Dünya genelinde bir asrı aşkın süredir milyonlarca insanın yaşam kalitesini artıran yenilikçi ürünler ve çözümler üreten 3M, sağlık sektörüne yönelik eğitim ve seminerlerde sektör profesyonellerini bir araya getirmeye devam ediyor. 3M Türkiye, 6 Nisan tarihinde düzenlediği Uluslararası Cilt Bütünlüğünü Koruma Semineri’nde Türkiye dâhil 14 farklı ülkeden çok sayıda katılımcıyı ve sağlık profesyonelini buluşturdu.
3M Türkiye, Yara, Ostomi İnkontinans Hemşireleri Derneği ve Kamu Hastaneler Birliği’nin desteğiyle “Uluslararası Cilt Bütünlüğünü Koruma Semineri” düzenledi. Cilt bütünlüğünün önemine dikkati çekmek ve farkındalığı artırmak amacıyla gerçekleşen seminere Türkiye dâhil, Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgelerinden 14 farklı ülkeden gelen davetlilerin de yer aldığı 150’nin üzerindeki katılımcı yoğun ilgi gösterdi.
6 Nisan Cumartesi günü İstanbul Limak Otel’de gerçekleşen ve açılış konuşmasını Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Uzman Dr. Güven Bektemur’un yaptığı seminerde cilt bütünlüğünün korunmasından hasta güvenliği ve kalite geliştirmeye, cilt sağlığını etkileyen faktörlerden inkontinans ilişkili dermatitler ve yönetimine, basınç ülserlerinin önlenmesi ve bakımından ostomi bakımı ve yara çevresinin korunmasına kadar pek çok önemli konu başlığı ele alındı. Seminerde Acıbadem Sağlık Grubu Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Uzman Saliha Koç, Kanada Western Ontorio Üniversitesi’nden Dr. Karen Campbell, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölüm Başkanı, Yara Ostomi İnkontinans Hemşireleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayişe Karadağ ve 3M Uluslararası Klinik Eğitim Uzmanı Debra Thayer konuşmacı olarak yer aldı.
Seminerin ilk oturumunda Acıbadem Sağlık Grubu Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Uzman Saliha Koç, cilt bütünlüğünün bozulmasının hasta güvenliği ve bakım kalitesine etkileri ile ekonomik etkisine ve neden olduğu ek sağlık problemlerine değindi. Basınç yaralarının sağlıkta üç milyondan fazla yetişkini etkileyen problemlerden biri olmaya devam ettiğini söyleyen Koç, basınç yaralarının önlenmesinin sadece hemşirelerin sorumluluğunda değil, tüm sağlık personelini kapsayan bir ekip işi olduğunun altını çizdi. Basınç yarası tedavisinin basınç yaralarını önlemekten 2,5 kat daha fazla maliyet gerektirdiğini ifade eden Saliha Koç, hemşirelerin öncelikli hedefinin yaraları önlemek olduğunu söyledi. Acıbadem Hastanesi olarak basınç yarasını önlemede prosedür revizyonuna gittiklerini, “Yara Komiteleri” kurduklarını ve personelin eğitimine önem verdiklerini açıkladı. 2008 yılından bu yana çalışana verdikleri eğitimlerin üç saatini yara eğitiminin oluşturduğunu aktardı.
3M Uluslararası Klinik Eğitim Uzmanı Debra Thayer, derinin fonksiyonlarını anlatmakla başladığı konuşmasında cilt sağlığı ve önemine, yaşla birlikte meydana gelen ve aynı zamanda yüksek oranda neme maruz kalındığında cildin karşılaşabileceği sorunlara değindi. Hızla ilerleyen cilt biliminin ve cilt ile ilgili yapılan araştırmaların kendilerine referans olduğunu söyleyen Debra Thayer, cilt temizliğinin ve bakımının nem kontrolünün önemini vurguladı. Sürtünmeyle birlikte cildin ıslakken iki kat daha fazla hasar gördüğünü ve inflamasyona neden olduğunu söyleyen Thayer, basınç yaralarında özellikle hassas ciltlerde güçlü yapışkan kullanılan, nefes almayan bant ve pansuman malzemesi kullanımının deri hasarlarını artıran diğer faktörler olduğunu belirtti. Yara üzerinde sabun kullanmanın cildin pH değerini artırdığını ve temizleme bezlerinin sürtünmeye bağlı olarak hasara yol açabileceğini sözlerine ekleyen Debra Thayer, sabuna kıyasla sıvı temizleyicilerin, daha az sürtünmeden dolayı cildin pH dengesini bozmadığını ve enfeksiyon kontrolünde daha etkili olduğunu belirtti. İkinci oturumda tekrar söz alan Debra Thayer, ostomi bakımı ve yara çevresinin korunmasını anlattı. Temas ile gelişen dermatitleri, kolostomi ve ileostomili hastaların karşılaşabileceği sorunları ve bunların çözümüne yönelik önerileri paylaştı.
Kanada Western Ontorio Üniversitesi’nden Dr. Karen Campbell, inkontinans ilişkili dermatitlerin hastaya olan olumsuz etkilerini ve nasıl yönetilmesi gerektiğini, basınç yaralarının oluşumuna etkisini, önlenmesinin maliyete ve zamana olan katkısını kapsamlı bir şekilde anlattı. Campbell, dışkı ve idrarın perineal deriye teması sonucu oluşan iltihabi bir durum olan inkontinans ilişkili dermatitlerin araştırmalara göre önlenebilir olduğu ve asla göz ardı edilmemesi gerektiği bilgisini de paylaştı. Dr. Karen Campbell, inkontinans ilişkili dermatitler sonucunda ciltte çatlama olduğunu, yaşlı cildin pH dengesinin bozulduğunu ve derinin mantar enfeksiyonlarının gelişimine uygun hale geldiğini söyledi. Konuyla ilgili rakamsal verilere de yer veren Campbell, inkontinans ilişkili dermatitlerin hastaların %36’sında görüldüğünü ancak uygun ürün kullanımı ve eğitimli personel ile vaka sayısında ciddi oranda düşüş sağlandığını ve yıllık maliyetin yarı yarıya azaldığını söyledi. İnkontinas ile ilişkili dermatitin yaygın ve önlenebilir olduğuna değinen Campbell, önleme ve tedavi protokollerinin önemine değindi.
Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölüm Başkanı, Yara Ostomi İnkontinans Hemşireleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayişe Karadağ, basınç ülselerine ilişkin mitleri anlatarak konuşmasına başladı. Karadağ, genel kanının aksine bası yarasının hemşirenin yaptığı bakımın kötü olduğu anlamına gelmediğini, kullanılan ekipman ve hastane koşullarının da çok önemli faktörler olduğunu söyledi. Basınç ülserlerinin İngiltere’ye yıllık 750 milyon sterlin, ABD’ye 3 milyar dolar ve Hollanda’ya 89 milyon ila 1,9 milyar dolar arasında zarara sebep olduğunu belirten Ayişe Karadağ; önleme programları kapsamında yapılan maliyet analizlerinin ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte uzun vadede daha ucuz olduğunu ifade etti. Karadağ, basınç ülserlerinin önlenmesinde gerekli olan noktaları; cilt bakımı, riskin ve yaranın değerlendirmesi, iyi bir dokümantasyon, etkili bir tedavi planı ve multidisipliner bir yaklaşım ile hasta ihtiyaçlarının karşılanması olarak sıraladı. İngiltere’de hastaneye yatan hastaların ilk altı saat içinde risk değerlendirmesinin yapıldığını ve diğer gelişmekte olan ülkelerde bu sınırın 24 saate kadar çıktığını sözlerin ekleyen Prof. Dr. Ayişe Karadağ, basınç ülserlerinin birinci evrede teşhis edilmesinin önemini vurgulayarak dikkat edilmesi ve uygulanması gereken uygulamaları sıraladı.