Yara Bakımı ve Doku Onarımı Derneği tarafından 8’incisi düzenlenen Yara Bakımı Kongresi, 28 Kasım-1 Aralık 2013 tarihleri arasında Lara Titanik Resort Otel’de gerçekleşti.
Kongreye, 250’den fazla hekim, hemşire, podiatrist, fizyoterapist ve beslenme – diyabetik uzmanı katıldı. Konferansın açılış konuşmacısı olan Tıbbın duayenlerinden ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanlığı Prof. Dr. Semih Baskan, tarihsel bir sağlık problemi olan kronik yaradan söz ederek, bilginin ve teknolojinin en hızlı geliştiği konulardan birinin ise kronik yara olduğuna dikkat çekti.
Konferansta konuşma yapan Yara Bakımı ve Doku Onarımı Derneği Başkanı Prof. Dr. Şamil Aktaş ise kronik yaranın normal şartlarda iyileşemeyen veya çok geç iyileşen yaralar olduğunu belirterek “Kronik yaralar, büyük bir sıkıntı. Bu yaralar kendi başlarına iyileşememekte ve bunlara tedavi gerekmektedir. Eğer hastaların sayısı az ise toplum için önemli olmayabilirdi. Ancak, bizim ülkemizde bu hastalık giderek artan bir problem haline geldi. Biz ülke olarak daha bunun farkında değiliz. Gelişmiş toplumlarda ise bu hastalık sağlık harcamalarındaki bütçelerin çok büyük bir bölümünü kapsıyor” dedi.
Prof. Dr. Aktaş, Türkiye Diyabet Taraması’nda (TURDEP) 1997-1998 yılındaki verilerle Türkiye’de yetişkin nüfusta şeker hastalığında % 7.2 iken, 2010 yapılan taramadaysa % 13.4’e arttığını hatırlattı. Bu artışın iki sebebi olduğundan bahseden Prof. Dr. Aktaş, “Yaşam tarzımız değişti. TURDEP, sadece şeker hastalığına değil bütün parametrelere baktı. Kalp, tansiyon kilo, bel çevresi ve sonuç Türkiye’de 3 kişiden bir kişi obez. İkinci sebebi ise şeker hastalığı artan yaşta sıklığı artıyor, yaşlılık arttıkça damar tıkanıklıkları arttıkça hastalıkta artıyor” dedi.
Prof. Dr. Aktaş, “Eğer travmatik bir olay olmadan bacağınız kesiliyorsa bunun yüzde 50 sebebi şeker hastalığından kaynaklanıyor. Tüm şeker hastalarının yüzde 15’i hastaneye ayağında yara ile gidiyor. Şeker hastalığı başlı başına bir problemdir. Gözünüzü, böbreğinizi kalbinizi ve bir de ayağınızı bozar. Şeker hastalığına bağlı olarak ayağınız kesiliyorsa, yüzde 85 ayak yarası ile geldiği için kesiliyor. Eğer bir şeker hastasının bacağı kesilir ise 3/1’i 5 yıl içinde öbür bacağı da kesiliyor” diye konuştu.
Yaraya vakum uygulama yöntemi, bandaj sarma tekniği ve elektrik simülasyonu gibi yöntemlere değinen Prof. Dr. Aktaş, bu yöntemlerin hiç birinin tek başına yarayı iyileştirmediğini kaydetti. Kronik yaraya diğer önemli hastalıklar kadar önem verilmediğinin ve kronik yara hastalığının ortada kaldığını söyleyen Prof. Dr. Aktaş, “Kronik yara zor iyileştiği için eksiği ne ise o tedaviyi uygulamanız lazım. Şeker hastalığı bir insanın ayağının kesime götürmek için dizayn edilmiş hastalık, çünkü sizin damarınızı bozar ayağınızın beslenmesi bozulur, ayak oksijenlenmez besin gitmez, sinirinizi bozar. Şeker hastalarının enfeksiyona karşı direnci bozulur. Şeker hastalarının çoğu yara kangrene çevirdiği zaman farkına varır” şeklinde konuştu.
Amerika ‘da şeker hastasının yıllık ortalama masrafı 11 bin dolar olduğunun altını çizen Prof. Dr. Aktaş, şu bilgileri verdi: “Dünya’da uygulanan tedaviler kombinasyon olarak veriliyor, yaranın ihtiyacı ve türü ne ise o yöntemler uygulanıyor. Yarada kullanılan Hiperbarik oksijen tedavisi, Avrupa ülkelerinin yanı sıra bizim ülkemizde de en yaygın, en düzenli ve en iyi gelişmiş bir tedavi biçimi. Avrupa’daki birçok ülkeden daha yaygın üstelik. Devlet tarafından sahiplenilmiş ücreti ödenen bir tedavi yöntemi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi diyabetin en yüksek olduğu bölge dolayısıyla yaralarında en fazla olduğu bölge, Ege Bölgesi ise en düşük bölge. Negatif basınçlı yara tedavisi bizim ülkemizde çok oturmuş bazı ülkelerde hiç yok.”
Hastalarda Uygulanan Yeni Tedavi Yöntemleri
Ülkemize yeni gelen ve yeni uygulanan yara içerisine epidermal büyüme faktörü uygulanmasından da söz eden Prof. Dr. Aktaş, “ Epidermal büyüme faktörü tedavisi geçen yıl bizim ülkemizde uygulamaya başladık. Hastalarımızın üzerinde denedik ve çok iyi sonuçlar aldık. Küba’da bu ilacı genetiği ayarlanmış organizmalarla üretebiliyorlar. Bu yüzden Küba’da her hastaya uygulanabiliyor, biz de öyle bir teknoloji yok. Dünyanın en iyi biyoteknoloji ülkelerinden biri Küba” dedi. Bu uygulamayı 12-13 hastanın üzerinde denediklerini kaydeden Prof. Dr. Aktaş, “Bu tedavi yöntemi ile bir hastamız dışında diğer hastaların ayaklarını kurtardık” şeklinde sözlerini tamamladı.