Sağlık Bakanı Recep Akdağ, doktorların denetiminin, ‘Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ kapsamında gerçekleştirilen Merkezi Hastane Randevu Sistemi ile yapılacağını açıkladı. Akşam Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Akdağ, 80 ilde uygulanan ‘Alo 182’ telefonla randevu sisteminin, yakında İstanbul’da da hayata geçirileceğini belirtti ve ‘Bir sonraki aşama hastaları arayıp ‘Doktorunuzdan memnun kaldınız mı?’ diye sormak olacak’ dedi.
AK Parti, her seçimde artırdığı oy oranını ‘Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ne mi borçlu? Sağlık Bakanı Recep Akdağ bu soruya, ‘Türkiye İstatistik Kurumu’nun anketine göre halkın sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı 2003’te yüzde 39’du, 2010’da ise yüzde 73’e çıktı’ yanıtını veriyor. Bakan’a göre vatandaş sonuçtan memnun.
HİZMET KALİTASİNE TAKİP
‘Bir yıl sonra batar dedikleri performans sistemi sekizinci yılında ve tıkır tıkır işliyor’ diyen Sağlık Bakanı’na, performans sisteminde denetimin nasıl yapılacağını sorduk. ‘Hastasını titizlikle muayene eden hekim günde 20-30 kişiye bakarken daha çok para kazanmak isteyen 100 kişiye bakıyor. Hangisinin teşhis ve tedavide başarılı olduğu nasıl anlaşılacak?’ sorusuna Bakan Akdağ şu yanıtı verdi: ‘Bunun denetimi, hastaya hekim seçme hakkının verilmesiyle olur. Vatandaş her hususta kendisiyle ilgili seçimi yapabiliyor da hekimi neden seçemeyecekmiş? Başta buna da karşı çıkmışlardı ama yaptık. Şimdi de hizmet kalitesini randevu sisteminden takip edeceğiz. Hastaların bir kısmını arayıp ‘Doktorunuzdan memnun kaldınız mı?’ diye soracağız. Sonucu doktorun geliriyle karşılaştıracağız.’
– Performans sistemi, ‘doktoru tüccar, hastayı müşteri olarak görmek’ ile eleştiriliyor.
Bu sistemi eleştirenler, vatandaşın memnuniyetini gördükçe bunu bozmak isteyenlerdir. Performans yoluyla hekimlerin ücretlendirilmesine karşı çıkanlar açıkça söylemeseler de muayenehaneciliğin devamını istiyorlar. Ne hikmetse onlara göre bir hekim muayenehanede çalışıp vatandaştan para aldığında vatandaşı istismar etmiş olmuyor da, emeğinin karşılığını devlet ödediği zaman problem çıkıyor!
FERDİ YAKLAŞIM ÖLÇÜMÜ
– Hangi doktor iyi çalışıyor hangisi daha çok hasta bakıp para kazanmanın peşinde, nasıl denetlenecek?
Biri canla başla çalışırken diğerleri çalışmıyorsa hepsine aynı maaşı vermek haksızlık olmuyor mu? Performansın iyi takip edilmesi gayet önemli. Bu sistemin muayenehane ya da sabit maaş ödeme sisteminden daha verimli olduğu da su geçirmez. Doğrudan evinizden doktorunuzu seçebiliyorsunuz. Herhangi bir hastanede bir uzman hekim eğer size yeterince ihtimam göstermiyorsa başka bir hekimi seçebilirsiniz. Bakımın kalitesini, vatandaşın memnuniyeti ile birlikte bir hekimin ferdi olarak yaklaşımını ölçme fırsatı yakalayacağız. 300 bin kişi hastaneye telefon randevusuyla gitti diyelim, 15 bin kişiye geri dönüp aldığı hizmetten memnun kalıp kalmadığını soracağız.
İŞ VERİMLİLİĞİ ARTTI
– Telefonla randevu alan hasta sıra beklemiyor değil mi?
Sistem, çok iyi gidiyor. 80 ilde merkezi randevu sistemine geçildi. Bu ay içinde İstanbul’da da başlayacağız. 1800 çağrı karşılayıcı görev yapıyor. Yakında bu sayı 3500’e ulaşacak ve yıl sonuna kadar 5 bin olacak. Türkiye’de, bu kadar kalabalık çağrı karşılayıcı ile hizmet veren birinci kurum. Randevu sistemiyle de 10’ar dakika aralarla randevu veriyoruz. Söylenenin aksine performans sistemi hekimlerin iş verimliliğini de hastalara ayrılan süreyi de artırdı. Eskiden hastaya doktorun ayırdığı süre 4.5 dakika idi, şimdi 9.5 dakika; çünkü her hekime muayene odası tahsis ettik. ‘Performanstaki 100’üncü hasta olmak ister misiniz?’ diyorlar. Bunun karşılığı muayenehanedeki 1’inci hasta olmak mıdır? İş yükü ağır çünkü hekim sayısı az. TTB, yıllarca hekim sayısının artmasına karşı çıktı. İş yükleri artıyor diye hastaları Yemen’e, Afrika’ya mı gönderelim?
TTB, SAĞLIKÇILARIN AĞABABASI DEĞİL
– Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile niye anlaşamıyorsunuz? Hekimlerin aldığı ücretten sağlıkta dönüşüm adımlarına kadar, söyledikleriniz birbirinin tam zıttı…
TTB meslek örgütü gibi değil ideolojik bir örgüt gibi davranıyor. TTB, bütün hekimleri temsil etmediği gibi tüm sağlıkçıların ağababası hiç değil. Sağlık sektöründe 600 bin kişi çalışıyor. TTB’nin seçimlerinde oy kullanan doktor sayısı 30-40 bini geçmez. Bir ülkenin sağlık politikalarını halk adına o ülkenin meclisleri, hükümetleri belirler. Meslek örgütleri kendi mesleklerinin hakları için çalışma yaparlar. Onlar ise ülkenin sağlık politikasını geliştirme hakkını kendilerinde görüyorlar. Toplantılarında, gösterilerinde, her türlü sol fraksiyon, bölücü fraksiyon kendini gösteriyor. Maalesef TTB keskin bir fanatik ideolojik örgüt.
– Sol’a niçin bu kadar tepkilisiniz? Sizi neoliberal politikaların savunucusu olmakla suçladıkları için mi?
Şu dergiye bakın (Bakan, TTB’nin dergisi Toplum ve Hekim’in Eylül 2006 sayısında Prof. Onur Hamzaoğlu’nun ‘Sağlık Tek Başına Sınıf Mücadelesinin Bir Aracı Olabilir mi?’ başlıklı makalesini gösteriyor) Bu arkadaşların tek derdi proleterya diktatörlüğü. Biz iyileştirmelere karşıyız çünkü öyle olursa sosyalizm gelmez diyorlar bu yazılarda. Madem öyle, bir parti kurun ya da böyle partiler var gidin üye olun.
– Sayın Bakan, konuyu değiştirelim isterseniz (gülerek)…
Yok yok, değiştirmeyelim (gülüyor)! Geçenlerde baktım gazetede bir kalp hastası ve hoca ile ilgili haberler… Bir üniversitemizden üç arkadaşı çağırdım, 4 saat konuştuk. Biri dedi ki, neoliberal politikalar falan… Bizi böyle suçlayamazsınız, hakkınız yok. Biz sosyal adaletçi bir politika izliyoruz… Bunu söyleyen hocamızın da dışarıyla ilişkisi var. Muayenehanesi olan ya da özel hastanede çalışan bir hekimin bizi neoliberal politikalar uygulamakla suçlaması ya da sosyalizmden bahsetmesi abesle iştigaldir. Önce muayenehaneni kapat gel, öyle tartışalım. Hem vatandaştan ameliyat için 5 bin lira para alacaksın hem de sosyalist olacaksın. Sevsinler sizin sosyalizminizi!
– 19 Mayıs gösterileri sizce de yapılmamalı mı?
Abartılan her şey özünden uzaklaşmaya mahkumdur. 29 Ekim, 19 Mayıs, 23 Nisan… Bunlar çok özel tarihler; Türkiye Cumhuriyeti’nin, demokrasinin köşe taşları. Bunları abartılı devlet kutlamaları haline getirirsek, öğrencileri titrete titrete sokağa çıkartırsak, tank top yürütürsek anlamından uzaklaşmış oluruz.
– Sizin de muayenehaneniz vardı bir dönem…
Erzurum Üniversitesi’nde çalıştığım dönemde, kanserli çocuklarla ilgilenen bölgedeki tek hekimdim. Gidecekleri başka kimse olmadığı için o çocukların babalarından tek kuruş almadım… Diğerlerinden elbette aldım. O süreç benim için farklıydı, 28 Şubat süreciydi. Baskı görüyorduk ve kendime farklı bir yol arayışındaydım.
Özgün bir Türk modeli uyguluyoruz
– Siz bu sistemi hangi ülkeden örnek aldınız? Amerika ile benzerlik kuruluyor…
Bu özgün bir Türk modelidir. Bugün yaptığımız hizmet birçok Avrupa ülkesinde de Amerika’da da verilmiyor. Biz özel sektörün potansiyelini, hizmet kabiliyetini vatandaşa hizmete dönüştürdük. ABD’de ne kadar paran varsa o kadar hizmet alırsın. Obama, bunu değiştirmeye çalışıyor, herkes, tüm lobiler karşı çıkıyor ve değiştiremiyor. Türkiye’de de karşı çıktılar ama biz arkamızda büyük bir halk desteğiyle bunu başardık. İster Yeşil Kart’lı ister Bağ-Kur’lu olsun… Tüm vatandaşlarımız sağlık hizmetlerinden yararlanabilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü bizi inceliyor
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ‘sağlık sistemleri performans araştırmaları’ adı altında araştırmalar yapıyor. Bunu WHO ile 2010-2011 yıllarında yaptık, yakında yayımlanacak. WHO uzmanları, ‘Bize destek olun. Dünyanın, sizin performans sisteminizden alacağı örnekler var’ dediler. Bizimki özgün bir Türk modeli…
– Türk modeli mi, Türkiye modeli mi? Biliyorsunuz, kavramlar artık ciddi tartışma konusu…
Millete ortak isim koymak lazım. Biz buna Türk demişiz. Etnik kökeni Kürt, Boşnak, Çerkes olanlar da var. Bunları ayrılık meselesi olarak görmemek, kelimelere takılmamak lazım. Biz Kürt realitesi olduğunu yeni değil, çoktan kabul etmiş bir partiyiz. Bir ortak isim bulunmuş onu kullanıyoruz. Bu bizim kardeşliğimizi zedelememeli.