Radyoembolizasyon (iç ışın) tedavisi karaciğer tümörlerinde son derece umut verici bir tedavi
Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Nükleer Tıp Bölümü’nden Uzman Dr. Harun Süslü, Girişimsel Radyoloji Bölümü’nden Uzman Dr. Özhan Özgür ile Medikal Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Bozcuk, Radyoembolizasyon hakkında bilgi verdi.
Medical Park Antalya Hastane Kompleksi’nde, medikal onkoloji, nükleer tıp ve girişimsel radyoloji bölümünün ortak çalışması sonucu kanserle savaşın, teknolojik gelişmelerle birlikte hız kazandığını söyleyen Uzman Dr. Harun Süslü, “Karaciğer kanserinde karaciğerin kendi atardamarından ameliyatsız olarak verilen, hastaya özel radyoaktif maddeciklerle tümör tedavisi yapılmakta ve yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır” dedi.
“Karaciğer kanserinde etkili”
Radyoembolizasyon tedavisinin, ameliyat edilemeyen hastalarda, karaciğer kanserlerinde kullanılan bir tedavi metodu olduğunu söyleyen Dr. Süslü, “Radyoembolizasyon, karaciğer kanserinin bulunduğu bölgede hem radyasyon tedavisi hem de embolizasyon işlemini aynı anda uygulayarak, çift etkiyle kanser hücrelerinin ölmesini sağlayan güncel bir uygulamadır. Bu tedavi, karaciğerin kendine ait kanserlerinde veya başka yerden kaynaklanıp karaciğere yayılan kanserlerde uygulanmaktadır” diye konuştu.
“Kasık atardamarından küçük bir giriş”
Girişimsel Radyoloji Anjiografi Ünitesi’nde gerçekleştirilen bu operasyonda kasık atardamarından küçük bir giriş sonrası karaciğer atardamarına ulaşıldığını belirten Uzman Dr. Özhan Özgür, “Böylece tümörü besleyen damardan sadece tümöre radyoaktif madde verilmesi şeklinde tedavi uygulanır. Verilen madde bir önceki değerlendirmede hastaya özel olarak hazırlanır ve sadece tümörü etkiler, çevre dokulara zarar vermez. Tümör harici vücudun diğer organlarının etkilenmesi beklenmez” ifadelerini kullandı.
Multidisipliner yaklaşım
Radyoembolizasyon (İç ışın) tedavisinin karaciğer tümörlerinde son derece umut verici bir tedavi olduğunu söyleyen Dr. Özhan Özgür, şunları kaydetti:
“Bu tedaviyi uygulamak için nükleer tıp, girişimsel radyoloji ve medikal onkoloji bölümlerinin aynı anda, beraber çalışması gerekiyor. Nükleer tıp ilacın hazırlanması, hastaya verilmesi, görüntülenmesi aşamalarında, girişimsel radyoloji de kateter yardımıyla bu işleminin yapılması anında görev alıyor. Medikal onkoloji bölümü ise hasta seçimi, tedavi algoritması, hasta takibi, tedavinin değerlendirilmesi, ek tedaviler gibi birçok konuda merkezi görev almaktadır.”
“TEDAVİ KARARINI KONSEY VERİYOR”
Tedavi kararının çoğu zaman onkoloji, nükleer tıp, radyasyon onkolojisi, genel cerrahi, radyoloji ve tedavi ile ilgili diğer branşların ortak konsey kararıyla verildiğine vurgu yapan Uzman Dr. Özgür, “Nükleer Tıp dalı hastaya uygulanacak tedavideki uygun dozların değerlendirilmesi, hastaya spesifik doz uygulaması, işlem öncesi ve sonrası kanserli dokunun metabolizmasının PET/BT tetkikiyle yorumlanması, tedavi sonrası işlem başarısının değerlendirilmesi gibi konularda tedaviye destek vermektedirler” ifadelerini kullandı.
“KEMOTERAPİDEN FAYDA GÖREMEYENLER İÇİN BİR SEÇENEK”
Tedavinin ameliyat olmaması nedeniyle hastaların iyi tolere edebileceğini belirten Prof. Dr. Hakan Bozcuk ise şu bilgileri verdi:
“Radyoembolizasyon; özellikle ameliyat olamayan ve kemoterapiden fayda göremeyen hastalara etkin bir seçenek olabilir. Kemoterapiyi tolore edemeyen hastalara uygulanabilir. Tedavide hastanede kalış süresi ortalama bir gündür ve amaç sadece tümörü etkilemektir. Tedavinin ameliyatsız oluşu, hastada ağrı oluşturmaması, hastanede kalış süresinin kısalığı ve uygulamanın sadece tümöre uygulanması avantajlar sağlamaktadır.”
“KANSER SEMPTOMLARININ AZALMASINI SAĞLIYOR”
Prof. Dr. Bozcuk, Radyoembolizasyonun kullanımı ile ilgili olarak, “Kanser odağının küçülmesine, kanser odağının etkisinin azalmasına, kanser metabolizmasının azaltılmasına, kanser odağının karaciğer hücrelerine zarar vermesinin azaltılmasına, kanser semptomlarının azalmasına, kanser evresinin azalmasına, karaciğer nakli olacak hastalarda nakil için bekleme süresince tümörün yayılmasının önlenmesine, çok büyük kanser odağı bulunanlarda, ameliyata uygun olmayan hastalarda, ameliyat şansını artırmaya bu yöntemle kanser odağının boyutlarında azalma olmaksızın sadece metabolizması durdurulan veya boyut azalması olmaksızın hücre ölümü gerçekleşen hastalarda bile fayda görülmektedir” açıklamasını yaptı.