Yaşamın her anında kişiler bilinçli ya da bilinçsiz, çok sayıda titreşime maruz kalabiliyor. Bu titreşimler bazen yüksek bazen de alçak frekanslı şekillerde kişiyi etkileyebiliyor. Yararlı bir işlemin zarar verici, rahatsız edici şekliyle karşımıza çıkan titreşim kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığına zarar verebiliyor.
Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Sabuncu gün içerisinde sıkça maruz kaldığımız titreşim hastalığına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Titreşimlerin sadece, el-kol gibi önemli organlarımızı ya da tüm vücudumuzu etkilediğini belirten Sabuncu, “Titreşim, yararlı bir işlemin, zarar verici, rahatsız edici yanı olarak karşımıza çıkar. Yaşamımızın her döneminde alçak ve yüksek frekanslı titreşimlere maruz kalmaktayız. Alçak frekanslı titreşimler (Deprem, köprü titreşimleri gibi) ruhsal sorunlar yaratırken, orta ve yüksek frekanslı titreşimler (Otobüs, İş makineleri, Pnömatik matkaplar-çekiçler, gibi) insanın kan dolaşımını etkiler; titreşim nöropatileri, karpal tünel sendromu, el ve kollarda ağrı ve güçsüzlükler, el kavrama kuvvetinde azalmalar şeklinde ortaya çıkar. Bu durum da iş kazaları, beyaz parmak, sürekli yorgunluk, baş ağrısı, uyku bozuklukları oluşturur” dedi .
Sabuncu, titreşimden korunmak için titreşim söndürücü sistemlerin kullanılması gerektiğine dikkat çekti. “Örneğin, büyük otobüslerin, iş makinelerinin şoför koltukları, böyle yapılmıştır. El ve kol etkilenmelerinde de titreşim söndürücü eldivenler kullanılabilir.”