborsa yakıştırmasını kabul etmediğini söyleyen Demir, “Maskeden dolayı böyle bir yakıştırma aldık. Sektörde uzun zamandır maske üreten arkadaşlarımız bunu yapmadı. Sonradan sektöre giren kabzımaldan inşaatçısına, tekstilcisine bu alana girenler bu sıkıntıyı yaşattı. STK’lar olarak bu noktada mücadele ettik ve 3 TL’den 1 TL’ye gelmesinde çok emeğimiz var. Şu anda maske ile ilgili bir sorun yok ve fiyatlar da aşağı doğru gidiyor. Ocak’ta 5 milyon olan üretim kapasitemiz şu anda 50 milyonlara gelmiş durumda. Birileri bu ülkede karaborsacı arıyorsa Antep’e doğru yola çıksın 15-20 sanayici olduklarını düşünen nonwoven kumaş üreticisi onları hazır olarak bekliyor. Alınlarında karaborsacıyız diye yazıyor. Dünyada nonwoven kumaş üretim kapasitesi olan 5. ülkeyiz. Böyle bir ülkede bize kıtlık ve karaborsa yaşatan 15-20 sanayiciye gidebilir” şeklinde konuştu.
TİTCK’dan önce kimliksiz bir sektör olunduğunu ancak şu anda bir kimliği ve belirli nüfus kaydı olan bir sektör olunduğunu sözlerine ekleyen Demir, “Bir sektör aidiyeti olduysa burada TİTCK’nın büyük katkısı var. Burada tıbbi cihaz yönetmeliklerinin yürütülmesi, uygulanması ve piyasa denetim ve gözetiminin yürütülmesi bize ve ürün kalitemize büyük katkı sağladı. Dünyada bir marka olduysak standartları yakalamamızda kurumun ve bu yönetmeliklerin büyük katkısı oldu” dedi.
Ülkenin en büyük sorununun samimiyetsizlik olduğunun altını çizen Demir, “Stratejik sektör olduğumuzu herkes kabul ediyor. Ancak bize öyleymişiz gibi davranılmıyor. Samimiyetsizliği çözersek her şeyi çözeriz” diye konuştu.
Erkin Delikanlı: “Kendi içimizde ne kadar çok ve çoğulcu olursak o denli hızlı sorunları ortadan kaldırırız”
Sektörün kendini ifade etmesinde bir sorun olmadığını söyleyen Erkin Delikanlı , “STK’lar olarak ne kadar çok ve çoğulcu olursak ve insan kaynaklarımız ne kadar fazla olursa sorunları da o denli hızlı ortadan kaldırırız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 5 stratejik konu arasında “tıbbi cihaz”ın da yeri alması ile ilgili olarak konuşan Delikanlı, “Cumhurbaşkanımız 28 Mayıs’ta pandemi süreci sonrası için bir komisyon oluşturarak 5 başlığı açıkladı. Burada tıpkı yerelleşmedeki gibi olacak. Bununla ilgili yeni komisyonlar kurulup yeni organizasyonlar yapılacak. Ancak yine sonucu olmayan, Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği başlık üzerinden tartışılan ve çok laf söyleyip çözüm üretmeyen bir topluluk haline geleceğiz” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Banu Onaral: “Dünyada bir marka olmadan iş yapılamaz”
İzleyicilerin de yorumlarının alındığı konferansta söz alan Prof. Dr. Banu Onaral, tıbbi cihaz sektörünün topluma karşı görevini iyi anlamış bir sektör olduğunu belirtti. Stratejik bir sektör olarak belirlenmesine dikkat çeken Onaral, Kamu sektörün arkasında durduğunda 5 yıl içinde yüzde 50 oranında ithalata bağımsız olabileceğine işaret etti. Dünyada marka olmadan bir iş yapılamayacağına dikkat çeken Onaral, havacılık da dahil farklı sektörlerin bu sektöre girebilmek için özel çaba sarf ettiğini söyledi. Kamu’nun sahaya inmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Onaral, Kamu, sanayi ve akademinin işbirliği ile Türkiye’nin sağlıkta kalitesi ile öne çıkan bir marka olabileceğini ifade etti.
PANDEMİ SÜRECİ İHRACAT AÇISINDAN İYİ KULLANILMADI
Tıbbi cihaz ve medikal endüstri ile ilgili ihracat kapasitesi ve becerisi konusunda görüşleri sorulan katılımcıların yüzde 35’i ilgili Kamu kurum ve kuruluşlarının bu dönemde süreci daha iyi yöneterek cari açığın kapatılmasında sektörün daha iyi yönlendirebileceğini yüzde 34’ü dünya ile kıyaslandığında çok iyi performans sağlayacakken sürecin iyi değerlendirilmediğini düşündü. Katılımcıların yüzde 22’lik kısmı ise sektörün bu dönemi yönetebilecek yeterli altyapıya ve işbirliği anlayışına sahip olmadığı yönünde seçeneği işaretledi.
Metin Demir: “Bilgi birikimini ve insan kaynaklarını dünyaya pazarlamamız gerekiyor”
Tıbbi cihaz ihracatının her yıl artarak devam ettiğini belirten Metin Demir, “Artık biz ihracata odaklandık. Sektörümüz ihracat bağlantıları için Dubai Fuarı, Almanya Medica Fuarı ve İstanbul Expomed Fuarına katılıyor. Ajansfa ile birlikte USHAŞ ile Özbekistan’a seyahat ettik. Kamu ile birlikte birçok ülkeye de ilaç, tıbbi cihaz ve sağlık hizmet sunucuları ile ülke lansmanı yapmayı hedefliyoruz. Yine burada tek başına bir ürün değil bir sistem satıyor olmamız lazım. Yakın coğrafyamızda bizdeki sağlık teknolojisine ve hizmetine ihtiyacı olan birçok ülke var. Bu bilgi birikimini ve insan kaynaklarını dünyaya pazarlamamız gerekiyor” diye konuştu.
İhracatta sektörün tıbbi cihazlar yönetmeliğinin verdiği standardizasyon, akreditasyon ve kalite dışında Kamu’dan çok fazla destek görmediğine işaret eden Demir, Kamu’nun ihracatı engelleyici şekilde içeride yapılan satışlardan sektörün elini zayıflatarak engel olmaması ve ekonomik gücünü artırması yönünde destek olması gerektiğini ifade etti.
Pandemi sürecinde ihracat engellendiği gibi sektörün bazı alanlarında istihdamın da cezalandırıldığına işaret eden Metin Demir, “Kumaşın kumaş olarak ihracatı serbest, o kumaşı işlerse cezasını ödeyip öyle ihracat yapacak. Bazı şeyleri anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum” dedi.
Erkin Delikanlı: “Sektör ihracat yaparken Kamu ile rekabet halinde olmamalı”
Sektörün ihracat yaparken Kamu ile rekabet halinde olmaması gerektiğini söyleyen Erkin Delikanlı, “Pandemi sürecinde ihracatın önünün açılması gerekirken fırsatçı olarak nitelendirilip ihracatın önüne engel konulan bir hal aldık. Ürünün hammadde ihracatını serbest bırakıyorsunuz ancak bu hammadde ile üretilen bitmiş ürünün ihracatına sınır ya da yasak koyuyorsunuz. Bu ülkenin şu anda dövize ihtiyacı varsa ihracatın önünün kesilmemesi gerekiyor. İhracatı da ithalatı da Kamu yapacaksa, fiyatı Kamu belirleyip ne zaman ödeneceğine de Kamu karar verecekse ve hangi ürünlerin üretileceğine Kamu karar verecekse endüstriyi de maaşa bağlamak gerek” diye konuştu.
Arzu Balkaş: “Hep birlikte strateji geliştirilmeli”
Pandemi süreci ihracat kapasitesinin cari açığa katkı sunacak biçimde değerlendirilemediği bir dönem olduğunu kaydeden Arzu Balkaş: “Türkiye’de solunum sarfı cihazı, anestezi yoğun bakım ürünleri üreten firmalar birdenbire karşılaştıkları ihracat yasakları ile sıkıntılı bir dönem geçirdi. Şu anda bu yasaklarda bir gevşeme oldu ancak önemli olan bu dönem değil, önümüzdeki dönemde ülkemizde üretilen tıbbi cihazların ihracatının artması. Eğer Türkiye’de bir üretim seferberliğinden konuşuluyorsa hala sektöre özgü istatistiki verilerde eksik gidiyoruz. Devletimiz verilere dayalı hedef ve politikalar belirlerse sektör hem iç pazar için üretimde hem de ihracatta şu anki noktanın ötesine gidecek” dedi.
E-ticaret platformlarının geliştiği ve bu yolla hangi ülkeye nasıl girilebileceğinin çalışılması gerektiğini kaydeden Balkaş sözlerini şöyle sürdürdü: “USHAŞ bugün çeşitli ülkelerde ofisler açıyor, bu ofisler neden ihracatı geliştirmek amacı ile de kullanılmasın. Burada da birlikte strateji geliştirilmeli. Üretimde, ihracatta, ithalat-ihracat dengesinde sağlık hizmet sunucuları ve Kamu ile birlikte topyekun bir seferberlik içine girelim.”
Ufuk Eren: “Mutsuz bir evlilik var ama sistem boşanmaya izin vermiyor”
Katılımcılar arasından söz alarak kaliteli, akıllı sarf malzemeleri ile dijital sağlık konusuna vurgu yapan Ufuk Eren, bunların etkin inovasyonla desteklenmesi gerektiğini belirtti. Sağlık sektöründe pazarın yıllar içinde büyüdüğüne dikkat çeken Eren, “Pazar büyürken büyük toplu alımlar yaptı ve bu alıcıları çok güçlendirdi. Alıcının güçlenmesi ile ciddi pazarlık gücü oldu ve firmaları birbirine kırdırdı. Türkiye pazarı şu anda dünyanın en ucuz tıbbi cihaz pazarlarından biridir. Bizim güçlü yanlarımız olmakla birlikte bir zayıf yanımız var. Uzun vadeli düşünemiyoruz. Uzun vadeli düşünemeyince de firmalar bu oyuna geldi ve fiyatlarını kırdılar. Fiyatlar bir kere aşağı inince bir daha bunları yukarı çıkarmak imkansız. 2013 yılından sonra Türkiye’nin ödeme dengeleri de zayıfladı ve garip bir ilişki başladı. Mutsuz bir evlilik var ama sistem boşanmaya izin vermiyor. Bugün geldiğimiz nokta bu” diye konuştu.
#Covid19 #Koronavirüs #Salgın #TıbbiTedarik #Medikal #SolunumCihazı #MedikalCihaz #DijitalSağlık