Düzenli sağlık kontrolleri ile hastalıklara erken tanı koymak tedavinin başarısını etkileyen en önemli faktörler arasında yer alıyor. Acıbadem Mobil Sağlık uzmanları genç yaşlardan itibaren yapılması yararlı olan düzenli sağlık kontrollerine dikkat çekerek, erken teşhisin önemine vurgu yapıyor.
Günümüzde koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri her geçen gün önem kazanıyor. Düzenli sağlık kontrolleri ile hastalıkları erken evrelerinde fark edebilmek ya da kronik hastalıkları düzenli takip ederek hastalığın ileri safhalara geçmesini engellemek mümkün olabiliyor. Mobil sağlık alanının lider ismi Acıbadem Mobil Sağlık uzmanları erken yaşta yapılan düzenli sağlık kontrollerinin önemine vurgu yapıyor.
Yaygın olarak görülen kalp hastalıkları, diyabet, kanser ve hipertansiyon gibi hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalıkta erken tanı, tedavinin başarısını etkileyen en önemli unsurlar arasında yer alıyor. Kişinin hastalık riskine özel bireysel incelemelerden oluşan sağlık kontrollerinin önem taşıdığını vurgulayan Acıbadem Mobil Sağlık uzmanları, genç yaşlardan itibaren düzenli yapılmasında fayda olan kontrolleri açıklıyor:
Erken tanı önem taşıyor!
•40 yaş altındaki kişilerin, öncesinde yapılan testlerin sonuçları normal değerlerde seyretmiş ise ve başka bir ek sağlık sorunu yoksa kolesterol, tam kan sayımı ve kan şekeri kontrollerini yılda bir kez yaptırmaları gerekiyor.
•Toplumumuzda en sık görülen hastalıklardan biri olan diyabet için erken tanı büyük önem taşıyor. Diyabet hastalığı Tip 1 ve 2 olmak üzere ikiye ayrılıyor. Genetik sebeplerin belirgin olduğu Tip 1 diyabet hastalığı için rutin bir tarama testi bulunmuyor ancak ailesinde Tip 1 diyabet öyküsü bulunan kişilerin genç yaştan itibaren bir endokrinolog tarafından takip edilmeleri gerekiyor. Daha yaygın olarak görülen Tip 2 diyabet hastalığında ise erken tanı önem teşkil ediyor. Yapılan testler sonucu Tip 2 diyabet hastası olma olasılığı yüksek olduğu belirlenen kişilerin yaşam tarzlarını değiştirerek Tip 2 diyabet riskini azaltması ya da ortaya çıkışını geciktirmesi mümkün oluyor. Açlık kan şekeri, tokluk kan şekeri, geçmiş üç aylık kan şekeri ortalamasını yansıtan hemoglobinA1c ve vücuttaki insülin değerlerini ölçen testleri yaptırmak takip etmek açısından yarar sağlıyor. Yapılan testler sayesinde risk grubunda olduğu belirlenen kişilerin beslenmelerine ve fiziksel aktivite oranlarına dikkat etmesi hastalığın ilerlememesi açısından büyük önem taşıyor.
•Rahim ağzı kanseri, kadınlarda 10-15 yıllık bir geçiş döneminin sonunda gelişebilen, dünyada kadınlarda en sık görülen ikinci kanser türüdür. Rahim ağzı kanserinin erken tanısında son derece önem taşıyan “pap smear” testinin, 21 yaşından itibaren tüm kadınlarda yılda bir kez yapılması önerilmektedir. Üç sene üst üste yapılan testlerde negatif sonuç alındıktan sonra testler arasındaki zaman dilimini uzatmak mümkün olabiliyor. Pap smear testinin yanı sıra, ışık ile tarama yöntemi sayesinde rahim ağzı kanseri veya öncü lezyonları henüz olgunlaşmadan teşhis edilebiliyor.
•Dünya Sağlık Örgütü’nün 2030’da tüm dünyadaki ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada olacağını öngördüğü “Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı” (KOAH) uzun seyirli ve ilerleyici bir akciğer hastalığıdır. Tütün kullanımı, çeşitli gaz ve tozlara maruz kalmak gibi nedenlerle KOAH risk grubunda olan kişilerin düzenli olarak solunum fonksiyon testi yaptırmaları öneriliyor. Uzun süreli öksürük, balgam ve nefes darlığı gibi şikâyetleri olan kişiler de doktora başvurarak KOAH açısından muayene edilmelidir.
•Kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz’da erken tanıyla kemik erimesini önlemek veya geciktirmek mümkün olabiliyor. Osteoporoz, 15-20 dakika gibi kısa bir sürede yapılan kemik yoğunluk ölçümüyle teşhis edilebiliyor. Özellikle kortizon kullanan, şüpheli omurga kırığı ya da kalsiyum metabolizmasını etkileyen hastalığı bulunan kişilerin yanı sıra menopoz dönemini geçirmiş tüm kadınların da bu testi yaptırması önem taşıyor.
•Uluslararası Kanser Ajansı’nın verilerine göre, Türkiye’de kadınlarda en sık rastlanan kanser türü olan meme kanseri, kanserli her dört kadından birinde görülüyor. Meme kanseri olan kişilerin yüzde 42,5’u 15-49 yaşları arasında yer alıyor. Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre 18 yaş ve üzeri kadınların yüzde 65,1’i daha önce kendine meme muayenesi yapmamış. Son bir yıl içerisinde ise sadece yüzde 6,8’lik bir kesim mamografi çektirmiş. Uzmanlar kadınların düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapmalarını ve herhangi bir farklılık gözlemlediklerinde doktora gitmelerini öneriyor. Erken dönemde teşhis ve tarama amaçlı olarak 20 ile 30 yaş arasındaki kadınların üç yılda bir kez, 40 yaştan itibaren ise her yıl mamografi çektirilmeleri öneriliyor.